yorumlar ve oylar yapıldı mı acabaa?
▪︎▪︎▪︎
Derin bir nefes almış ve spor salonunun ismi yazan tabelaya bakınıyordum. A&W yazıyordu. Açılımı neydi kesinlikle bilmiyordum, gerçi ben neden ders almak üzere burada olduğumu da bilmiyordum. Hani biliyordum ama bu yerle alakamın olmadığını bildiğim için kendimi bu yere ait hissetmemekten geri kalmıyordum.
Ayrıca, dün bana yazan Jungkook hyungun tavırlarından sonra da buraya ait hissetmeyeceğimi anlamıştım. Sıkıntıyla yanaklarımı şişirip, oflarken geri gidip gitmeyeceğimi kafamın içinde tartıyordum. Aşırı gerilmiştim, kalbim hıphızlı atıyordu ve ben sağlıklı düşünemiyordum.
Heyecanlıydım, utanıyordum da. O büyüktü, yaş olarak da akıl olarak da ve fiziksel olarak da. Dün sosyal medya hesabını kontrol ettiğim vakitte çok şeye şaşırmıştım. Açıklamaları kısa ve anlamsızdı ve ayrıca yorumları da kapalıydı. Belki de insanlarla yüz göz olmak istemiyordu. Ünlüydü çünkü başarılı bir sporcuydu ve ayriyetten de yakışıklıydı. Birçok insanın arzuladığı bir insandı Jungkook hyung.
Gözlerimi otomatikman etrafta gezdirirken, tırsıyordum da. Peşimde sürekli dolaşan alacaklılarla hayatım resmen kararmıştı ve paranoyak olmuştum. Psikolojik olarak ne sağlıklı hissediyordum kendimi ne de fiziksel olarak. Çökmüştüm. 20 yaşında olmam hiçbir şeyi ifade etmiyordu. Yorgundum, yaşlılar kadar yorgundum işte. Bomboş bakardım bazen, gözümün feri olmazdı. Çok çabuk nefes nefese kalırdım, vitaminsiz olmamdan kaynaklıydı diye düşünüyorum.
Her gün 7/24 çalışırdım, eve çok geç gelir direkt uyurdum. Maaşımın hepsi ise kumar borcunu ödemekle çar çöp oluyordu.
Peşimde dolaşanlar...
Hiç beklenmedik zamanlarda karşıma çıkarlar, tehdit savururlar beni hor görürlerdi. Bazen, çalıştığım kafeye gelir, uzaktan irite edici bakışlarla beni izlerlerdi. Bazen de işte... beni döverlerdi, bana dokunmak isterlerdi... Babam denecek adam yüzünden şu an yaşadığım zulmün haddi hesabı yok idi.
Çalıştığım kafedeki insanlar belki benimle yaşıt belki de benden daha küçüklerdi ama o kadar mutlulardı ki... hayatlarını yaşıyorlardı. Kıskanıyordum, özeniyordum onlara. Hepsinin bir amacı, hedefi ve umudu vardı. Ben bunlara yabancıymışım, ne zaman mutlu hissettiğimi dahi hatırlamıyorum. En son ne için sevindiğimi ya da en son ne için umut dolu olduğumu da hatırlamıyorum. Tek gayem... riyakar dünyada, nefesler alabilmekti.
Beynimde dönen fırtınalar yüzünden kendimi çok alçak ve beceriksiz hissediyordum. Yüzüm hiçbir zaman normal insanlar gibi olamazdı, her zaman zayıftım, sessizdim, kendimi savunacak dahi bir gücüm yoktu veya vardı lakin ben bunu kendime yakıştırmıyordum, kullanmıyordum.
Sırtıma taktığım, siyah çantanın kulbunu tutarken dün Jungkook hyungun tehdit vari lafı yüzünden gelmem gereken saatten birazcık erken gelmiştim. Öyle ki hava daha yeni yeni aydınlandığından kırmızımsı bir tona bürünmüşken ve kuşlar da sabah enerjisiyle cıvıldıyorken ben sadece bomboş sokağa bakıyordum.
Ne zaman gelecekti ki?
Oflayarak bir sağa bir sola giderken de başımı geriye doğru eğerek havayı izliyordum, birde bu şekil böyle zamanımı geçiriyordum. Birkaç dakika daha böyle giderken, cidden de sıkıldığımı hissediyordum. Tamam ben erken gelmiş olabilirdim ama o da erken gelmeliydi. "Ayaklarım..." diyip yere oturmaya hazırlandığımda bir ses duydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
curl up & die
Fanfiction"hoyrat ve vahşi seven tutkumu hesaba katamam. iki yumruğumla nakavt ettiğim insanları da hesaba katamam. lakin şunu hesaba katabilirim ki; senin gülüşün, iki yumruktan fazlasıydı ve ben çoktan senin benliğine nakavt oldum. sonra ise kıvrılıp öldüm...