Markete kolileri ruhsuzca taşırken ağrıyan omzuma aldırış etmemeye özen gösteriyordum. Saat öğlene yaklaşmıştı ama hala bir gram yemek yemediğim için midem bulunmaya başlamıştı. Hakan abi bana kapıyı açarken hemen kendimi içeri attım.
"Bunlarıda depoya koyuverde git yemeğini ye," dedi orta yaşlı adam bana bakarken. "Gerisini Yusuf halleder."
"Tamamdır abi." dedim içimden 'sonunda' derken. Biraz daha yemek yemesem şuraya düşüp bayılacaktım.
Normalde öğle arası izni katiyen yoktu. Yemeği sipariş edip arkada yerdik ama buranın sahibi babamın arkadaşı olduğu için bana torpil yapıyordu. Çalışanların zoruna gitsede sonuçta hepimiz para köpeğiydik. Çok zorlarına gidiyorlarsa işten çıkarlardı olur biterdi.
Eşyaları depoya düzgünce yerleştirdikten sonra derin bir nefes vererek doğruldum ve belimi esnettim. Cebimdeki sigara paketini yokladıktan sonra kendimi dışarı attım ve yakındaki tantuniciye doğru yürümeye başladım. Cebimde üç beş kuruş para vardı o da yemeğe gidecekti.
Kendi kendime ağzımda şarkı mırıldanırken tanıdık ortama giriş yaptım. Kasanın başında duran Tekin abi beni görünce "Oo yiğidim hoşgeldin," dedi sırıtarak. Küçük bir kafa selamı verdim.
"Hoşbuldum abi."
"Her zamankinden mi?" diye sorduğunda onu başımla onayladım. Arkaya seslendi ve siparişi söyledikten sonra tekrar bana döndü. "Sen geç otur kız birazdan getirir yemeğini."
Onun konuşmasına cevap vermeden derin bir nefes vererek masaya oturdum sandalyede geriye yaslandım. Gözlerimi biraz huzur bulmak için kapattım. Son zamanlarda başım çok ağrıyordu ve Alpay itinin yaptığı davranışlar aşırı rahatsız ediyordu. Eskiden olsa birbirimize laf sokar geçerdik ama şimdi iş laf sokmaktan çıkmıştı.
Beni kışkırtmaya çalışıyordu. Ama başka bir anlamda.
Ne kadar görmezden gelmeye çalışsamda, böyle bir şeyi; özellikle aynı evde yaşadığım birisinin bu davranışları göz ardı etmem imkansızdı. Bu durumda ona laf atmaya kalkışsam sanki ona istediğini verecekmişim gibi bir hissiyat vardı içimde. O yüzden yapacağım en mantıklı şeyi yapıp susuyordum.
Yemek geldiğinde düşüncelerimde boğulmayı bırakıp karnımı doyurmaya odaklandım. Birazdan üstünede sigara yakar bütün dertlerimden kurtulurumdum kısa süreliğine.
Tam o sırada ensemde bir sıcaklık hissedince irkilerek arkamı döndüm. Göz göze geldiğim mavi gözlerle kaşlarım çatılırken ağzımdan bir küfür çıktı.
"Lan senin burada ne işin var amına koyduğum?" dedim sinirle ona bakarken. Şeytani bir gülümseme atıp doğruldu ve karşımdaki sandalyeyi çekip yayvan bir şekilde oturdu. Elimdeki ekmeği sinirle tepsiye bıraktım ve şokla ona bakmaya başladım.
"Abimi öğle arasında ziyaret edeyim dedim." dedi gülümsemeye devam ederken.
Bu herif harbiden kafayı bozmuştu.
"Niye geldin?" dedim onun alayla bakan suratını görmezden gelmeye çalışarak. Eğer biraz daha bu saçma işlerine devam ederse yakında burnuna kafayı gömmem kaçınılmazdı.
"Dedim ya ziyarete-" diyeceği zaman sertçe masaya vurdum ve öne eğildim. Bana eğlenen bir ifadeyle baktı.
"Oğlum başlatma ziyaretine siktir git buradan." Git buradan çünkü gitmezsen milletin içinde birbirimize girecez en sonunda işin ucu yine bana dokunacaktı.
Alpay beni umursamadan kasaya doğru döndü ve "Abi banada aynısından yapsanıza bir tane," dedi. Sertçe nefes verirken sakinleşmek adına ekmeğimden koca bir ısırık alıp ağzımın içini doldurdum. Alpay gömleğinin kollarını sıvadı ve geriye yaslanıp beni izlemeye başladı.
Sakin ol Yamaç. Şuan teksin ve karşında hayatının ağzına eden o velet yok.
Bir süre sessizlik olsa da en sonunda dayanamamış olmalı ki konuşmaya başladı. Zaten bunun çenesini kapatmadan durabileceği süre maksimum 2 saniyeydi.
"Yavaş ye öleceksin." dedi beni incelerken. "Ne oldu, son zamanlarda iyice bir agresif oldun." diye devam ettiğinde cevap vermedim. O yoktu burada, ben tektim.
"İyi iyi sen cevap verme zaten, ben sonuçta öğle aran bitene kadar buradayım." dediğinde yemeği gelmişti. Beni takmadan tantuniyi mideye indirmeye başladığında daha hızlı yemeye başladım. Hemen bitirip ondan önce kalkıp işe gitmeliydim.
Benim hızlı hızlı yediğimi görünce kaşlarını çatarak bana baktı ve o da hızlıca yemeğe başladı. Şimdi adeta yarışa girmiş gibiydik.
Benim bitirmeme az kalmışken tıkanıp öksürdü bir kaç kere ve önümüzdeki suya uzandı. Bana yetişcem diye boğulacaktı salak herif. Keşke boğulsaydı hatta.
Ekmeğimden kalan son parçayıda rahat bir şekilde ağzıma atarken suyun kapağını açmaya çalışıp bir yandan da öksürmekten kızarmış olan çocuğa zafer dolu bir gülüş attım. Aramızdaki düşmanlık o kadar büyüktüki böyle küçük bir olayda bile hemen moralim düzeliyordu.
Bana sinir bozucu bir bakış atarken ayağa kalktım ve hesabı ödeyip oradan çıktım. Yüzüme çarpan ayazla birlikte tebessüm ederken cebimden sigara paketini çıkartıp ağzıma bir dal yerleştirdim. Dalın ucunu buruşturup içime dumanı çektim.
Umursamaz adımlarla markete yönelirken aklımdan geçen tek şey vardı. Kendi iyiliğim için uygulamam gereken bir düşünce.
Alpay diye birisi yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hayalet
Teen FictionHani demiştim ya, benim defterimin sayfaları çoktan kapanmıştı. Kaderin artık benimle bir işi yoktu. Öylece yaşayıp gideceğim diye.. İşte o gün; tam orada aslında benim defterimin bırak kapanmayı daha sayfalarının açılmadığını bile yeni anlamıştım...