İçimde dinmek bilmeyen,
Bir özlem.
Kalbimde bitmeyen,
Bir sevgi.
Yüreğim küçük,
Ellerim gibi.
Yetersiz.
Öylece sebebsiz.
Karşındayım.
Yanında olmak varken,
Karşındayım.
Koynunda olmak varken,
Uzaktayım.
Omzunda uyumak varken.
Yoldayım.
Neden bu özlem?
Kavuşmak varken.
Bir adımlık mesafeyken,
Neden bu nefret?
Sevmek varken.
Neden bu kin?
Sevilmek varken.
Neden bu sessizlik.7. BÖLÜM
Elimde avucumda sadece yalnızlık kalmış. O da zamanla yalnız kalmış, tükenmiş, bitmiş.
Yalnızlık bile yalnız kalıyor bu dünyada. Ben kimlere sığınmak istiyorum? Ben kimleri istiyorum? Ben kimleri ev belliyorum kendime, evsizken. Bana ev olmak istemeyene koşa koşa gidiyorum, sığınacak tek bir limanım bile yokken. Yokuş aşağı koşuyorum dizlerim yarayken. Ben kimlere kucak açıyorum kimsesizken.Zehirli kıyılarda ot topluyorum öleceğimi bile bile. Başım ağrırken kafamı buzluğa sokuyorum her defasında hasta olacağımı bile bile. Beni sevmeyene kucak açıyorum üzüleceğimi bile bile.
Zaten her şeyi kendime bile bile yapıyorum, sonra bir köşede acı çekiyorum kendimce. Üzülüyorum ama yaralı olan ruhumu iyileştirmeye yönelik çalışmıyorum. Kanıyorum kanattığımdan fazla. Kırılıyorum kırdığımdan fazla. Her şey fazlaca bana, nefes almak gibi. Sevmek gibi her şey fazlaca. Ben fazlayım ya da bu dünyaya. Benim fazlalığım azap dolu. Yokuş çıkıyor yaralı dizleriyle. Ama yokuş yukarı değil, yokuş aşağı benim hayatım. Bu hırs niye? Bu çaba niye? Aşağı gidilen bir yere yukarıdan tırmanmak niye?Sevilmek varken sevmeyeni sevmek niye?
Kalp sevemez mi seveni, sevildiğinden fazla.
Göremez mi gözleri, oysa annem kalbin gözü var derdi.Babam yaralı bir halde geldikten sonra hiçbirimiz bir şey konuşmamıştık. Aral babamın koluyla ilgilenmiş bense sadece onları izlemiştim. Konuştuğumuz tek şey dışarda ona kurtların saldırdığı ve babamın ateş etmek zorunda kalmasıydı. Ben demiştim bu kurtlar bizi yemek istiyor diye ama kimse beni dinlememişti. Olan babama olmuştu. Biraz üzülmüyordum açıkcası bana gerçeği söylemediği için, zaten yarasıda pek derin değildi. Sıyrılmıştı kolu o kadar. İlk başta duyduğumuz gürültüyle dışarı çıksaydık sıyrılmazdı bile fakat o kurtlar beni oldukça korkutmuştu. Korkak bir yapım yoktu benim, sevdiğim insanlara silah dayasalar, namlunun ucuna koyardım kafamı. Fakat şu son yaşadıklarım beni sadece korkutuyordu. Ölümle burun buruna gelmek, ölümü hissettmek insanı korkutuyordu. Ölmek değildi aslında sorun, sorun ecelimle ölmemekti.
Babamın pansumanından sonra bir şey konuşmamış herkes yataklara dağılmıştı. O akşam öyle son bulmuş ertesi sabah kahvaltıda da kimse tek kelime dahi laf etmemişti. Babamdan bir açıklama bekliyorduk fakat o sadece susuyordu, o sustuğu için konuşanda yoktu. Kahvaltıda bir şey yiyemediğimi fark etmişti babam. Öğleden sonrada aralı kıyafet ve benzeri ihtiyaçlar için farklı bir araçla şehir merkezine yollamıştı. Tüm gün sessizlik içinde geçmişti. Akşam yemeğinide yiyerek uyumuştuk. Ve şimdi yeni bir güne uyanmıştım. Bu sessizlik oldukça canımı sıktığı için konuşma kısmı yine bana kalmıştı ama ne yapıp edip konuşacaktık bugün. İki günlük suskunluk yeterdi. Hiçbir şey bilmeden hayatıma devam edebileceğime inanıyordu ve bu saçmalığın önde gideniydi. Bilmediğim şeylerden kendimi koruyamazdım bunu anlaması gerekiyordu.
Odadan çıkıp yavaş adımlarla merdivenleri inmeye başladım. Alçımın üzerine basabiliyordum ve bu beni eskisi kadar rahatsız hissettirmiyordu yinede çok zorlamamaya çalışıyordum kendimi. Artık kendi kıyafetlerim olduğundan daha bir rahat hissediyordum. Üzerime kırmızı bir sweat giymiştim. Altımada mini bir etek. Bacağım alçıda olduğundan giyebileceğim pek bir kıyafet seçeneği yoktu. Ya bol bir şort ya da etek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEMHERİ
Teen FictionAcıma olmayan bir yerde acıma duygusuyla yaşanmazdı. Önce duygular köreltilmeliydi sonra insanlar. Düzen böyle oluşurdu. Ben o kızdım 3 soydan gelen ve geldiği gibi her şeyi pamuk ipliğine bağlı olan. Yok etmek ya da görmezden gelemezdiniz öyle bir...