Gerçekliğine İnandığımız Gerçek Dışı Duygular

31 4 0
                                    

Erzurumun yerlileri adetlerine düşkün insanlardı. Şuan ki devire göre geri kafalılık diye hitap ediliyordu ama aslında namus olarak adlandırılıyordu. Okulda beni hiç sevmeyen bir hoca vardı. Dini derslerimize giriyordu bayandı. İsmi Necmiye idi. Ve ayrıca sınıf öğretmenimizdi. Neden beni sevmediğini hiç anlayamamıştım hemde ben böyle sevgiye açken. Oldu olası yıldızımız barışmadı. Kafayı takmıştı bana sebepsiz yere. Her yaptığım gözüne batardı. Okula gittiğim birgün kutlu doğum haftasıydı ve bir program düzenlemişlerdi. Okulun karşısında ki taş camiideydi program. Bütün okul oraya gittik ve ses deneme kontrol yapılıyordu provalar vardı. Herkes başına buyruk telefonuyla uğraşıyordu. Beni de Emre aramıştı onunla konuşuyordum. Ben gerçekten çok masumca duygular besliyordum. Bu devrin kızları gibi aklım hiç cinsellikte olmadı. Yüzyüze gelince el tutmayan insandım askerlik arkadaşı gibi takılırdık sözde sevgilisiydim yani hep öyle derdi.

Ben emre ile telefomda konuşurken Necmiye hoca geldi birden kiminle konuşuyorsun sen dedi. Bende babamla konuşuyorum hocam dedim. Hiç fırsat vermeden telefonu elimden çekti kendi kulağına alıp alo dedi. Karşıda ki ne dedi duymadım ama necmiye hoca telefonu kapatıp bana döndü ve telefonunu alıyorum velini bilgilendiricem dedi. Ne kadar yalvardıysam dinlemedi. Okulda velim olarak iki dayım gözüküyordu. Büyük dayım Osman anlayışlı ve sabırlı biriydi. Küçük dayım Muharrem eserdi coşardı ama pişman olunca merhameti başlardı. Ben büyük bir korkuyla ne yapıcam diye düşünüyordum. Çünkü kesinlikle onlarda böyle birşey kabul edilemezdi. Ağlamaktan şişen gözlerimle yurda gittim. Oda arkadaşlarıma da durumu anlattım bir çıkış yolu arıyordum. Akşam oldu okul derslerine çalışırken bir kız geldi ve Dilek hoca seni çağırıyor dedi. Yanına giderken çok endişeliydim. Kapıyı tıklattım gel sesinden sonra odaya girdim. Dönüp dediki dayın seni almaya gelmiş 1 hafta orda kalacakmışsın. Ben büyük bir korkuyla kızların yanına gittim hala yardım dileniyordum ve dedim ki bu zamana kadar hiç kalmam için beni evlerine götürmediler kesin necmiye hoca arayıp durumu anlattı. Büyük bir korkuyla yurttan çıktım.

Arabaya bindim şoför koltuğunda büyük dayım Osman ve hemen yanında eşi oturuyordu. Oda 8 aylık hamileydi. Dayım bana dönüp telefonumu açtı bu ne esra? dedi. Çaresizce ağladım çünkü korkmuştum. Aracı sürmeye başladı. Belli sinirliydi ama sakin kalmaya çalışıyordu sadece konuştu ve beni küçük dayımın tamirhanesine götürdü. Kendisi araçtan indi yengemle baş başa kalmıştım. Dönüp yengeme şimdi ne olacak dedim. Oda bana bakıp esra muharrem dayın çok sinirli neden böyle birşey yaptın dedi. Resmen yalvardım yenge ne olur teyzemleri ara söyle beni muharrem dayımın yanında tek bırakmayın diye. Bana sadece dönüp baktı ve dedi ki esra ben hamileyim 8 aylık ve bu konulara girmek istemiyorum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Kafamı kaldırdığımda sinirle arabaya gelen muharrem dayımı gördüm kapımı açtı ve in arabadan dedi. Osman dayımın yüzüne baktım sadece konuşacak dedi ve beni öylece bırakıp gittiler. Muharrem dayım beni kendi arabasına bindirdi ve sinirle arabayı sürdü. Dedemin harman dediği pirket kaldırım taşı yaptıkları iş yerine sürdü arabayı. Ana yol üzerindeydi ama o saatte araç dışında insan olmazdı oralarda. Ben 7 yaşımdan beri gözlük kullanıyorum uzağı göremiyorum. Dayım arabayı durdurdu ve araçtan inerken bana gözlüğünü çıkart ve arabadan in dedi. Neden böyle birşey dediğini anlamadan dediğini yaptım ve arabadan indim. İner inmez arabanın yanında ki yaş ağaç dallarını gördüm üst üste koyulmuş birisi dayımın elindeydi. Bana bir tane vurdu dünyam karardı. Ben ki bu yaşıma kadar babamdan dayak yememiştim. Bir daha vurdu üst üste vurdu. O kadar korkunçtu ki dayı yapma demedim hiç oda öfkesini alamadıkça daha da vurdu. Çok canım yanmıştı erzurum soğuk memleketti üzerimde mont bile yoktu hem soğuk bedenimi dondururken üstümde bir türlü kırılmaya kalın ağaç dalları bedenime acımasızca vuruluyordu.. Sadece ağladım. Başımı kaldırıp ana yola baktım acaba dayımdan kaçıp o beni yakalayamadan kendimi arabaların önüne atabilir miyim diye düşündüm. Ama eğer yakalarsa daha çok döver diye yapamadım.

O kadar titriyordum ki çok üşüyordum ve çok canım acıyordu bir ara durdu ve telefonu elime verdi o piçi sizin okulun oraya çağır dedi. Bende çaresizce dediği yaptım. Beni arabaya bindirdi ve bizim okulun oraya sürdü. Okulumuz sessiz ve ıssız yerdeydi. Okula giderken yolda arkadaşınıda aldı arabaya. Ben acıdan mahvolmuştum ölmek bundan şerefli diye düşünürken o tok sesiyle irkildim. Hangisi o çocuk göster dedi. Bende onu gördüğüm halde hiçbirisi dedim. Bir tur attı tekrar okulun oraya geldi. Orada o saatte ondan başka bekleyen yoktu ve dayımda anlamıştı o olduğunu. Arkadaşıyla beraber arabadan inip kapıyı üstüme kitledi. Kapılar açılmıyordu. 5 dakika sonra çocuğu tam arkamdaki koltuğa bindirdi kendide yanına oturdu. Dayımın arkadaşıda şoför koltuğuna geçti. Arkamda çocuğa vurdu vurdu ve tehditler savurdu Esradan uzak duracaksın diye. En sonunda da arabadan aşağı attı. Çocuğun dişi dayımın eline girmişti öfkenden elini yumruk yapıp sıkıyordu. Dayımın arkadaşını dükkana bırakıyorduk Ümit Abi dönüp dedi ki Muharrem yazık çocuğa zaten yapacağını yapmışsın eve götür. Dayımda sen karışma dedi. Ümit abi arabadan indi ve dayım sürmeye devam etti tekrar harmana gelmiştik bir türlü içinde ki öfkeyi atamamıştı. Arabadan indirdi tekrar vurmaya başladı ve benim için gerisi artık karanlıktı...

Bazen yaşanılanlar kolay unutulmuyor. Üzerinden 9 sene geçmesine rağmen bende derin yaralar açtı....

İMKANSIZ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin