ep17

0 0 0
                                    

-Silahını at, etrafınız sarıldı.

Silahı geriye doğru fırlattıktan sonra daha fazla dayanamayarak Başak'a doğru düştüm. Omuzum omzuna çarpınca tuttu beni.

-Su.

Endişeli bir şekilde seslenince hepsi bana döndü.

-Başak ayakta durmakta zorlanıyorum beni tutsana.

Polisler yanımıza yaklaşınca bana kelepçe takmaya başladılar.

E-Suçlu biz değiliz onlar. Bizi öldürmeye çalıştılar.

-Elinde silah tutan arkadaşınızdı ama. Kimin suçlu olduğuna sorguda karar veriririz.

B-kelepçe takmanız gerekli mi?

Dikelerek ona baktım gözleri doluydu.

-Sorun yok. Bir şey olmayacak.

Ona bir adım atacaktım ki sendeleyerek öne doğru düştüm. Genç bir polis beni tuttu.

-Amirim kelepçe gerekli mi? İyi durmuyor.

Amir denilen adam ona sert bir bakış attı.

-Hadi arabaya götür kızı.

-özür dilerim ama bayılacak gibiyim. Tek başıma yürüyebilecek miyim emin değilim.

Yanımdaki genç bana destek olarak yavaş yavaş götürdü arabaya.

Arabaya oturduğumda ona baktım.

-Teşekkürler.

Gülümsedi.

-Önemi yok.

Diğerleri de benim yanıma oturunca kafamı Burak’ın omzuna koydum.

Gözlerimi kapattım

Bu-İyi misin?

-İyiyim.

E-Sesin iyi gibi gelmiyor.

Ba-Bizim yüzümüzden oldu. Sana bela olduk.

-Sorun yok. Sizi korumak için her şeyi yapacağımı biliyorsun zaten. Yeni bir şey değil.

O sırada bir hıçkırık sesi geldi.

Gözlerimi açıp dikeldim.

-Burak neden ağlıyorsun? İyiyim ben.

Gözyaşlarını silmek için hareketlendim ama ellerim kelepçeli olduğu için beceremedim. Bende öptüm gözyaşlarından.

Bu- çok korktum.

-Şşş. Bir şey yok. Ağlamak yok. Bak hepimiz iyiyiz.

O sırada öndeki amir seslendi.

-Sessiz olun.

Ama nedense bunu gönülsüzce söylemişti. Polis karakoluna vardığımızda beni sorgu odasına götürdüler . Beni arabaya taşıyon genç çocuk sorguluyordu beni.

-Evet olayı anlat bakalım.

-Telefonumu getirir misiniz?

-Ne?

-İçinde kanıt var.

Bayılacak gibi hissederken kafamı masaya koydum.

-Çok yoruldum.

Adam camın arkasına bir işaret yaptı.
Telefon gelince şifreyi sordu.

-22,10,01. Ses kaydı var.

Ses kaydını başlattı.

-Dedecim, cinsiyetçilik yapmayın lütfen. Kaç yılında kaldınız.

Biraz daha devam etti.

“Adamlarına söyle silahlarını indirsinler.”

“Ne istiyorsun. Sadece boktan bir telefon şakası yüzünden öldürecek misin beni?”

Burada kaydı durdurdu.

-Hangi şaka.

Olayı kısaca açıkladım.

-Anladım.

“-Siktir.
-Özür dilerim acıdı mı. Uf mu oldu.
-Bir fotoğrafımız çeksene şöyle.
-Patron bu fotoğrafın bir tanesi bende kalabilir mi?
-Ooo birileri senden etkilenmiş galiba küçük.”

Polisin elini yumruk yaparak bir küfür mırıldandığını duydum.

“Gerçekten öldürdün mü?
-Ne?
-Ceset dediğimde şaşırmadın.
-Hadi ama küçüğüm insanlar doğar ve ölür bu dünyanın kanunu. Ben sadece biraz hızlandırdım ne olmuş.
-İnsan hayatı senin için bir hiç mi? O insanların yaşayacak hayatları görecek aileleri vardı belki gidecek yerleri kutlayacak doğum günleri. Hangi hakla bunları onların elinden alırsın.
-Biraz fazla içselleştiriyorsun konuyu. Ne o travman falan mı var?
-Buna üzülmek için bir şey yaşamak gerekmiyor. İnsan olmak yeterli. Senin olmadığın gibi.”

Sonra ses kaydındaki tokat sesi oda da yankılandı. Polis bir anda ayağa kalkarken sandalyesi yere düştü.

-Ben birazdan döneceğim ama yüksek ihtimalle bu yeterli. Yakında çıkarsın.

Gözlerim dolarken bir küfür savurdum.

-Hayır şuan yeri değil. Kardeşlerin için ayakta durmalısın Su. Şu an ağlayamazsın.

O sırada elimdeki kelepçeler açıldı.

Kafamı kaldırdığım sırada polis bana sarıldı. Gözyaşlarım akmaya başlarken sırtımı sıvazladı.

-Hepsi geçti.

-Ateş.

Uyarıcı tondaki sesle Ateş benden uzaklaşıp gülümsedi. Odanın kapısı kapandığında ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Yorulmuştum.

Kafamı masaya koyup bir kere kafamı sıraya vurdum. Ağlamamı durduğumda içeri başka bir polis girdi.

-Serbestsin.

Sonra buraya gelene kadar Ateş dışında hiçbirinin yapmadığı bir şey yaparak bana gülümsedi. Sendeleyerek dışarı çıktım.

O sırada beklemediğim bir şeyle karşılaştım.

Neredeyse bütün polisler kapının önünde dizilmiş ve selam durmuştu.
Şaşkınlıkla gözlerim büyürken Yolun sonunda polisler gibi selam vermiş kardeşlerimi gördüm.

-Cesaretin için tebrik ederiz Su Yıldız.

Aynı anda söyledikleri şeyle istemsizce gülümsedim. Bende selam durdum.

Herkes işlerine dönerken Başak Elif ve Burak koşarak bana sarılmışlardı.

Dengemi kaybedecek gibi olduğumda birisini sırtıma elini koydu.

Ateş'ti.

-Hadi seni hastaneye götürelim.

Ellerimi iki yana salladım.

-Hayır hayır gerek yok.

Sırtımdan ittirdi.

-İtiraz yok. Birde velilerinizi aramanız gerekiyor.

Dediği şeyle gülümsemem yüzümde dondu. Yutkundum.

Diğerleri birilerini ararken ben öylece koltuğun arkasını izliyordum.

A-İyi misin?

Dikiz aynasından bana bakıyordu.

-İyiyim.

A-Yalancı.

Güldüm.

Elif bana döndü.

-Abimde geliyor. Neden bilmiyorum ama Su'yun velisi ben olacağım dedi.
Derin bir nefes verdim.

-Tamam. Teşekkürler.

Dikkat Mantık AranmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin