Merhabalarr efendim.Yeni bir kitap yazmaya başlıyorum ve bu kurgu için gerçekten heyecanlıyım.Taslakta birkaç kurgum daha var,en yakın zamanda onları da yayınlayacağım.Her bir kurgum daha önceden düşündüğüm ama yazmaya üşendiğim kurgular.Bugünden itibaren o kurgularımdan bir tanesini yazıyorum.Doğrusunu söylemek gerekirse bunun için heyecanlıyım çünkü gerçekten severek yazacağım bir kitap olacak.
Oy vermeyi,satır aralarına yorum yapmayı unutmayın ballarım.Sizin her bir yorumunuz benim için çok kıymetli...
Hepinizi çok seviyor ve iyi okumalar diliyorum.
1. BÖLÜMİHANETİN KESKİN KILICI
Bazen insanların ne kadar aciz varlıklar olduğunu düşünüyorum.Hayır,aciz değiliz demeyin,biz gayette aciziz.Hepimiz aslında her şeye muhtaç,hiçbir işe yaramayan varlıklarız.Hep birilerinin eline bakmak zorundayız.Her zaman birilerine el açacağım gerçeği beni öfkelendirse de öyle olacaktı.Hep birilerine muhtaç olacaktım.Kendi ayaklarımın üzerinde durduğumda bile hep bir destek bekleyeceğim.Bunu sadece ben yapmıyorum aslında,bunu herkes yapıyor.Her ne kadar biz güçlüyüz,biz bize yeteriz desek de insanın fıtratında hep bir muhtaçlık,bir sevgi var.Bir insan ne kadar güçlü olsa da bazen iki çift tatlı söze kanıp kalkanlarını indirebilir.Bende öyleyim,iki çift tatlı söz duyup da kalkanlarımı indirmeyi dört gözle bekliyorum ama bu pek de mümkün değil gibi.
Ellerim bulaşık suyunun içinde öylece durmuş dağ gibi bulaşıklara bakıyordum.Sadece okula gidip gelmiştim ve geldiğimde evin içi savaş alanına dönmüştü. Bir sürü bulaşık mutfağa atılmış,asla kullanılmayan eşyalar etrafa saçılmış bir vaziyetteydi.
Eve ilk girdiğimde tiksintiyle baktım etrafa,hatta toplamayacağıma dair söz verdim kendime ama en fazla bu kargaşanın içinde beş dakika durabildim.
Bulaşıklar için hazırladığım suyun içerisindeki çamaşır suyu elimin çatlamasına sebep oluyordu.Ve bu yüzden de şu anda sıcak suyun içindeki elim cayır cayır yanıyordu.Ama çekmiyordum elimi,sanki acı çekmek bana zevk veriyordu.
Evdeki derin sessizlik bazen bana huzur veriyor bazense beni ürkütüyordu.Annem varken bu ev çok neşeliydi.En azından konuşacak birileri vardı evde ama şimdi annem yoktu,ev boş ve sessizdi.Ruhu çekilmişti evin.
Kafamı iki yana salladım ve bulaşıkları yıkamaya devam ettim.Eve geldiğimde babam hazırlanmış işe gidiyordu.Etrafı dağıtmış,kıyafetlerini giyinmiş köpekliğini yapmaya gidiyordu yine.
Okula gitmemi istemezdi babam.Sonuna kadar da karşı çıkıyordu bu işe ama bana laf geçiremeyeceğini,bağırmanın bu işe çözüm olmadığını anladığında vazgeçti ve beni kendi halime bıraktı.Elini eteğini üzerimden çekti.Ama şunu anlayabiliyordum ki okuldan gelmeden önce bilerek evi dağıtıp bana iş çıkartıyordu,bana böyle eziyet ediyor belki de acısını böyle çıkarıyordu.
Sesimi çıkaramıyordum ve dağıttıklarını topluyordum sadece.Eve getirdiği para,karnımı aç bırakmaması zerre umurumda değildi çünkü ondan nefret ediyordum.Ben zaten çalışıyordum,onun parasına ihtiyacım bile yoktu,ki o da teklif etmezdi.Ona yaptığım yemekten iki kaşık almam dışında ona bir masrafım yoktu.
Babamın ne iş yaptığını,nerede çalıştığını tam olarak bilmesem de bir adamın koruması olarak görev yaptığını biliyordum.Kimin yanında çalıştığını bilmiyordum ama babam o adamdan ölesiye korkuyordu.Bir gün geldiğinde gözünün üst kısmı mosmordu,o adamdan dayak yemişti.İsmini duyunca bile titriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERHAMET
Ficção Adolescente"Bir insanın en büyük kaybı merhamet göstermesidir. Bende bugün kaybettim,ben bugün sana yenildim."