bölüm istiyorsunuz ama hiç okuyup da yorum yapmıyorsunuz...
her neyse, çok yoğunum, yorgunum, bitmiş gibi hissediyorum vizeler anamı ağlatıyor :(
umarım bölüme yansımamıştır.
BOL BOL YORUM
▪︎▪︎▪︎
"Chris, Taehyung uyuyor diyorum." bıkkın bir sesle lakin koskocaman gri, siyah ve beyaz üçlünün donatılmış olduğu salona ait gri koltukta uyuyan beden yüzünden kısık sesle konuşurken.
"Uyandırsana, sesini merak ettim." dedi Chris.
"N- Hayır! Tabii ki de uyandıramam." Gözlerini devirdi Jungkook. Daha sonra ise gözleri, koltuğun üzerinde iki büklüm yatmış, saçları da uykunun vermiş olduğu rahatlıktan dolayı dağılmış bir halde sere serpe olan bedene bakıyordu.
Huzurlu görünüyordu.
"Chris."
"Jungkook, yeter ama. Kaç gündür sesini duyamıyo-"
"Duyma. Duyma amına koyayım."
Biraz yüksek sesle konuştuğunda, direkt olarak yatan bedene bakmıştı. Taehyung'un hâlâ mışıl mışıl uyuduğunu gördüğünde hafifçe gülmüştü. Sonra ise adımlarını salondan bahçe kapısına doğru yöneltmişti. Sinir duygusunun sesine yansımasına engel olamıyordu ve bu Taehyung'u uyandırır diye de endişe edemeden geri duramamıştı.
Gittikçe, Chris konuştukça, sinirlendiğini hissediyordu. Taehyung'u her ne ise, her kim ise merak eden her şeye karşı sinirleniyordu. En yakını olsa dahi.
"Ne demek duymayayım?"
"Çok duymak istiyorsan o siktiğimin ülkesinden gelirsin." Bahçe kapısını açıp, verandaya çıktığı vakit derin bir nefes alıp açık havadaki oksijeni ciğerlerine huzurla çekmişti. Şimdi rahat bir şekilde konuşabilirdi.
"Neden burada olduğu-"
"Biliyorum lakin oradaki işin bitti." dedi Jungkook, sakin ve sarkastik bir tavırla. "Ve sen hâlâ oradasın. Söylesene neyin peşindesin sen?" sinsi sesi her yere yayılmış gibiydi.
Chris, bir süre sessiz kalmıştı.
"Hiçbir şeyin Jungkook. Birkaç işim var, kendi işlerim. Bunlar da seni alakadar etmez."
"Alakadar etmez mi? Peki, haklısın. O zaman telefondan da Taehyung'u görmek istiyorum, sesini duymak istiyorum diyemezsin. Çünkü bu da beni alakadar etmez değil mi?" hemen peşinden ekledi. "Çok özlediysen elbet gelirsin buralara." net sesiyle, her şeyi izah ediyordu aslında Jungkook.
"Taehyung ile konunun ne alakası var?"
"Her defasında onun için beni arıyorsun."
"Tanrı aşkına! Onu ararsam eğer şüphelenir. Zaten son zamanlarda sesinde biraz şüphe vardı."
"Senin yüzünden. Onu ihmal edip durdun."
"Farkındayım. Her neyse. Gitmem gerekiyor."
Jungkook, alaylı bir şekilde ses çıkardıktan sonra başını iki yana salladı. "Git. Bir daha gelmemek üzere." der demez karşı taraftan bir cevap beklemeden telefonu kapatmıştı. Onu sinir ediyordu. Nedeni ise çok barizdi.
"Bir şeyleri karıştırdığı o kadar net ki..." diyerek kendi kendine söylenirken hemen arkasından adım seslerini duydu. Ayağı yüzünden yavaş yavaş ve topallayarak gelen Taehyung'a bakmak için hemen arkasını dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
curl up & die
Fanfiction"hoyrat ve vahşi seven tutkumu hesaba katamam. iki yumruğumla nakavt ettiğim insanları da hesaba katamam. lakin şunu hesaba katabilirim ki; senin gülüşün, iki yumruktan fazlasıydı ve ben çoktan senin benliğine nakavt oldum. sonra ise kıvrılıp öldüm...