13. Bölüm

26 6 12
                                    

Perişanım,
Sesindeki hüznü,
Mutluluğu ve kederi anlayamadığım için.
Perişanım.

Perişanım sensiz geçen her güne.
Perişanım.
Ama
Pişmanım,
Seni sevdiğime.
Perişanım seni beklediğime.
Ve pişmanım,
Sadece seni istediğime.

Perişanım.
Dur bekle.
Ben hep pişmanım.
Sensizliğe,
Sessizliğe.
Perişan ve pişmanım.

13. BÖLÜM

Doğum günleri herkes için özeldir. Sevinçle, heyecanla o günü beklersiniz.

Küçükken büyümek için doğum günleriniz için sabırsızlanırsınız. Gün sayarsınız. Artık bende büyüsemde kendi kararlarımı alabilsem dersiniz.

Sonra büyürsünüz. Heycanı azalır doğum günlerinizin. Bu seferde keşke hep küçük kalsaydım dersiniz.
Küçük kalsaydımda bulaşmasaydı ellerim dünyanın kirine.
Tek derdim kırılan oyuncağım olsaydı.
Annemin bana almadığı oyuncak olsaydı. Küsünce nasıl barışacağımı düşündüğüm arkadaşım olsaydı ama dünyanın kirli zihinleri, kirli insanları, çıkarcı kalpleri, yalan samimiyetleri olmasaydı dersiniz.

Ben çok kez dedim.
Büyümeseydim dedim.
Hep yedi yaşında kalsaydım dedim.
Dedim ama kendimden başkasına dinletemedim.

Çığlık atıp uyandığımda yanımda annemi göreyim istedim.
Üşüdüğüm geceler yorganımı üzerime örten birini istedim.
Bisikletten düştüğümde babam yardımıma koşsun istedim.
Okul çıkışları bir kafede vakit geçirebileceğim bir kaç arkadaş istedim.
Bu seferde istediklerimle kaldım.

Doğum günlerim kabusa dönüştü. Heycanım kursağımda takılı kalan telden bir diken oldu. Her heycanlandığımda battı boğazıma.
Her yutkunuşumda, her hıçkırışımda, ben buradayım der gibi acıttı canımı.
Bak ben buradayım.
Gitmedim.
Unutma beni.
Unutturma kimseye.
Unutursan yumuşarsın.
Unutma ki zamanı geldiğinde çıkartıp atabilesin o kursağında takılı kalan teli.

Acıdan başka bir şey getirmedi bana yaş günleri.
Bu yüzden sevmem doğum günlerimi.
İçinde yanan iki mum alevi varken kim sevebilir ki?
Hiç sönmeyecek bir mumun ateşi.

Doğum günü mumlarının alevi.
Ne kadar yakabilirsin ki bir insanın içini.
Küçük bir çocuğun nefesiyle sönen mum.
18 yaşındaki kızın göz yaşlarıyla sönemiyor mu şimdi?

Sönmezdi. Nasıl sönsündü ki? Yağmurun doğum günüydü bugün. 27 mart, o lanetli gün gelmişti yine. Dün gecenin üzerine bugün daha bir kötüydü. Her gün birbirinden beterdi aslında. Dün gece okan evine bırakılan zarfı bize getirdiğinde yediğim ne varsa sadece kusmuştum. Gözüme bir gram uyku girmemişti. Tüm gece odanın camından dışarıyı izlemiştim sadece. Bütün vücudumda inanılmaz bir ağrı hissediyordum. Başım gerçekten çatlıyordu, hissettiğim ağrının yanı sıra bir şey yemememe rağmen midem inanılmaz derecede bulanıyordu. Sonunda tuvaletim geldiğinde, oturduğum yataktan kalktım. Banyoya doğru yürüdüm. Bir şeyler yemem gerekiyordu midemde basınç ve tarif edemediğim bir hissiyat vardı. Elimi yüzümü yıkayıp banyodan çıktığım sırada odamın kapısı tıklatıldı ve içeriye aral girdi. Saçları dağılmış, gözleri kızarmış, öylece bana bakıyordu.

ZEMHERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin