"Sen gökten düşürülenlerdensin. Yıldızların ilahi çocukları.."
●●●
Çocukken uyumadan önce herkesin sevdiği şey hikayeler olurdu. Genellikle ailelerimiz hikaye kitaplarından okur ya da kafalarında bir hikaye yaratarak bize anlatırlardı. Ben de herkesin yaptığı gibi küçüklüğümden beri masallar dinlemiştim. Her akşam yatağımda yatarken annemi çağırıp onu zorlayarak bana olağanüstü şeylerin olduğu genellikle içinde kralların, kraliçelerin, kötü kalpli cadıların, dolunay da dönüşe bilen adamların gizli geçitleri olan sarayların... dev böceklerin,iksirlerin olduğu ve daha nice şeyleri barındıran masallar anlatsın isterdim. Benim zavallı annem,yüzünde yorgun bir gülümsemeyle her gün bana yepyeni masallar anlatırdı.
Çoğu zaman masallar tükendiğinde kendi senaryolar yazar ve bana sanki gerçekte var olan bir efsaneyi anlatır gibi anlatırdı. Masallar nasıl başlar bilirsiniz,her zaman tuhaf ama bilindik bir tekerleme gelir en başında.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; pireler berber, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken bir karı koca varmış...
Şimdi düşünüyorum da bu masal öyle değil şöyle başlıyor;
Evvel zaman içinde,kalbur saman içinde... küçük bir kasaba da kar festivali varken özel güçlerinin olduğu düşünülen genç kız bir grup kral ve soytarısı tarafından kaçırılır.
Dünya da ki gerçek zannettiğimiz hayat aslında bizim masalımızsa? Sonuçta kimse öldükten sonra neler olacağını bilmiyor,öteki taraf dediğimiz yerin gerçekliği kesin değil. Çocukluktan beri din derslerinde iyi biri olduğumuz da,hayatımız da kötülük yapmadığımız da ve öldüğümüz de bizim cennetle mükâfatlandırılacağımız söylenirdi. Hocamıza cennet nasıl bir yer derdik bilmiyorum derdi,dağ var mı,taş var mı,top var mı diye sorardık bize dünya gözüyle bakmayın,orada bunlar aklınıza bilme gelmez derdi... İşte bundan sebep sihirin var olduğuna inanırdım. Büyü var,sihir var,bizim görmediğimiz ya da bilmediğimiz başka çok şey var.
Bir kuşun bile binlerce milyonlarca türü var mesela,neden biz insanların da farklı türleri ve gelişmiş varlıkları olmasın ki!?
Depodaki sessizliği yine Vincent böldü. Konuşmadan önce sahte bir şekilde boğazını temizledi. Eliyle kendi dahil diğer beş kralı da göstererek konuşmaya başladı.
"Bize gökten kovulanlar denir. Yer yüzüne indiğimiz de her birimiz bir gruba ayrıştırılıp elementler ve bazı yeteneklerle ödüllendirilip dengeyi sağlamak için krallık kurduk ve yönetiyoruz."
Arkada kalan bana göre "soytarı" onlara göre zeki "muhafızları" işaret etmeye başladı. Önce kendi arkasındakini ikiliyi gösterdi. "Onlar su klanından" Sonra döndü Boris'in arkasında ki ikiliyi gösterdi. "Ateş klanından." Adi'nin olduğu tarafa döndü,onu ve yanındakini işaret ederek "Doğa klanından" dedi.
"Ateş klanından."
"Hava klanından."
"Buz klanından"
Bunları sayarken dikkat çekici detaylar vardı ya da sadece benim gözüme batıyordu. Kralların arkasında ikişer koruma dururken Buz Kralının arkasında dört kişi ve ne olduğunu bilmediğim ukala Kralının arkasında bir kişi vardı. Vincent Dia'yı işaret ettiğinde bir an olsun göz bebeğinin küçülüp büyüdüğünü fark ettim,Dia her neye aitse onlardan çekiniyordu biraz. Çok geçmeden ne olduğunu öğrenmiştim zaten.
"Dia da kan klanından"
Bu hapsolduğum kubbenin neden kırmızı olduğunu ve ukala kralın gözlerinde neden damla şeklinde kırmızılar olduğunu açıklamıştı. Onlar kan damlalarıydı... ismini hala bilmediğim kan kralı ellerini birbirine vurarak alkış sesi çıkartı,bu davranış Vincenttin susmasına yetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzünün Çocukları
FantasyMasallar nasıl başlar bilirsiniz,her zaman tuhaf ama bilindik bir tekerleme gelir en başında. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; pireler berber, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken bir karı koca varmış... Şimdi...