23-

72 9 6
                                    

Bugünkü bölümümüz sonunda geldi sevgili okurlarım... Biraz geç oldu ama güzel bir bölüm oldu sanki yazarken güldüğüm bir bölümdü iyi okumalar...✨

Ayağımın acısını hala hissediyordum fakat Poyraz'a belli etmeden yürümeye devam ediyordum. İçimde ona karşı öyle yoğun bir kızgınlık hissi var ki. Acımı hissedipte yardım etmeye çalışmasını asla istemiyordum şuan. İkimizde motora geldikten sonra Poyraz bana doğru kaskı uzatırken suratım asık bir şekilde ona bile bakmadan kaskı kafama geçirdim ve motorun arkasına oturdum. O da bir saniye yüzümü inceledikten sonra kaskını geçirip motora bindi ama bekliyordu, motoru sürmüyordu... "Hadi sürsene." diye söylenirken kafasını omzunun arkasından bana çevirmeye çalıştı ve "Tutunmayacak mısın?" diye sordu. Bende gözlerimi devirerek beline tam sarılmadan destek aldım sadece. O da beline kısmen sardığım kollarımı izlerken en sonunda gaza bastı ve eve doğru sürmeye başladı. Evin önüne geldiğimizde hızla kaskı kafamdan çıkarıp motora bıraktım ve yine Poyraz'a bakmadan eve yöneldim. Poyraz ise arkamdan seslendi... Artık bir şeyleri söyleyip açığa kavuşturacağını, bana cevap vereceğini düşünüyordum ki "Sanem, iyi geceler..." demişti sadece. Bende ona bile bakmadan alaycı bir ifadeyle sırıtıp evin kapısını tıklattım. Kapıyı annem açarken bana sımsıkı sarıldı ve kapıyı hemen kapattı. "Sanem nerelerdeydin bu saatlere kadar çok korktum özür dilerim kızım, sana hemen öyle sert çıkışmamam gerekiyordu ama seni o halde görünce çok üzüldüm anneciğim." gözlerim dolarken annemi kocaman öptüm "Sorun yok anne, bende biraz dolmuştum dolaşmak iyi geldi bende özür dilerim bu saate kadar gelmediğim için." diyerek aramızın yumuşamasına yardımcı oldum ve "Biraz uyusam olur mu?" dedim annemde hemen başını olumlu anlamda sallayarak "İyi geceler güzel kızım." dedi ve salona yöneldi. Bende ablamın odasına doğru ilerleyip usulca kapıyı açtım. Ablam pencerenin kenarında arkası dönük bir şekilde kollarını göğsünde birleştirmiş yavaş yavaş bana bakarak konuşmaya başladı. "Poyraz'la nereye gittiniz Sanem?" derin bir iç çekerek yatağa uzandım. Bugün epey bir yorulduğumu anladım... Ne gündü be! "Beni bir bungalov evine götürdü orada ona güvenmem gerektiğini söyledi bende sebep söylemesini istedim ama o sadece sustu abla, hiçbir şey demedi." ablam sıkıntılı bir ifadeyle nefesini verdi ve yanıma uzandı. "Poyraz işte... Ne bekliyorduk ki? " haklıydı... Bir şeyleri oturtmayı istiyordu ama sadece kendini düşünüyordu. Onun için kimle olmuş kimle olmamış bir önemi yoktu ve belki de beni istiyordu bu yüzden ona güvenmemi söylemişti. Belki de beni de kullanıp sıkılınca bir kenara atacaktı kafamda ki tek korku bu... Ablamla daha fazla konuşmadık ve uyumaya çalıştık.

Sabah penceremizden odamıza dolan güneş içimizi ısıtmaya yetiyordu. Bu hissi çok seviyordum işte... Sabahın ilk ışıklarıyla gökyüzünü saran güneş'in odamızı ısıtmasını... Ve bizleri çok değişik duygulara karıştırmasını. Sizede öyle oluyor mu hiç? Odanız sabaha karşı turunculaşıyor ve soft bir ortam oluşuyor. Çok ferah ve çok rahat hissettiriyor... Her neyse bugün Funda'yla beraber buz pistine gidip yeni paten hocamızla tanışacağım. Zaten Funda tanıyor fakat ben ilk kez göreceğim için oldukça heyecanlıyım. Hemen yataktan doğrulup banyoya yöneldim ve elimi yüzümü yıkadım. Ablam hala uyuyordu... Ablam uyurken çok güzel oluyordu, ablama resmen hayrandım. O benim idolüm kesinlikle öyle... O çok güçlü bir kız asla yıkılmıyor. Onu kimsenin üzmesine yıkmasına izin vermiyor. Evet içten içe hala Barış'a aşık ama ona bunu göstermiyor ki tekrardan aynı şeyleri yaşamasın. O bu hayatta örnek alabileceğim tek insan. Yanına usulca kıvrılarak elimi koluna uzattım ve hafifçe dürtüp yanağına bir öpücük kondurdum. Ablamın dudakları hafiften kıvrılırken gözleri de kısılmıştı. Esneyerek gözlerini aralarken nefesini verdi ve "Günaydın, erkencisin." dedi bende hayranlıkla ona bakan gözlerimle "Evet bugün paten hocamla tanışmaya gideceğim o yüzden erken uyandım." diye cevapladım. O da yatağın içinde dğrularak "Vaay senin adına sevindim. Umarım her şey gönlünce olur." dedi ve tebessümle bana baktı. Benim ise içimde bir burukluk yer almıştı. Keşke beraber paten sürebilseydik ikimiz başarabilseydik demeyi çok isterdim ona karşı ama alacağım tepkiyi biliyordum ve susmaya kararlıydım. "Teşekkür ederim abla." diyebildim sadece ve dolaptan kendime birkaç parça kıyafet seçtim. Üzerime yeşil ince askılı ve diz kapaklarıma gelen altı hafif fırfırlı bir elbise seçtim. Saçlarımın bir kısmını üstten toplayarak altlarını açık bıraktım ve annemlerle beraber kahvaltı yapmak için mutfağa girdim. Annem ve babam beni görünce kocaman sarılıp kahvaltıdan sonra gönderdiler... Funda'yla yine buz pistinde buluşmak için anlaşmıştık bu yüzden babam Asaf abiye beni bırakmasını rica etti ve o da beni buz pistine bıraktı. Pistin önüne geldiğimizde arabanın kapısını aralayarak "Teşekkür ederim Asaf abi." dedim ve o da gülümseyerek "Ne demek Sanemciğim." deyip arabayla uzaklaştı. Piste geldiğimde salonu yine baştan aşağı süzerken arkamdan gelen kalın ve tok bir ses tanıdıktı "Fakirlikten zenginliğe ulaşan her kızın bir şoförü oluyor demek ki." bu Akın'dı... Sahiden uzun süre ortalarda yoktu bu çocuk. Şimdi birden görünce hem şaşırmış hem de sinirim bozulmuştu. Kaşlarımı çatıp "Sana ne, neden buradasın?" diye sordum. O da sırıtarak elleri cebinde yere bakarak bana doğru geldi ve başını yerden kaldırıp yüzüme odaklandı beni baştan aşağı süzerken dudağını ıslattı "Çok ilgi çekiyorsun bu hiç adil değil." sırıttım ve gözlerimi devirdim. "Kime göre, neye göre?" diye imalı imalı bir cevap verdim. Kendimden emin duruşum Akın'ın beni bir kez daha süzmesine sebep olmuştu. Gözlerini kısarak çapkınca bir ifadeyle yüzüme odaklandı "Bana göre, neyse bugünlük seninle uğraşmayacağım ama bu halinle çok göze batıyorsun buzlar kraliçesi." dedi ve elleri cebindeyken bana doğru iyice yaklaştı. İçimi hafif bir titreme sararken yutkunmakta zorlanmıştım... Nefes alışverişlerimi düzünlemeye çalışırken Akın, eliyle saçlarımı geriye savurarak boynumun ortaya çıkmasını sağladı ve kulağımda doğru fısıldadı "Belki kendimi tutamam ve bu sefer seni kimse elimden alamaz." evet bu sözden sonra yutkunmuştum... Fakat ben dolan gözlerimle yavaş yavaş geriye çekilen Akın'ı izlerken arkadan gelen bir ses bütün dikkatlerimizi oraya topladı. "Belki bende kendimi tutamam be Akın, o zaman seni de yaşatmam gibi geliyor." bu Volkan'dı... Korkum ve heyecanım yavaştan bedenimi terk ediyordu. Volkan'da oldukça ürkütücüydü ama son zamanlarda aramız iyiydi tabii. Altında hafiften dar olan siyah pantolonun üstüne motorcu edasıyla çektiği çizmeleri ve üzerinde ki siyah tişört ile kot ceketiyle baya bir havalıydı. Ne yalan söyleyeyim oldukça karizmatik biriydi... Çene kaslarını sıkıp Akın'a doğru geldi ve burnunu çekti. "Ee Akın sen mi gidersin ben mi götüreyim?" Akın sırıtarak "Şimdilik gidiyorum ama geri geleceğim Volkan, hesabımız daha kapanmadı." Volkan alaycı bir kahkaha savurduktan sonra gülüşünü usulca yüzünden sildi. "Hadi bakalım." Akın bana doğru göz kırpıp yanımızdan uzaklaşıyordu ki bunu fark eden Volkan öfkeyle "Lan hala yılışıyor elimde kalacaksın Akın hareketlerine dikkat et!" diye bağırdı. Bunu takmayan Akın ise hala elleri cebinde yürümeye devam etti ve gözden kayboldu. Volkan birden elini koluma koyunca irkilmiş bir ifadeye büründüm. "Korkma ya bu kadar, o şerefsiz yanına yaklaşırsa el etmen yeterli anında hallederiz." gözlerimi devirip cevap verdim. "Sanki sürekli yanımda oluyormuşsunuz gibi el edince hemen geleceksiniz." yüzümde alaycı bir ifade yer almıştı fakat Volkan gülümseyerek "Belki de sürekli yanındayızdır da sen görmüyorsundur." böyle deyince bir an inanmış gibi gözlerimi irice açtım. Ama o bu konuyu pek önemsemeden salona ilerledi... Bende peşinden gittiğim sırada Funda'yı Kerem ile beraber sohbet ederken gördüm. Funda kollarını göğsünde birleştirmiş Kerem'den sıkılmış bir ifadeyle onu dinliyordu. Hemen yanlarına gitmek için bir adım atıyordum ki Volkan kolumdan tutup beni durdurdu. Gözlerime sert bir ifadeyle bakarken oldukça çekiciydi... "Bekle Sanem, sadece sohbet ediyorlar Kerem'in Funda'ya zarar vereceğini sanmıyorum." kaşlarımı havaya kaldırdım "Hıı o yüzden eve çağırıyordu ya." Volkan ellerini kot ceketinin cebine yerleştirirken derin bir nefes alıp sırtını salonda bulunan oturaklardan birine yasladı ve tek bacağını diğer bacağının üstüne attı "Siz bu eve çağırma işini çok abartmıyor musunuz ya?" bende Volkan verdiği bu rahat tepkiye karşılık kollarımı göğsümde birleştirip "Normal bir şey değil Volkan, size öyle geliyor ama biz sizin eve atabilip yararlanabileceğiniz o kızlardan değiliz ayağını denk al beni sinirlendirme burada!" Volkan'a karşı yaptığım tehditkar konuşma onun susmasına sebep olmuştu, ellerini teslim olurcasına kaldırarak tebessüm etti "Tamamdır Patron sensin." kafamı "aferin" dercesine sallarken buz pistine doğru ilerleyip Funda'nın yanına gittim. Kerem ise çoktan Funda'nın yanından ayrılmıştı. "Funda Kerem'le ne konuşuyordunuz?" sıkıntıyla cevap verdi "Beni bu akşam ki bir partiye davet etti." kaşlarımı çatıp Funda'ya odaklandım "Sen ne dedin?" diye sordum merakla. "Sanem'e sorarım belki geliriz dedim." kafamı sallayarak cevap vermekle yetinirken "Ablama da sorarız gelirse gideriz." Funda'da onayladıktan sonra paten hocamız gelmişti ama Volkan ve Kerem çoktan ortadan kaybolmuşlardı. Hocamız Funda'yı zaten tanıdığından daha çok bana sorular sordu. Tanıştıktan hemen sonra bize birkaç hareket göstermeye başladı. Pistin ortasında hocanın eli belime giderken yavaş yavaş pistin üzerinde süzülmeye başlamıştık. Uzun zamandır böyle paten sürmüyordum ve bu çok iyi geliyordu... İçimde oluşan o mutluluğu anlatamam. Paten hocamızla hareketlerimize devam ederken içime bir sıkıntı doğdu
birden. Bugün burada Volkan'ı da görmüştüm, Keremi'de hatta Akın'ı bile görmüştüm fakat Poyraz... O yoktu! Neden yoktu ve neredeydi acaba. Merakım git gide artarken midemin bulandığını hissediyordum, gözlerim kararıyor beynimde ki düşünceler birbiriyle savaş veriyordu sanki. Aniden buzun üzerinde sendelerken paten hocası sıkıca beni kavradı ve "Sanem iyi misin?" diye sordu fakat sesi kulaklarıma boğuk boğuk geliyordu. Hemen Funda'yla beraber beni pistten çıkarıp sandalyeye oturttuktan sonra bir su getirdiler ve hemen içtim. Ellerim titriyordu ve durdurmakta epey bir zorlanıyordum. Öksürüklerim artarken gözlerim iyice kapanıyordu, Funda eliyle yanağımı hafif dokunuşlarla tokatlıyordu ama faydası yoktu. Sanki dilim kitlenmişti... Aniden bedenim serbest kalırken bayıldığımı anlamıştım. Peki bu neden olmuştu? Poyraz'ı düşünmekten mi? Yoksa küçüklüğümden beri içimde biriktirdiğim sessizliklerin, düşüncelere dönüşüp beynimi ve ruhumu yok etmesi mi? Her ikisi de olabilirdi... Gözlerimi yavaş yavaş arladığımı hissediyordum, gözüme gelen loş bir ışık hastanede olduğumu düşündürüyordu. Gözlerimi iyice açmaya çalıştığımda kafamı önce sağa ardından soluma çevirince Poyraz'ı ellerini sandalyede oturup birleştirdiğini görünce olduğum yerde sıçrayıp "Oha!" diye haykırdım koca hastanenin acilinde... Herkesin gözü bana çevirlirken Poyraz'da bana bakan yüzlere bakmaya başladı. Ve elini yüzüne koyup yorgun gözleriyle bana baktı. "Sakin ol sarı civciv, insanları korkutuyorsun." sesi oldukça naifti... Boğazımı temizleyip etrafa bakarken yeniden Poyraz'a odaklandım. "Senin ne işin var burada?" derin bir iç çekip uzun uzun gözlerimi izledi. Yüzünde ki telaş ve bitkinlik belli ediyordu korkmuş olabileceğini. Kim bilir kaç saattir buradaydık. "Funda hastaneye gitmek için Kerem'e haber vermişti bende bunu duyunca koşarak geldim." dedi yutkunarak ona hayran hayran bakarken oturuşunu düzeltip sözlerine devam etti "Çok korktum be sarı civciv, kızım biraz dikkat et kendine." tepkisiz ve soğuk bir ses tonuyla "Gelmene gerek yoktu." dedim o ise kaşlarını aniden çatıp çene kaslarını gösterdi. Her sözümde böyle kaşlarını falan çatmasa olmaz Paşamın. "Ne demek gerek yoktu? Korktum ve geldim Sanem, dellendirme adamı." alaycı bir şekilde sırıtıp cevap verdim. "Çünkü ben savunmasızım değil mi Poyraz güçsüz bir kızım ve seninde beni koruman kollaman gerekiyor değil mi o yüzden buradasın." yüz ifadesi aniden suçluluk duygusuna bürünürken yutkunduğunu görmüştüm. "Sanem, lütfen bak bunları konuşmanın sırası değil saat öğelen dört ve eve gidip dinlenmen gerekiyor." gözlerimi Poyraz'dan alıp kolumda takılı olan serumuma baktım ve bittiğini görünce hemşire gelip serumumu çıkarttı. Bende Poyraz'a bile bakmadan çantımı toparlayıp laf sokmaya çalıştım. "Bende ne zaman konuyu değiştireceksin diye bekliyordum." deyip hızlı adımlarla acilin çıkışına yöneldim ve dışarıya çıktım. Yüzüme vuran hafif bir rüzgar saçlarımı savururken gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Nefesimi düzenlemeye çalışırken bedeninin hafiflediğini hissediyor ve rahatlıyordum... Serum iyi gelmişti. Omzuma binen bir yükle birlikte gözlerimi kocaman açıp ceketini omuzlarıma bırakan Poyraz'a odaklandım. Yüzünde ki suçluluk duygusu hala kendini belli ediyordu. "Hadi gidelim Sanem." dediğinde ceketini omuzlarımdan yere düşürdüm ve hızlı adımlarla durağa gelen bir otobüse yöneldim. Arkamdan koşarak gelen Poyraz'dan çoktan uzaklaşmıştım. Eminim şuan içinden bana küfrediyordur ama bunların olması gerekiyordu Poyraz'ın bazı gerçekleri görebilmesi için. Ben otobüse binip yavaş yavaş ilerlerken etrafı izlemeye başladım. Yanımızdan geçen arabalar hızla ilerlerken son hız ve süratle arabaları yanlayıp otobüsün önüne geçen motorda ki Poyraz'dan başkası değildi. Otobüsün önünü kesiyordu resmen. Otobüs şoförü ise sövmeye başlamıştı hatta sadece şoför de değil, otobüste ki tüm yolcular! "Allah Allah şu motorculardan ne çekiyoruz be, geç kalıyoruz, trafik polisi yok mu ya, resmen kural ihlali," yolculardan gelen söylemlerden sonra ayakta zor duran pembe ve kıvırcık saçlı kokoş bir kadın da söz aldı evet doğru duydunuz saçları gerçektende pembeydi, bildiğimiz pembe! "Puu motorunun tekerlekleri patlayasıca motoruna kuşlar sıçasıca emi Allah bizleri bu maganda sıfatlılardan korusun." gülsemiydim ağlasamıydım teyzenin yüzüne acıyla bakarken kolunu sıvazlayıp dudaklarımı büzdüm ve son kurduğu cümleye "Amin." dedim... Teyzede kolunda ki elimi tutarak "Amin kızım." dedi. İçimden bir Ah çekerken Poyraz'a da cidden sövüyordum. Otobüs ani bir frenle dururken bütün yolcular oraya buraya savrulmuştu ve yanımda ki pembe saçlı teyze "Ay ay ölecektik az kalsın." diye söylenmeye başladı. Poyraz Otobüs şoförüne kafasında ki kaskla birlikte bir el işareti edip kapıyı açmasını söyledi ve şoför de en sonunda sürücü koltuğundan ayaklanarak "Ne var be adam ne var!" dedi. Kapıyı açtığı sırada Poyraz içeriye girdi ve gözleri beni aramaya başladı. Ben utanarak yolcuların arasına saklanırken hafifçe bacaklarımı büküp zaten kısa olan boyumu iyice kısaltıp yanımda ki pembe saçlı teyzeye kısık bir sesle fısıldadım. "Ben bir şuraya geçeyim teyzeciğim." bütün yolcular Poyraz'ın yüzüne yüzüne sövüyordu fakat o hiçbirini umursamıyordu. Ben tam otobüsün içinde ilerliyordum ki kolumdan kavrayan bir el beni olduğu gibi kendine çekti. Evet yakalanmıştık mükemmel... Ben şirin bir ifadeyle sırıtarak Poyraz'a bakarken o kaskla birlikte kafasını hafifçe yana büktü ve "Yürü bakalım." diye söylendikten sonra beni yavaşça otobüsün açık olan kapısına doğru yöneltti. Bütün yolculardan ve şoför den tek tek özür diledikten sonra şoföre dönüp "Burada bana ait bir şey vardı da kusura bakma hocam ama ben bir şeyi çok isteyince yerimde duramıyorum böyle çıldıracak gibi oluyorum özür diliyorum sizlerden de." ben kaşlarım havada Poyraz'ı dinlerken beni usulca otobüsten indirdi ve motoruna bindirdi. Otobüs giderken şoföre hakkını helal et der gibi elini göğsünde vurdu ve bana döndü. "İnatçılığın konusunda sana madalya takarlar ama benim inadımla yarışamazsın Sanem Bozoğlu." dedi ve yanağımdan bir makas alarak "Yoksa böyle bozarlar adamı." diye bir espri yaptı. Kollarımı göğsümde kavuştururken "Bu iğrenç esprilerini dinlemek istemiyorum eve gidelim yeter, seni çekemeyeceğim şuanda yorgunum." gerçekten de Poyraz'la uğraşacak halim hiç yoktu ve hiç ısrar etmeden motora binip kaskımı taktım. "Yorulursun tabii benide yordun be kızım." dedi ve ellerimi beline sarmamı bekledi... Ama sarmıyordum inadım inattı. Kafasını bana çevirip kaskıyla ellerimi işaret etti bende kaskımla başımı onaylamazca salladıktan sonra. Oflayıp ellerimi sıkıca kavrayıp beline sardı, bir elimi belinden hızla çekip diğer elimide çekecektim ki onu bırakmadı. Ve oldukça ego sahibi bir sesle "Ben tek elimle de kullanırım sıkıntı değil ama bu elini belimden çekersen iki elini de tutar motoru hiç direksiyon kullanmadan sürerim beni sinirlendirme Sanem." kendinden emindi ve elimi çekersem bunu yapabileceğini adı gibi biliyordu. Ki yapardı da çünkü ona bu konuda inanıyordum... Söz konusu motor sürmekse Poyraz her türlü deliliği yapardı.

Sizce nasıl bir bölümdüü mutlaka yorum yapın olur mu seviliyorsunuz...💫






YANMAYA TUTSAK🔥❄Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin