Bölümü önceki bölümden hemen sonra atacağım dedim ama atmadım. Ne kadar sözünde bir insanım.
-
Yavaş yavaş delirdiğini hissediyordu. Her gün beynine tek tek nakil eden sinir son günlerde arşa çıkmak üzereydi. Son zamanlarda babasıyla ettiği kavgalar şiddetlenmişti. Ayrıca bu da yetmiyormuş gibi Alpay onu öpmüştü.
Evet, Alpay onu öpmüştü!
Ellerini tekrar ve tekrar yaşadığı farkındalıkla montunun cebinde sıktı. Bu olayın üstünden sadece bir kaç gün geçmişti ama o hala gram sakin hissetmiyor hatta üzerinden zaman geçtikçe daha da kötüleştiğini hissediyordu. Olmuyordu, benliği bu saçmalığı hazmetmek istemiyordu.
Aslında bu olayın yaşanacağını o yemek sofrasında Alpay ona garip garip davrandığında anlamalıydı. Yamaç onun kışkırtmaya çalıştığının farkındaydı ve Alpay bunu mükemmel bir şekilde başarmıştı. Ama hala anlamakta zorluk çektiği noktalar vardı. Neden böyle bir yol seçmişti? Gerçi bence gayet açıktı. Yamaç'ın homofobik olduğunu anlamıştı ve bilerek bunu kullanıp onun üstüne gelmişti.
Yamaç dişlerini sıkarken sakin olmaya çalıştı. Yok, olamıyordu. Zaten bu yüzden gecenin bir yarısı herkes uyuduktan sonra evden çıkıp gizlice bara gidiyordu. Biraz kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı. Hatta baya vardı.
Yarım saatlik yürüyüş sonunda bara geldiğinde cebini yokladı. Eh, bu para yeterdi galiba. İçerde yüksek sesle çalan müziğin kendisinin rahatsız etmesine izin vermemeye çalışırken barmenin olduğu tarafa yorgun adımlarla ilerledi. Yamaç'ı gören adam bakışlarını genç adama çevirdi ve normal bir sesle "Hoşgeldiniz." dedi. "Ne alırdınız?"
"Bira." Bugün cidden kafasını dağıtmalı, gerekirse ortalığın ağzına sıçıp batırmalıydı.
Adam onaylayan bir ses çıkardıktan sonra Yamaç, ela gözlerini etrafta gezdirdi. Öyle çok büyük bir yer değildi o yüzden Yamaç gibi orta halli birisi için oldukça rahat bir mekandı. Buraya hep tek geldiği için arkadaşları bilmiyordu. Tabii Alpay'ın onu bir kere burada babasıyla basmasını saymıyordu.
Adam içkiyi getirince büyük bir yudum aldı. Acı tat genzini yakarken rahatlatmayla hafifçe gülümsedi. Güzel. Şimdi daha iyi hissediyordu.
Yaklaşık bir yarım saat sonra köşede arkadaşlarıyla gülüşerek konuşan bir kadının onu izlediği gözlerinden pekala kaçmamıştı. Kaçamak bakışlar atıyor, bacaklarını birbirine bastırıyor, tatlı tatlı gülümsüyordu. Bakışlarını önüne çevirdi. O hareketlerden anlam çıkartmak zor değildi. Yamaç'ı istiyordu. Peki o ne yapmalıydı? Yanına mı gitmeliydi?
Aklına Alpay'ın onu öptüğü zaman gelince tekrar kanına nükseden sinirle ela gözlerini hararetle kıstı, birasının kalan dibini hoyratça kafasına dikti. Belkide o olayı unutmak için bir kızla birlikte olmak fena bir fikir sayılmazdı.
Ayağa kalkıp kızın yanına gitmek için bir hamle yapınca birden kolundan tutulunca bakışlarını irkilerek onu engelleyen kişiye çevirdi. Sarhoş kafayla bir kaç saniye idrak edemesede onun geçen Ferhat'ın mekanında gördüğü adam olduğunu anımsadı. Vücudu istemsizce gerilirken bu adamın neden burada, onun kolunu tutmuş, yüzünde ise ketum bir ifadeyle onu izlediğini anlayamadı.
"Hayırdır?" dedi hafif sarhoş bir sesle. Adam bir süre daha Yamaç'ın saçlarını, burnunu, dudaklarını ve en sonunda gözlerini dikkatle izledi. Özellikle gözlerini.
"Bir sorun mu var genç adam?" dedi.
"Hayır neden olsun ki?"
Yamaç ona kaşları çatılı bir şekilde bakarken adam Yamaç'ı hafifçe zorlayarak kalktığı yere geri oturttu. Peşinden o da yanındaki tabureyi çekip oturdu. Niye yanına gelmiştiki bu şimdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hayalet
Novela JuvenilHani demiştim ya, benim defterimin sayfaları çoktan kapanmıştı. Kaderin artık benimle bir işi yoktu. Öylece yaşayıp gideceğim diye.. İşte o gün; tam orada aslında benim defterimin bırak kapanmayı daha sayfalarının açılmadığını bile yeni anlamıştım...