Mektuplar

76 14 27
                                    

Seokjin'in yaptığı ilk şey eve gelmek ve çalışma odasına girmek olmuştu.

Mektuplar.

Mektuplar var mıydı?

Yoksa bu yine Namjoon'un kaçma yollarından birisi miydi? Aklamaya mı çalışıyordu kendisini?

Peki ya doğruysa söyledikleri?

Çalışma masasının dolaplarını açtı ilk önce. Delirmiş gibi her şeyi boşalttı. Tüm kağıtları odanın dört bir yanına dağıttı. Ama yoktu. Ki burda olsa kendisi zaten bilirdi.

"Napıyorum ben..." dedi kendini yere bırakırken. "Bir sözüyle dağıttım her yeri. Sanki ağzından doğru bir şey çıkıyor da." Yüzünü sıvazladı. Burnunun sızlamasını göz ardı etmek istedi.

"Seni hala sevmem..."

"Kendine gel" elinin içiyle şakağına vurdu. "Sevse ne değişecek Seokjin."

Oysa o kadar çok değişirdi ki...

Eğer onun sevgisine gerçekten inanırsa, çekip gitmesini bile göz ardı ederdi. Yaptığı, hissettirdiği her şeyi bir kenara atardı. Fakat Seokjin artık ne Namjoon'a, ne de sevgisine inanıyordu.

Çalan telefonu onu kendine getirdi. İç cebinden çıkardığı telefonda gördüğü isim içine su serpmişti. Ayaklanırken açtı telefonu.

"Amerika'dan çok yazmıyor mu? Zırt pırt arıyorsun da."

"İyilik de yaramıyor sana biliyor musun?" Dedi  telefonun diğer ucunda ki.  "O pembe diziden kaçmış hayatına bir el atıyorum işte."

"Namjoon bana mektup göndermiş." Yatak odasına girip kapısını kapattı ve sırtını kapıya yasladı.

"Sonra ben buna gerizekalı dediğimde bana kızıyorsun. "Arasaymış, mektup ne amına koyayım?"

"Jeongguk doğduğu sıralar gönderdiğini söylüyor." Sesinde ki heves canını sıktı. "Özür dilemiş yani."

"Bir farkı olacak mı senin için?"

"Olmalı mı?"

"Dinle Seokjin," hiç onluk olmasa da ciddi bir hale büründü. "Her şeyi taşşağa vuruyorum biliyorum ama, gerçekten bu defteri kapatmalısın artık. Evlisiniz, çocuğunuz var diye demiyorum. Namjoon'a ben bile güvenmiyorum, sen nasıl güveneceksin?"

"Bilmiyorum."

"Sen iyi bir kalbe sahipsin, Jinnie."

Seokjin pencereden dışarı baktı. "İyi bir kalbe sahip olmak, beni aptal göstermekten başka bir şey yapmadı."

İç çekti. "Aptal falan değilsin. Sadece kalbine söz geçiremiyorsun."

"Aptallık işte bu."

"Tartışalım mı şimdi?"

Seokjin güldü. "Gelmeyi düşünüyor musun?"

Arkasına yaslandı bilgisayar koltuğunda. "Aslında gelmek istiyorum. Fakat üvey baba bozuntusu şu aralar Kore'de. Sanırım onun gitmesini bekleyeceğim."

O görmese de kafasını salladı Seokjin. "Anladım. Liseden sonra gittin. Resmen uzak mesafe ilişkisi yaşıyoruz."

"Kaç kere biletimi iptal ettim biliyor musun? Aiish, seninle her konuşmamızdan sonra gelip o aileyi birbirine katmak vardı aklımda. Hep tuttum kendimi."

"Biliyorum biliyorum," diye araya girdi Seokjin. "Sen kendini tutmazsan işler iyice sarpa sarar."

"O yüzden git ve kafana ne esiyorsa onu yap. O aile zaten bunu hak ediyor. Hem..."

Clashing Lives || Namjin (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin