Alışma Sürecim

29 4 0
                                    

Gel zaman git zaman birşeyleri kabullenmeye ve alışmaya başlıyordum. Sınıfımda dikkatimi birisi çekmişti ismini tam hatırlayamıyordum ama siması çok tanıdıktı. Biz her yaz Erzuruma giderdik ve anneannemlerin komşu kızı vardı sevdiğim arkadaşımdı. Onun köydeki uzaktan akrabalarıyla tanışmıştım yaşıttık. Ve seneler sonra kader ikimizi bir araya getirdi. Aynı okula aynı sınıfa düşmüştük. Adı Ebra idi. Sınıfta ben ona oda bana çekimser bakışlar atardı. İlk zamanlar siması tanıdık gelirdi ama ismini duyduktan sonra o kişinin tanıdığım biri olması beni sevindirmişti. Daha sonra ki bölümlerde anlatıcam ama şuan için bilmenizi istediğim şey ailem gibi olan ve hiç olmayan kız kardeşim olmuştu. Sınıfım ve arkadaşlarım çok iyiydi. Hepsini seviyordum. Dönemin ortalarına doğru kendi çapımızda kızlar grubumuz olmuştu. Ebra Hülya Rana Nurten Mısra Ayşegül Hayrunisa. Bu grup bana çok iyi geliyordu ve hiç tanımadığım insanlar bana bu şehirde dert ortağı olmuştu. Bu zamana kadar kimsenin yanında ağlamamıştım ama onların yanında sevincimi üzüntümü rahatça paylaşabiliyordum. Asıl hikayem burada başlıyor sanırım...

Annem ve babamdan kilometrelerce uzaktaydım teyzelerimi anneannemi babannemi dayılarımı ayda bir kez haftasonu görebiliyordum. Yurt hayatımı merak edersiniz hemen onuda anlatayım. Ben normalde başı açık bir kızdım. Ama kaldığım yurt kuran kursu olsuğu için belirli şartları vardı ve mecbur ayak uyduruyordum. İzinsiz dışarı çıkamazdık. Okuldan servisle dönünce yurdun baş hocası Dilek hocanın izni olmadan karşıda ki bakkala bile gidemezdik. Servisten inip yurda girerken telefonlarımızı girişte duran kişilere teslim ediyorduk ve odalarımıza çıkıp üstümüzü değiştiriyorduk. Yurtta devamlı kalıp dışarıdan okul okuyan öğrencilerde vardı. Bunlar sürekli kuran eğitimi alıyorlardı. Biz okuldan dönünce onların çay saati oluyordu. Bizde hemen üzerimizi değiştirip çay içmeye yemekhaneye gidiyorduk. Okuldan gelip dinlenmeye iznimiz yoktu çünkü üstümüzü değiştirdikten sonra Dilek hocanın emrinde ki diğer hocalar gelip odalarımızın kapısını kitlerdi. Daha sonra çayımızı içerdik ikindi namazını kılana kadar başımızda beklerlerdi. Ondan sonra 2 saat kuran artı arapça dersi verirlerdi. Saat 7 gibi yemeğe inerdik. Yemekten sonrası okul dersimize ayrılan süreydi. 11 e kadar vaktimiz olurdu. Benimle beraber okuyan birsürü öğrenci vardı. Kimisi sağlık meslek okurdu kimisi benimle aynı okuldaydı. Hepsi birbieinden iyi insanlardı. Odamdaki arkadaşlarımda çok iyidi. Yaşça büyük olanlarda vardı hepsiyle iyiydik.

Yurdun tek iyi yanı derdini paylaşacağın insanlar ve en önemlisi de hepsi ana babadan ayrı insanlar. Beni en iyi anlayanlardı aslında. Kim ağlarsa diğeri destek olurdu. Kötü yanıda şuydu kuran dersinde ezber yaptırırlardı ve o dersi vermeden okul dersini çalışmana izin vermezlerdi. Ha birde aylık izin gelene kadar haftasonları da dahil telefonlarımızı vermezlerdi. Bu süreçte babamın çalıştığı iş yeri iflas etmiş ve babam yaklaşık 10 ay işsiz kalmış ama bunu bana söyleme mişler ben yıllar sonra öğrendim. Servis ücretim 150 tl idi babam her ay 200 gönderirdi. Benim cebimde 50 tl kalırdı ve onunla bir ay idare etmeye çalışırdım. Okula yurttan ekmek arası götürüyorduk. Kahvaltıda ekmek peynir zeytin bal olurdu. Bizde ekmeğe dürüm yapar götürürdük. Ben böyle bir süre idare ettim ve hiç sorgulamadım babam niye bana az para gönderiyor diye. 50 tl belki küçük bir meblaydı ama idare etmeyi öğrenmiştim. Bir gün okulda derste iken nöbetçi öğrenci gelip beni müdür yardımcısının çağırdığını söyledi. Dersten çıkıp müdür yardımsının yanına giderken neden çağırdığını sordum. Bana dayımın beni görmeye geldiğini söyledi ve çok sevinmiştim. Dayımla görüştüm bu gelen büyük dayımdı adı Osman. Kantine gittik beraber. Kantinciye beni gösterdi bu kız benim yeğenim dedi ve cebinden para çıkartıp verdi dedi ki Esra ne isterse ver eğer verdiğim parayı geçerse de deftere yaz beni ara gelip ödeyeyim. Bu belki bu dönemde benim için yapılan en büyük iyilik olmuştu. Hem mahcubiyet hemde mutluluk arasında teşekkür ettim ne olursa olsun beni ara demişti dayım. Tekrar sınıfa girdim dersler devam etti. Öğle arası bizim kızlar grubu kantine giderken bu sefer bende bahaneleri bırakıp rahat rahat onlarla gittim. Bugüne kadar hiçbirzaman onlara da söylemedim param yok diye. Hep aç değilim derdim veya başka şeyler söylerdim. Ailem beni öyle güzel yetiştirmişti ki asla dönüp yediklerine bakmazdım. Bölüşmek isterdiler kabul etmezdim. Ve bu durumu biraz anlamış olacaklar ki birgün dediler ki kızlar artık bizde Esra gibi evden getirelim herkes getirdiğini ortaya koysun beraber yiyelim. Aslında bana hissettirmemeye çalışıp böyle ince düşünmeleri o kadar özeldi ki..

Okula hergün hevesle giderdim. Ebra zamanla benim için arkadaştan fazlası olmuştu. Grupta ki kızlarıda çok severdim ama Ebra farklıydı. Herşeyimi anlatırdım hemde hiç çekinmeden. Çünkü hiç yargılamadan dinlerdi akıl verirdi. Beni annesi Zehra teyzeye anlatmıştı. Oda annemin babamın yanımda olmadığını bildiği için beni çok severdi. Ebrayı ara sıra kuran kursuna yanıma kalmaya gönderirdi. Gönderirkende bana yiyecek şeyler yollardı. Ebra telefonunu misafir olduğu için teslim etmezdi. Gizli tutardı. Gece herkes yattıktan sonra terasın kapısının kilidini gizlice açar çıkardık birşeyler yer içerdik. Yediğimiz şeylerin çöplerini etrafa fırlatıp onu gülmeye çalışırdım. Belki de en çok onu güldürmeyi seviyordum. Müzik dinlerdik video izlerdik film izlerdik. Dilek hocaya bunu fark etmiş olmalı ki sonra ki dönemlerde ebranında telefonunu geldiği zaman sürecinde alırdı.

Lise dönemindeyken en çok canımı yakan olaya gelelim. Birgün sınıfta para çalınmaya başladı ve bu bir bir iki iki devam etmeye başladı. Sınıfta Şeyma diye bir kız vardı ve tabiri caizse tam bir yolluydu. Takılmadığı erkek yoktu. Ve asıl hırsız ta kendisi iken sınıf öğretmenimize parayı esra çaldı gördüm dedi. Bütün sınıf bana yargılayan gözlerle bakmıştı o kadar kötü hissettim ki...
Evet belki babam iyi bir harçlık yollayamıyordu ama harama el uzatmazdım ben ve bunu kimseye izah etmek bile istemedim. Sadece kafamı sıraya gömdüm ağladım. O süreçte kızlar grubu olan arkadaşlarım bile benden uzaklaşır olmuştu. Yada ben kendimi onlardan soyutlamıştım. Yine de Ebra vardı o bana inanmıştı. Bu konunun üzerinde zaman geçti hepsine kırgındım. Konuşuyordum ama eski şebekliklerim samimiyetim yoktu. Bu arada sınıfın en şebeği olabilirdim herkesi güldürür neşelendirirdim. Ama dedim ya çok kırgındım ve istesemde içimden samimiyet gelmiyordu. Birgün şeyma para çalarken birileri görmüş ve benim yapmadığım ortaya çıktı. İnanın öyle bir yük kalktı ki üzerimden. Şuan bunları yazarken yine gözlerim doldu. Bazı acılar kolay unutulmuyor. Düşünsenize 14 yaşındasınız başınızda anne baba yok herhangi bir geliriniz yok tamamen hayatla baş başasınız. Ve böyle bir itham ortaya çıkıyor. Bütün sınıf benden özür diledi o kadar mutluydum ki aklandığım için. Ama onları affetmem uzun sürdü...

Ben bu dönemde babam uzakta olduğu için ondan göremediğim sevgiyi yanlış insanda aradım. Adı emre idi. Belki de ilk sevgilimdi. Kendi çapımda onu çok sevdiğimi ve onunda beni çok sevdiğini sanıyordum. Çocukça saçma hayaller kuruyordum. Nerden bilebilirdim hayatımı mahvedeciğini..





Devamı sonra ki bölümde...

İMKANSIZ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin