Loki'nin ağzından
Asansöre bindiğimde Rose'un da arkamdan geleceğini düşünmüştüm ki o hâlâ olduğu yerde oturmaya devam ediyordu. Bu saatte uykusu mu gelmemişti ki daha? Ölümlülerin birazcık uykusuzluğa bile dayanıksız olduğunu sanırdım. Onu salonda bırakıp odama giderken bir yandan da bugün olanları düşünüyordum. Beni kurtarmaya çalışırken neredeyse bıçaklanıyordu, ona sinirlenmiştim çünkü değer verdiğim biri kendini tehlikenin içine attığında endişeden deliye dönerdim. Beni gerçekten önemsediğine inandığım sayılı kişilerden biriydi Rose ve bu yüzden ona patlamamak için en azından bu gecelik mesafeli davranmaya itmiştim kendimi. Gerçi hoş, pek mantıklı bir karar olmadığını anlamam fazla uzun sürmemişti. İncitmemek için çabalarken bile incitmiştim onu.
Anlıyor musun Loki, tam da bu yüzden birini sevmemelisin sen.
Kendi odamdan iki önceki odadan -Tony'nin odası- gıcırtı ve tuhaf insan sesleri duymamla düşüncelerim bölünmüştü. Yüzümü buruşturup "Üzerinde çalışmanız gereken bayağı önemli belgeler varmış gerçekten." diye kendi kendime söylenerek göz devirdim. Bu saçmalığa daha fazla kulaklarım katlanamayacağı için çok oyalanmadan odama girip arkamdan kapıyı sertçe kapattım. Parmağımı şıklatmamla lacivert, Asgard tarzı pijamalarım üzerimde belirmiş, eşofmanım ise katlanmış bir şekilde dolaba yerleşmişti. Yumuşacık yorganın altına girdim ve rahat uyumak için doğru pozisyonu bulduğumda bu kez güzel rüyalar görmeyi umarak gözlerimi kapattım.
Yazarın ağzından
>>>
Loki, duyduğu patlama sesiyle gözlerini açtı. Kulenin içinden çatışma sesleri geliyordu. Yatağından fırladı, kapıyı açtığında her yer ceset kaynıyordu, ortalık kan gölü olmuştu. Aklına gelen isimle içini bir korku kapladı birden.
'Rose.'
Rose'un kapısını bir hışımla açtı. Endişeyle, tüm vücudu titrerken odanın her karışına baktı fakat Rose hiçbir yerde yoktu. Tüm kuleyi dolaştı. Bir yandan hıçkırarak ağlıyor, bir yandan da genç kızı aramaya devam ediyordu. Son katlardayken Thor'un sesini duydu. "LOKI! KARDEŞİM BURDAYIZ!"
Ses terastan geliyordu. Loki terasa ışınlandığında karşılaştığı manzara ile dizlerinin üzerine çöktü. Tony parçalanmış bir Ironman zırhı ile yerde bilinçsizce yatıyordu, Clint vurulmuştu fakat durumu ciddi değildi. Yanında Bruce hafif sıyrıklarla atlatmış olduğundan her birine yardım etmeye çalışıyordu. Steve, Natasha ve Thor'un kollarında ve bacaklarında bazı yaralar ve morluklardan başka bir şeyleri yoktu fakat sorun zaten bunlar değildi. Natasha'nın kollarında tamamen kanla kaplı vaziyette yatan Rose'u görmüştü Loki. Yanına gitmek için ayağa kalkmaya bile güç bulamadı kendinde. Yutkunamadı. Hepsi ağlıyordu. Thor, gözyaşları yüzünden bulanıklaşan görüşünün ardındaki Rose'a baktı ve tekrardan Loki'ye döndü. "Hayır, hayır sakın söyleme." dedi Loki hıçkırıklarının arasında. Kabullenmek istemiyordu.
"Kardeşim..." dedi Thor, "Rosie'yi koruyamadım."
<<<
"HAYIR!"
Loki, yüzü gözyaşları ile ıslanmış, ter içinde ve nefes nefese olarak birden bire gözlerini açtığında şaşkınlık ve korkuyla etrafını izledi. Nefesini düzene soktuktan sonra yatağında doğruldu, başucundaki saate baktı. Gece 3'ü gösteriyordu. Rose'u kontrol etmek için yüzünü yıkayıp kendine geldikten sonra odasından çıktı. Çoktan odasına gidip yatmış olacağını düşünerek rahatsızlık vermemek adına kapıyı çalmadan Rose'un odasına girdiğinde içeride kimsenin olmadığını gördü. "Hayır, olamaz." diye fısıldadı kendi kendine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We Fell In Love In October | Loki
Fanfiction"Her acıyı çektin ama hiç göstermedin." -Hamlet, W. Shakespeare - - - [TEKRARDAN YAYIMLANDI] Nick Fury tarafından başarılı görüldüğü için SHIELD'a psikolog olarak alınan NYU Psikoloji 3. sınıf öğrencisi Rose ve Avengers ile birlikte yaşayan fesatlı...