Son hız devammm❄
Ama Poyraz acımadan devam etti "Bak hemen gözlerin doldu bile sarı civciv." Dedi ve acıyarak baktı bana. "Neyse giy tişörtünü, sen üşüyeceksin." Dediğimde kararlı ses tonu eşlik etti sözlerine "Tişörtümü senin giymen için çıkarttım üşüyen sensin." Dedi. "Ben iyiyim böyle bir şey olmaz hem burada üstümü çıkaramam.." diye cevap verdiğim sırada kenara attığı ceketini aldı ve önümü kapatarak tişörtünü üstüme fırlattı. "Ben kapatıyorum, hadi giy." Diye emretti... Ama güvenmiyordum ona. Poyraz'dan bahsediyorduk sonuçta... Tereddüt ettiğimi fark etmiş olacak ki başını ceketinin yanından çıkarıp bana güven veren gözlerle bakmaya başladı "Söz bakmayacağım ama biraz daha beni bekletirsen kötü şeyler olacak!" dedi. Bende hızlı hareketlerle üstümü çıkarmaya başladım. Gözüm her an Poyraz'daydı... Gerçekten de bakmıyordu. Hızla tişörtünü üzerime geçirdim ve kısık bir ses tonuyla "Tamam giydim." Dedim. Birden ceketi çekti ve beni baştan aşağı süzdü... Sonra kendi ceketini giyerek tam karşıma oturdu. Bense utanıyordum ama tişörtünde ki koku her hareketimde burnuma geliyordu ve çok hoşuma gidiyordu. Allah'ım neler diyorum ben... Ellerini ceketinin cebine attığında saçımın bir tutamını kulağımın arkasına attım ve çekinerek "Artık bana karşı iyi biri mi olmaya karar verdin?" diye sordum. O ise sadece güldü "Sana karşı iyi biri olmam için neden bu kadar diretiyorsun?" yüzümde anlamsız bir ifade yer almıştı. Başımı önüme eğdiğim de gözlerim kocaman açılmıştı çünkü sandalın içi suyla dolmaya başlamıştı. Hızla oturduğum yerde ayağa kalkarak bir çığlık attım. Poyraz'da durumu fark edince "Allah kahretsin!" diye bağırdı. Ben korkuyla Poyraz'a bakarak "Poyraz ne yapacağız bu kez cidden öleceğiz!" diye haykırırken o tam tersi sakindi... "Saçmalama be ölmeyeceğiz elbette." Dedi ve elini uzattı bana "Gel yüzeceğiz." Dedi. Kafayı sıyırmış olmalıydı sanırım "Sen kafayı mı yedin ben yüzme bilmiyorum, yardım bulmalıyız!" ellerini saçlarının arasından geçirerek benim bu tavırlarımdan sıkıldığını belli ediyordu "Telefonun çekiyorsa sen bul ben gidiyorum, batıyoruz farkında mısın acele et!" diye söylendi... Bir kaç saniye sandalın batışını izledikten sonra Poyraz'ın gözlerine odaklandım. Beni bekliyordu ve oldukça kararlıydı... Elini tutmaktan başka çarem yoktu sanırım... Aniden elini kavradım "İyi çabuk karar vermeni sevdim, şimdi ellerini omzuma koy." Yutkunarak cevap verdim "Ama sen temas etmemden hoşlanmıyorsun." Başını sıkılırcasına salladıktan sonra "Off aynı şey mi Sanem hadi bekletme!" diyerek bir kez daha emretti. Bende ellerimi yavaşça omzuna yerleştirdikten sonra o da ellerini bacaklarıma yerleştirdi ve beni sırtına alarak gölün içine usulca girdi. Bacaklarıma değen sular yine titrememe sebep olurken Poyraz oldukça sakindi... Kaşlarımı çatarak sorgularcasına bir ifadeyle "Senin ayakların yere değiyor mu?" diye bir soru yönelttim. O da umursamazca bir ifadeyle "Değiyor tabii çok sorgulama ve sıkı tutun." Dedi... Bende onu dinledim ama birden ayağıma bir şey dokundu ve suyun içinde ayaklarımı korkuyla çırptığımda çığlıklarım gölde yankı yapmıştı. "Ayy ayağıma bir şey dokundu!" Poyraz bu hallerime iyice sinirleniyordu. "Off Sanem bacaklarına hakim ol dengemi bozuyorsun!" somurtarak cevap verdim "Ama bilerek yapmıyorum hem hakim olmak çok zor titriyorum istemeden bacaklarımı hareket ettiriyorum." Hiç utanmadan söylendi "Ben mi hakim olayım Sanem, bak şuan sadece benim ellerimdesin istersen şansını zorlama!" bu bir tehditti evet. Poyraz Demiroğlu yine tehditlerini savurmaya başlamıştı... Gölün kıyısına vardığımızda beni usulca sırtından indirdi ve çimenlerin üzerine oturmamı sağladı. "Off çok korktum ya..." diye söylenirken küçümseyen gözlerini üzerime dikmişti yine. "Çok panik yapıyorsun ve korkuyorsun biraz relax baby" dedi birden onun bu rahat tavırlarına bir anlam yüklemeye çalışıyormuş gibi onu inceledim. Arkadan gelen bir sesle kafamı çevirdim ve Alev'i gördüm. Öfkeyle beni baştan aşağı süzdükten sonra Poyraz'a doğru sert bir ifadeyle "Ne yapıyorsunuz siz burada!" diye bağırdı. Poyraz ise Alev'in koluna girerek onu tınlamadı "Hiç hadi gel gidelim çok uykum geldi." Dedi ama Alev kolunu birden çekti ve "Neden senin tişörtün onda ne haltlar yediniz siz ikiniz ha?!" Alev'in ithamları karşısında susup kalmıştım. Bizi çok yanlış anlamıştı ve öylece suçluyordu. Poyraz'ın gözleri öfkeyle dolmuşken Alev'in kolundan tuttu ve "Sen ne ima etmeye çalışıyorsun Alev, haddini aşıyorsun hiçbir şey yok ve hesap sorma hakkın da yok şimdi daha fazla uzatma ve yürü." Alev'in gözleri bana kibirle bakarken hızlı adımlarla yanımızdan ayrıldı... Kendini bu kadar Poyraz'ın hakimiyeti altında tutmayı başarıyordu. Yavaşça Poyraz'a yöneldim. "Tişörtünü bana vermemeliydin..." Poyraz'ın bu tepkisiz halleri benim sinirimi iyice bozuyordu. Çünkü o istediği her şeyi yaparak tepki çekebiliyor ama ben bir şey söylesem hiç umursamıyor. Yine hiçbir şey demeden çekip gitti yanımdan. En son herkes bir köşede otururken gözlerim Funda'yı aramaya başladı. Hafif sarı saçlı kumral uzun boylu bir çocukla konuşurken gördüm... Ama çekinerek konuşuyordu sanki. Yanlarına gittiğimde kumral çocuk dudağını bükerek bakmaya başladı... Üzerimde ki tişört oldukça garip duruyordu... Bol ve kısa. Çocuğun bakışlarını önemseden Funda'ya odaklandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANMAYA TUTSAK🔥❄
Novela Juvenil8 yıl boyunca ablasıyla ayrı büyümek zorunda kalan ve buz pateninden vazgeçmeyen Sanem'in mahallesini alt üst eden motorcularla karşılaşma anı ve ablasının gizemli sırları... Psikopat motorcu tarzında bir hikaye!!