Tüy

870 6 2
                                    

Çok soğuktu.Vücudumun belirli yerlerinde ıslaklıklar hissediyordum ama soğuk bir türlü dinmiyordu.Babamla O Kadını ilk görüşüm gözümün önünden geçti.O gün de soğuk bir gündü.Gördüklerimin şokuyla daha da soğuk olmuştu.O günden beri ne hırkamdan ne de yorganımdan ayrıldım.
Babam gibi bir insan böyle bir klişeyi hak etmiyordu.Her zaman daha yaratıcıydı, annem gibi değildi. Yaptıkları söyledikleri hep farklı olurdu. Ben tanrı olsaydım ona böyle bir son yazmazdım.
Onu yalnızca dışı güzel olan bir kadına aşık etmezdim.
Birini aldattığınızda hiçbir haklı tarafınız olamazdı ama eğer birini aldatsaydım bunu içi boş bir ceviz için yapmazdım.
Babam annemden önceki en büyük hayalkırıklığımdır.
Votka sevgimi ve özgürce yazabilme hakkımı elimden aldı.
Beni yanlız ve üşümüş bıraktı.
Ben de soğukluğu örtmek için kendime kaz tüyü bir yorgan edindim.
Sola doğru kayıp yorganımı aradım.Elime hiçbir şey gelmeyince biraz daha kaydım.
Kaymamla yatağa bir şey düştü. Islak bir şey.
Gözlerimi açıp doğruldum.
Üzerimden bir şeyler bacaklarıma doğru döküldü.
Iç çamaşırlarımlaydım. Düz, pembe, pamuklu kilotum ve olmayan gögüslerimi kapatan düz siyah sütyenimle tavan arası gibi bir yerde, yumuşak bir yatakta oturuyordum.
Üzerime ıslak bezler dökülmüştü.
Ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sadece odadaki yüzlerce kitaba gözlerimi diktim. Beynim çalışmayı bırakmış gibiydi.
Tanrım şuradaki yeraltından notlar mı? Ve yanındaki de beyaz geceler hey bu bizim favorimiz hatun.

"Uyanmışsın."

Kafamı çevirip sese doğru baktım.
Kapının önünde, beyaz geceler kitabının olduğu rafın hemen 2 raf yanında, uzun boylu, esmer, yapılı bir çocuk duruyordu. Elinde bir leğen suyla bana yaklaştı. Yüzü yeni tıraş olmuş gibiydi, saçları uzundu, dudakları en az çenesi gibi biçimliydi, burnu hafif kemerliydi. Bu kemer öyle bir kemerdi ki sanki orada olmasa yüzü eksik kalacak, vücudundaki hiçbir nokta birbirine uyum sağlayamayacaktı.
Ve gözleri...
Yosun yeşili.

Yalnızca yosun yeşili değil kızım aynı zamanda dünyada gördüğün en güzel yosun yeşili.

Barmen.

"Bana ne yaptın?"

Sesim kesik kesik çıkmıştı. Çok hasta hissediyordum.

"Orgasm. Umarım memnun kalmışsındır. "

Bütün vücuduma bir sıcaklık yayıldı. Orgasm derken bile kasıklarıma ağrı girmişti.

Hoşgeldin fahişe.

"Ondan bahsetmiyorum. Ben buraya nasıl geldim ve neden..."
Gözlerim vücuduma kaydı.

Evet güzelim çıplaksın. Elveda sevgili bekaret Elveda. Sen kökleri içimde uzanan... Ayrılık yazılmış alnımıza, ... inan.***

"Neden çıplağım?"

"Teorik olarak yarıçıplaksın. Ateşin çok yüksekti üstelik ıslaktın. Ben de seni soyup sirkeli su yaptım."

Ben de bu iğrenç koku ne diyorum.

"Bunu niye yaptın ki?"

Durdu. Durduk. Öylece 13 saniye kaldık.

"Bir bilsem..."

Hafifçe iç çekti. Yanıma yaklaşıp beni omuzlarımdan itti. Çok güçsüzdüm kendimi yatağa düşmüş olarak buldum.
Hayatımda gördüğüm en güzel yataktı. Çok yumuşaktı. Bulut gibi... Pamuk şekeri gibi.

Senin gibi fahişeler ağzına pamuk şekeri lafını almamalı. Kelimeleri kirletiyorsun.

İç çektim. Vücudumda ıslak bezler hissediyordum. Keskin sirke kokusu her yanıma yayılmıştı. Barmenin omuzlarının üzerinden Dostoyevski bana göz kırpıyordu.

Gözlerim yavaşça kapanırken tekrar sesini duydum.

"Annen seni aradı.Yaklaşık 500 defa."

Eve dön tatlım.

Gözlerimi Dostoyevskiden çekip ellerimi olmayan sakallarına dokundurdum.Yeni kesilmiş sakallarının yokluğu nedense beni üzdü. Ama şimdi daha öpülesi duruyorlardı. Çenesinin en keskin, en çıkık noktasına uzandım. O sırada kafama yeni bir bez koymak üzereydi. Onu hafifçe kendime çekip dudaklarına yavaşça yaklaştım. Gözlerimiz birleşirken dudaklarını hafifçe açtı. Dudaklarımızı mühürleyip belli bir ritim tutturdu. O kadar yorgun hissediyordum ki öpüşmeyi derinleştirmeye korkuyordum.
O da yapmadı. Nazikçe benden ayrıldı.

"Bu kaçış yöntemin değil mi? Yüzleşmekten korkuyorsun. "

Bir an kendimi çırılçıplak hissettim. Savunmasız ve utanç içinde.

"Evet." Diye mırıldandım.

"Daha önce erkek arkadaşın oldu mu?"

"Evet bir kaç tane."

"Baban sizi terk ettiğinde ondan da mı bu şekilde kaçmaya çalışmıştın."

Yani diyor ki sadece bana mı fahişesin yoksa benden önce de böyle miydin. Hadi ona hayallerini satışını anlat güzelim.

"Hayır o zamanlar kitap okurdum."

Ve gözlerine bakıp tekrarladım.

"O zamanlar sadece Dostoyevski okurdum. Nasıl içten içe çöktüğümü hissetmek için yeraltından notlar ve nasıl kitaplara takılıp kalan biri olarak aşkı yaşayamadığımı ve yaşasam bile mutsuz biteceğini anlatmak için beyaz geceler. "

Aynı anda iç çektik.Yatağa biraz daha gömüldüm.O da yanıma yatıp beni kendine çekti.Boynumu omzuna yaslayıp sıkıca ona sarıldım.

"Bana sarılmamalısın ufaklık biraz soğuk kalman lazım."

Önemsemedim.Yeterince soğuk ya da soğukta kalmıştım.Onun yerine konuyu değiştirdim.

" Bu yatak niye bu kadar yumuşak."

Kalın ve iç gıdıklayıcı sesiyle cevap verdi.

"Kaz tüyü belki ondandır. "

***Sergey YESENİN şiirine gönderme yapılmıştır.

Orjinali :
Elveda sevgili dostum elveda,
Sen kökleri içimde uzanan..
Ayrılık yazılmış alnımıza İlerde gene karşılaşırız inan..
Elveda dostum, el sıkışmadan Sessizce.. Ne keder ne tasa gerek:
Ölmek yeni bir şey değildir bu dünyada
Ama yaşamak da yeni bir şey olmasa gerek.

Şiirin değişik bir hikayesi var araştırmanızı tavsiye ederim.





BARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin