"Em!"
Beğenir misiniz? Yorum yapar mısınız?
Medya: Em temsili
|●●●●|
Hayat ellerimize karışık kavramlar verip onlardan bir cümle kurmamızı ister. Bazen yapboz parçalarını etrafa saçalar ve bize hadi topla der. Bir resmin bütününü göre bilmek için parça parça başlarız işe,bu insan dünyasında da böyledir. Doğduğumuz anda bir yapboz verilir avuçlarımıza,
her yaşımız da bir parça daha eklenir ve nihayetinde öleceğimiz gün parçalar tamamlanır ve hayatımızın resmini ortaya koyar.Avuçlarıma küçük ama etkili bir yapboz parçası bırakmışlardı. Bana ne olduğunu hadi öğren diyorlardı,
odada kilitli kaldığım süreç boyunca düşünmek için çok vaktim olmuştu aslında. Hayatımda bir şeyler ne zamandan beri ters gidiyordu böyle? Aslında çocukluğumdan beri fakat bunu çok geç fark edebildim daha doğrusu fark etmemi sağladılar. Onlar zaten bu büyülü dünyanın bir parçalarıydı ama ben buraya ait olmama rağmen başka bir dünya da hayat sürüyordum.Belki de bundan mütevellit hayatımda ki saçma ve olağanüstü olaylara küçük sıfatlar takmıştım. Burada otururken aslında psikolojik bir hastalığım olmadığını bunlarında birer 'büyülü hayatımın' parçaları olduğunu fark ediyordum. Düşün Hunter düşün! Başka ne gibi parçalar var?
Kabuslar ya da gördüğüm o sözde 'paranormal' olaylar birer parça,bu bir çeşit gelecek görüşü mü? Kehanet mi? O anda aklıma bambaşka bir konu geldi. Banyodayken aynada gördüğüm o yazı... kendiliğinden belirmemişti..
Sıra sen de
Yazıyordu. Onu yazan kişi ben banyodayken oradaydı ama onu krallar da olduğu gibi hissedememiştim. Dahası onun katil olduğuna yüz de yüz emindim. Katil benimle oynamak istiyordu çünkü eğer isteseydi beni hemen orada öldürebilirdi ama bunu yapmadı zira onun planları ve oynayacak oyunları var. Bu yüzden bu konunun başka açıklaması olamaz,o banyoda bir sapık gibi beni izlediğini düşünmek bile istemiyorum.
Her şeyden habersiz yıkanmaya çalışırken o kirli zihninden neler geçmişti? Ben suya sığınıp kafamı boşaltırken o nasıl bir sapkınlık düşünüyordu? Buna kafa yormak dahi istemiyordum. Tam da o sıra bir kurtarıcı geldi. Odanın kapısı açıldı ve girişte tuhaf bir kız belirdi.
Ten rengi morun en açık tonuydu,belki de eflatun diye bilirim. Uzun siyah saçlarını örmüş ve başında topuz yapmıştı. Kafasında dev bir top duruyor gibi görünüyordu. Üzerinde daha önce gördüğüm beyaz,sade bir elbise vardı. Bileğinde de elbisesi gibi sade beyaz bir kurdele bağlıydı. Gözlerim o güzel yüzüne tırmandı,ten rengi farklı bile olsa büyüleyici bir güzelliği vardı,farklı ama çok güzeldi.
Gözleri kehribar rengine çok benziyordu,alnın da minik bir taş vardı. Bu onu daha da inanılmaz kılıyordu. "Özür dilerim efendim. Geciktim." Ancak o konuştuğu zaman kendime gelebildim. Elinde bir tepsi tuttuğunu fark ettim. "Gelebilir miyim?" Diye sordu. Sessizce başımı salladım. Odaya girdiği anda kapılar arkasından kendiliğinden kapandı. Ellerini havada sallamasıyla önümde bir masa belirdi. Artık bunlara şaşırmıyordum,alıştım. Onlarda bu güç oldukça her zaman benden iki sıfır önde olacaklardı.
"Tekrar özür dilerim efendim."
"Sorun değil" diye geveledim ağzımın içinde kızın çıkmasını beklerken o beni şaşırtarak yatağın ayak ucuna geçti ve ayakta beklemeye başladı. Gözleri yerde öylece duruyordu. Ne bekliyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzünün Çocukları
FantasyMasallar nasıl başlar bilirsiniz,her zaman tuhaf ama bilindik bir tekerleme gelir en başında. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; pireler berber, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken bir karı koca varmış... Şimdi...