[10: atmosfer]

86 14 10
                                    




"Choi Jongho?"

"Bu-burada!"

Bay Kwon yoklamayı alırken öğrenciler ellerini kaldırıyordu. Yağmur yağarken sertçe cama vuruyor ve uzaklarda çakan şimşeğin sesi duyuluyordu.

Sanki her bir öğrencinin yaşam özü içlerinden çekilmiş gibiydi. Birçoğu uyuyor, diğerleriyse yorgun bir halde boş tahtaya bakıyordu.

"Jeong Yu-" Bay Kwon kendisini durdurduğunda dudaklarını büküp masasındaki yoklama kağıdına baktı. Uzun çocuğun duvara yaslanıp dışarıda olan biteni izlerkenki hali pencerenin yanındaki boş sırasına bakınca gözlerinin önüne geldi.

Nedenini bilmesine rağmen, o sıranın boşluğundan dolayı yine de sınıfta denge tamamen bozulmuş gibi hissediyordu.

Kağıdı tekrar eline alırken derin bir iç çekti.

"Song Ming?"

Cevap yoktu. Bay Kwon bir kaşını kaldırdı. Mingi'nin sınıfa girdiğine adı gibi emindi yine de bir cevap gelmemişti. Öğretmen öğrencinin ismini tekrar seslendi fakat hala bir cevap yoktu.

Birkaç öğrencinin sıralarında kıpırdanıp bazılarının mırıldanmaya başladığını fark etti.

Ancak sınıfın içinde bir tokat sesi yankılandığı an sınıf sessizliğe gömüldü ve Bay Kwon merakla bakışlarını kaldırdı.

"Lan, öğretmenin sana seslendiğini duymuyor musun? Sen de sağır olduğunu söyleme bana," dedi Daniel bağırarak, eli genç çoğunun başına çarptığında yüzünde yamuk bir sırıtış belirdi.

Birkaç hafta öncesine kadar Daniel eşek sudan gelinceye kadar dövülmüş olmasına rağmen dersini almamış gibi görünüyordu. Sanki karşısındaki ondan daha cüsseli, daha büyük biri olsa da çocuğun doğasında kavga etmek vardı.

"Bana dokunayım deme orospu çocuğu," diye hırladı Mingi, arkasına dönüp çocuğun elini tutup sertçe savururken yüzündeki saf iğrenti belli oluyordu. Sanki çizgi filmlerdeki gibi öfkesinden çıkan duman kulaklarından fışkırırken yüzü kıpkırmızı olmuştu. Karşısına her ne çıkarsa çıksın yüzleşmeyi iyi biliyordu ama bu sefer sanki tüm sınıfın ondan yayılan kini hissedebildiğini fark etmiş gibi sakinliğini korudu.

"Ah, duygularımı incitiyorsun. Lütfen kendini kandırma. Artık köpeğin burada olmadığına göre bir hiçsin."

Eğer Mingi öfkeli değilse bile artık gerçek anlamda öfkelenmişti. Yumruklarını sıktığında eklemlerinden gelen kütleme sesleri sınıfın içinde yankılandı. "Ne saçmalıyorsun lan sen?" diye sordu, nefeslerini sakinleştirmek ve sakin kalabilmek için elinden geleni yapıyordu.

"Fark etmediğimi mi sandın? Jeong neredeyse iki haftadır gelmiyor ve o sikik surat bir gün bile okulu asmazdı. Tabii senin de küçük bir sürtük gibi somurtmanı da söylemeden edemeyeceğim," dedi Daniel tükürürcesine, gözleri kısılırken dalga geçercesine kocaman sırıttı.

O kadar zaman oldu mu?

Sınıftaki diğer öğrenciler kendi aralarından bakışırken bazıları bir şeyler mırıldanıyordu.

"Haklı... Şimdi düşününce Yunho'yu bayadır görmedim," diye fısıldadı Wooyoung başıyla onaylayan Hongjoong'a doğru. Gözleri yüzünü koluna gömüp olan bitenle ilgilenmiyormuş gibi yapmaya çalışan Jongho'ya döndü.

Jongho ne hyunguyla ilgili kötü bir şey ne duymak istiyor ne de kendisini savunmak için burada değilken ismini duymak istemiyordu. Elbette ki Yunho onu gerçekten bırakmamıştı.

Hayır, öyle bir şeyi Jongho'ya asla yapmazdı.  En azından yapmayacağını düşünmek istiyordu. Son zamanlarda okula gelmediği için arayıp neden gelmediğini sormak istemişti ama Yunho'nun hoşuna gitmeyeceğini düşünerek Jongho her seferinde kendisini durdurmuştu.

Sincere | Yungi (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin