0.1

130 11 26
                                    

Minho:
Başkomiser beni odasına çağırdı ve birisini getireceğini söyledi. Sanırım yeni "ortağımı" getirecekti. Başkomiser ile konuşmalıydım.
Başkomiser içeri girdi. Yanında bakır rengi saçlı birisi vardı. Yeşil gözleri aklımı çelmeye yetmişti. O kişi benim yeni ortağım mı olacaktı? Hayır, ona aşık falan olmayacağım. Ben yalnız çalışırım, onun aklıma girmesine izin vermeyeceğim.
Bakır saçlı çocuk yanıma oturdu ve başkomiser anında konuşmaya başladı. "İkiniz mükemmel dedektiflersiniz, beraber çalışmanızı istiyorum, isteseniz de istemeseniz de. "Ama başkomiserim-" diye atıldım. Başkomiser Chris sözümü kesti ve "Benim emirlerime karşı mı geliyorsun Minho!" diyerek beni susturdu. "Hayır, efendim" diyerek yerime oturdum. Bakır saçlı çocuk bana göz kırptı ve "Beraber iyi işler başaracağız dedektif" dedi. "Benim tek çalışmayı sevdiğimi unutma bakır saçlı çocuk" dedim ve başkomiserin odasından çıktım.

Jisung:
Dedektif başkomiserin odasından hızla çıktı. O çıktıktan sonra arkasından gittim. Kendi masasına oturmuş yeni vaka ile ilgilenmeye başlamıştı bile. Ona neler bulduğunu sormak için yanına geldim. "Elimizde neler var?" diyerek söze girdim. Dedektif göz devirdi ve bulduklarını göstermeye başladı. "Kurbanın ismi Jeon Soyeon, annesi ve babası trafik kazasında ölmüş, tek çocuk, teyzesi ile yaşıyor, Bay Smith'in restoranında garson, ayrıca cesedi bulduğumuzda elinde sarı bir gül vardı." "Şu sarı gül işine sonra bakalım, hadi gel iş arkadaşlarının yanına gidelim" dedim ve merkezden hızlıca çıktım.

Minho:
Bakır saçlı dedektif giderken onu izledim. "İyi biri gibi ama ben yalnız çalışırım, değil mi?" diye sessizce söylendim. Bakır saçlı dedektif gitmişti bile, bense bir aptal gibi onu izliyordum. "Offff gerçekten aklımı yitiriyorum sanırım" dedim ve bakır saçlı dedektife yetişme umudu ile koşarak merkezden çıktım.
İş yerine vardığımda içerisi neredeyse boştu. Önceden buram buram gelen kan kokusu artık gitmişti. Dikkatli ve özenli bir şekilde restorandan içeri girdim. Bakır saçlı çocuk kapıda beni bekliyordu. Restorana girdiğimizde birisi ağlıyordu. Diğer adam onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Yanlarına gittiğimizde kadının ağlaması biraz olsa sakinleşmişti. Soğukkanlılıkla önlerindeki koltuğa oturdum ve sorgulamaya başladım. "İsminiz neydi? Soyeon'u nereden tanıyorsunuz?" "Onunla iş arkadaşıydım, adım Kim Jisoo ve beraber çalışıyorduk, en sevdiğim arkadaşımdı" dedi ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Bakır saçlı çocuk ise yanımda sakince oturuyordu. Soruları ben soruyordum, o dinliyordu. Belki de tek çalışmayı sevdiğim düşüncesini az olsa da kabullenmişti. Sorgulamaya devam ettim ve Jisoo'yu sakinleştirmeye çalışan adama da aynı soruları sordum. "Adım Changbin, burada aşçılık yapıyorum, Soyeon ile çok yakın değilim, onun hakkında fazla birşey bilmiyorum, ama dün otobüsü beklerken Soyeon'u pembe saçlı bir adam ile konuşurken gördüm, yüzünün yarısını kapatan bir maske vardı o yüzden yüzünü tam olarak tarıf edemem, ama elimden geldiğimde size yardımcı olmaya çalışacağım" dedi. "Adamın yüzünü olabildiğince anlatmaya çalışmanı istiyorum, benimle merkeze gelmen gerek" dedim ve Changbin'i alarak Bakır saçlı dedektif ile merkeze doğru yola çıktım.

Jisung:
Minho arabayı sürüyor, Changbin ise arkada sakınca oturmuş dışarıyı izliyordu. Merkez biraz uzaktaydı ama yakında merkeze varacaktık. Minho dedektif çok dikkatli ve ciddi görünüyordu. Aslında baya çekici olduğu da bir gerçekti. Belki de sadece bana öyle geliyordu ama her neyse işte, çekiciydi. Birkaç saniye sonra kendime gelip hemen Minho'ya bakan gözlerimi sağımdaki cama doğru çevirdim. Hava çok güzeldi. Yaz ayından yeni çıkmış, sonbahara giriyorduk. Dışarıyı incelerken dikkatimi siyah bir araba çekti. Birkaç adam arabanın bagajına bombaya benzeyen birşey koydular. Bir saniye. Ben ne dedim. BOMBA MI?! Hemen bunu Minho'ya söyledim ve arabayı gösterdim. Changbin'i uyardım ve arabada kilitli bırakıp gittik. Bu kötü bir karardı ama öyle yapmamız gerekiyordu. Destek çağırmaya çalışırken önümüze siyah araba çıktı ve üstümüze doğru gelmeye başladı. "MİNHO!" dedim üstümüze gelen araba bizi ezmeden önce. Son gördüğüm şey ise yanımda olan Minho ve kanlar içinde yerde yatan Changbin oldu.

~•~•~•~•~•~
Kısa olabilir. Bundan dolayı herkesten özür dilerim. -Chaeriseviyom

Yellow Rose - MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin