Bölüm 3

333 21 0
                                    

 Robert ertesi gün giderken Lyanna kendisinden beklenildiği gibi nişanlısına sarıldı. Yapması gerektiği için yapmıştı. Robert bunu fark etmişe benzemiyordu. En yakın sürede evleneceklerini söyledi. Lyanna içinden bunun asla olmaması için dua etti. Robert ve abisi atlarına binip yola çıktılar. Lyanna abisi gittiği için üzüntülü ama Robert gittiği için mutluydu. Lila rengi elbisesinin eteklerini uçurarak abisi Brandon'ın yanına gitti. Brandon da kardeşinin gidişiyle hüzünlüydü ama Harrenhal'da görüşeceklerdi yeniden.

-Turnuva için ne zaman yola çıkacağız? diye sordu Lyanna. Brandon daldığı yerden bir anda çıktı.

-1 haftaya kadar yola çıkacağız, diye cevap verdi Brandon. Yol yaklaşık 1 aylarını alacaktı. Harrenhal güneydeydi. Dönüş yolunda abisi evlenmek üzere Nehirova'ya uğrayacaktı. Kışyarı'na döndüğünde Catelyn Tully de onunla birlikte olucaktı. Lyanna'yı bu düşünce gülümsetti. Abisi mutlu olucaktı.

Lyanna bir haftayı yola çıkmayı bekleyerek geçirdi. Turnuva gerçekten onu heyecanlandırıryordu. Dövüşler küçüklüğünden beri ilgisini çekmişti. Birçok kişinin dövüşü onun için eğlenceli olacaktı. Robert'in atından düşmesini görmeyi dört gözle bekliyordu. Düştüğü sırada gülecekti. Abisi onaylamayacaktı ama Lyanna'nın umrunda değildi. 

Yolculuk günü geldiğinde özel yapılmış aşırı rahat bir kıyafet giydi. Hizmetçisi saçlarını at kuyruğu şeklinde bağladı. Atı Ateş'e bindi yine hızlıca. Abisi Brandon siyah atına binmişti. Yanında sürecekti atını. Benjen de arkalarından geliyordu. Onlarla beraber turnuvaya kuzeyden diğer katılacak insanlar vardı. Ve birkaç hizmetçi de onlarla geliyordu. Yola sabah erkenden koyuldular. Yol boyunca herkes tahminlerde bulundu. Deli kralın oğlu Rheagar Targaryen'ın çok iyi olduğundan ama Barristan Selmy'nin kazanmasının daha olası olduğunu söylüyorlardı. Brandon'ın da büyük şansı vardı. Lyanna hepsini dinledi. 'Ben girsem ben de onlar kadar iyi yapabilirim.' diye düşündü. Ama kızların turnuvaları bırak kılıç tutmasına bile izin verilmiyordu. Lyanna bu konuda yeniden sinirlendi ve atını biraz hızlandırdı. 

Akşam olunca uygun bir yere kamp kurdular. Hala her yer karla kaplıydı. Uzunca bir süre karların arasında seyahat edeceklerdi. Lyanna kamptan uzaklaştı ve dolaşmaya başladı. Bu turnuvada önemli bir şeyler olacağına dair içinde bir his vardı. Bir an önce oraya gitmek istiyordu. Gerçi Harrenhal lanetli kaleydi. Orada güzel bir şey olabilmesi pek ihtimaller dahilinde değildi.

Ertesi gün Lyanna yine önlerde at sürmeye devam etti. Abisi bu durumdan hoşnut değildi. Am Lyanna böyle istediğini söyleyip konuyu kapatmıştı. Yanına Howland Reed geldi. Ned'le yaşıttı ve Ned onu severdi. Lyanna da ona bakıp gülümsedi. Robert gibi olmamasını diledi içinden. Konuşmaya başladı. Howland daha yeni evlenmişti. Robert'in tam tersi bir insana benziyordu. Yakışıklı ya da kaslı değildi ama o da turnuva da olacaktı. Lyanna 'onu kesinlikle yenebilirdim' diye düşündü. Howland'la uzunca konuştu. O da sevdi Howland'i. Kamp kurduklarında bu sefer dolaşmak yerine o da ateşin başına oturdu.

İlerlerken kendileri gibi turnuvaya giden birçok insanla karşılaştılar. Harrenhal turnuvası birçok gencin kendini göstermesi için çok iyi bir yerdi. Aynı zamanda birçok kızın koca bulması için de uygun bir yerdi. Eğer Robert'le nişanlanmasaydı ona da uygun eş aranacaktı. Oranın çok kalabalık olacağını biliyordu. Whent hanesi zenginliklerini kanıtlamak için binlerce kişilik ziyafet verecekti. O ziyafette kral ve prens de olacaktı. 

Lyanna canı sıkıldığında konvoydan herhangi biriyle yarış yapma teklifinde bulunuyordu. Brandon Stark'a kendini kanıtlamak isteyenler kolay olacağını sanıp kabul ediyorlardı. Lyanna ise kendini zorlamadan kolayca onları geçebiliyordu. Siyah saçlarını rüzgar uçuştururken gülümsüyordu. Eğer biri gri gözlerine dikkatlice baksaydı yakında kaybedilecek eğlenceyi sonuna kadar yaşamak istediğini anlardı. Evlenmeden önce hissedebildiği kadar özgür hissetmek istiyordu kendini. Atını sürdüğünde, rüzgarın kendine çarpmasıyla kuş gibi hissediyordu kendini. 

3 haftanın sonunda karlı arazilerden çıktılar. Artık nehir topraklarına girmişlerdi. Lyanna Harrenhal'a yaklaştıkça mutlu oluyordu. Robert'i düşerken göreceği hayaliyle mutlu oluyordu. Nehir topraklarında kamp yaptılar. Nehir topraklarında karın izine çok az rastlanıyordu. Her yerden akan nehirler ve yemyeşil topraklardan oluşuyordu. Burası 7 krallığın en bereketli yerlerinden biriydi. Lyanna abisi Brandon'ın düşünceli bir şekilde toprakları izlediğini fark etti. Gri gözleri bulutlanmıştı. 'Catelyn'i özledi, onu düşünüyor olmalı' diye düşündü. Abisi ne kadar sert olsa da onun da duyguları vardı. Sert mizacı ona ayrı bir yakışıklılık katıyordu. Lyanna da kendi geleceğini düşünmeye başladı. İleride 3-4 çocukla Fırtınaburnu'nda otururken. Kocası hiç yanında olmayacaktı. Canı istediği ya da fahişe bulamadığı zamanlarda sadece yanına gelecekti. Fırtınaburnu onun piçlerinden geçilmiyor olacaktı. Lyanna'yı bu hayal bile sinirlendirdi. Ailesinin ona uygun bulduğu kader buydu ve bu kaderden kaçamıyordu. Hayatı boyunca mutsuz olacaktı.

Yollarına 1 hafta daha devam ettiler. Ve Harenhall önlerine çıkmaya başladı. İlk sahibi yaptırırken duvarlarını metrelerce kalınlıkta yaptırmıştı. Duvarları aynı zamanda çok uzundu. Kapıları en sağlam ağaçlardan yapılmıştı. Hiç kimsenin kalesini almasının mümkün olmadığını düşünüyordu ama ejderhaları unutmuştu. Ejderhalar kuleleri yakıp kül etmişti. Sahibi ve içinde yaşayanlar yanarak ölmüştü. O zamandan beri Harrenhal lanetli kabul ediliyordu. Lyanna kalenin erimiş kulelerini gördü. Ejderha ateşinin ne kadar korkunç olduğunu düşündü. Artık dünyada hiç ejderha kalmamıştı. Targaryen hanesinin en önemli gücü artık yoktu. Zamanında kuzey krallarına ejderhalarla diz çöktürtmüşlerdi. Ejderhaların gidişiyle Targaryen hanesinin gücü de azalmıştı. Özellikle şu anda deli kral Aerys tahtta olduğu için. Adam kafasına göre insanları yaktırıyordu ve bu Targaryen hanesine karşı sevgiyi azaltıyordu. Tek umut olarak Rheagar Targaryen gösteriliyordu o da babasına göre daha aklı başında olduğu için.

Kale sarı ve kuvvetli taşlardan yapılmıştı. Sahibinin istediği gibi güçlüydü. Ejderhalar olmadıkça bu kale alınamazdı. Lyanna atını yavaşlattı ve kaleye giren şövalyelere baktı. Her hanedan katılmaları için birini yollamıştı. Frey hanesinin ikiz kulelerini taşıyan adamlar içeriye giriyorlardı. Lyanna başını dikleştirdi ve yavaşça Harenhall'un kapısından içeri girdi. Kalenin çok geniş bir avlusu vardı. Avlunun her bir köşesine çadırlar kurulmuştu. Her çadırın önünde bambaşka bir bayrak sallanıyordu. Meydanın ortasındaki en görkemli çadırın önünde 3 başlı ejderha sallanıyordu. Kral kendini belli ediyordu. Kuzeyliler kendilerine geniş bir alan buldular ve hepsinin çadırları oraya konuldu. Atlar seyis başına verildi. Lyanna çadırı kurulduktan sonra içine girdi. Güneş batmaya başlıyordu ve yarın turnuvanın ilk günüydü. Turnuvanın ilk gününde birçok iddialı yarışmacı yarışacaktı. Abisi Brandon dahil. Lyanna ertesi günü merakla bekleyerek uykuya daldı.

BUZ VE ATEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin