"Kan ve kemikler aşkına"
●●●
"Neden bir kez olsun bana inanmıyorsun anne?"
"Kendi gözlerimle o kızın halini gördüm."
"Ya ben yapmadıysam,ya kendi kendine yaptıysa?"
Bir anlık da olsa durdu ve düşündü. Bana inanmaması o kadar çok incitiyordu ki beni anlatamam size, insan kendi doğurduğu evladını tanımaz,bilmez miydi? Bence bilir,bilmeli. Aslında şaşırmıyordum artık bu duruma çünkü o kadar çok hayal kırıklığına uğradım ki bu konuda... Mesela çocukluğumuzdan beri bu böyleydi. Mona ne zaman kendini benden daha alt seviyede görse bir şeyler yapar insanları bana düşman eder,onların benim hakkımda ki fikirlerini değiştirmesini sağlar ve sonra örnek bir kız olarak köşesine çekilirdi. İlgiyi üzerine alırdı.
Olan bana olurdu.
Öfke ve hiddet damarlarımda kol geziyordu resmen. Mona karşımda olsa tam şuan onun leşini yere sere bilirdim.
Annem tekrardan bana kızmak için konuşmaya başladı. "Bir dah-" Onun sözünü yarıda kestim. "Bir daha aynı şey olmayacak anne çünkü ben bugünden itibaren aramızda ki tüm bağı koparıyorum." Yıllar boyu süren tüm hayal kırıklıklarım gözlerimin önünden bir bir geçti. Annem bu söylediklerimi beklemiyordu,
duraksadı yüzünde derin bir şaşkınlık ifadesi belirdi."Ne diy-" Onu daha fazla dinlemeden sırtımı ona çevirdim.
Gitmek... Bırakmak... Şekline ve nedenine bağlı olarak farklı anlamları ve sonuçları olan bir eylemdir. Kişisel bir tercih olarak "gitmek" ya da "bırakmak" çoğu zaman hem ilk adımı itibarıyla zor hem de sonuçları itibarıyla güç bir eylemdir ve benim bu eylemi gerçekleştirmeme sadece bir kaç hafta vardı. Annem beni ilk okula gidip haksızlığa her uğradığında ağlayan küçük kız olarak göre bilirdi ama ben yetişkin bir Hunter Vaveyla olarak buna son verecek,
büyüdüğümü ona gösterecektim.Üzgünüm anne,ağlamayı bırakalı çok oluyor.
Odama hızla girdim. Arkamdan kapıyı temelinden sökmek istercesine kapatmıştım. Kilidi iki kez çevirerek herkesi odamdan soyutladım.
Üzerimde ki her şeyi bir bir yere çıkardım,anadan doğma üryan şekilde yatağa girdim. Gözlerim yaşlar yüzünden yanıyordu.
Üzerimde..boynumda bugün hediye edilen kolye dışında hiç bir şey yoktu. Ellerim benden habersiz kolyeyi avucuna aldı.
Onu sıktıkça içimin güçle dolduğunu hissediyordum. Üzerimde ki hiddet bir sis bulutu gibi kalktı,kalbim hayal kırıklığı ile dolu olsa da kolye tüm duyguları silip süpürdü. Gözlerimi kapattım,bilincimin de kapanmasını umarak...
Yarı açık bilincim tuhaf sesleri algıladı. Sanki biri ya da birileri başımda bir şey konuşuyor gibiydi oysa kapım kilitliydi,kimse giremezdi.
Gözlerimi açmak istedim ama açılmadı sonra tamamen boşlukta hissettim kendimi.
Şıp. Şıp. Şıp.
Gök yüzü kan içinde,kızıl bulutlar her yerde,gökten yere damlayan kan damlaları zemini boyuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzünün Çocukları
FantasyMasallar nasıl başlar bilirsiniz,her zaman tuhaf ama bilindik bir tekerleme gelir en başında. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; pireler berber, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken bir karı koca varmış... Şimdi...