Aileye Giriş

324 4 0
                                    

Gözlerimi açtığımda yer ve zaman kavramım kaybolmuştu.
Sonra mavi duvarları ve yandaki ayıcığı fark edince nerede olduğumu kavradım.
Çıplaktım. Duş almış ve bana bırakılan çamaşırları giymeyi reddedmiştim. Lila çarşafların içinde çıplak ve özgür hissediyordum. Kalkıp ellerimi saçlarıma daldırdım. Kıvırcık olmuştu.
Saçlarımın şekli de gözlerimin rengi gibi değişkendi. Bir gün kıvırcık bir gün dalgalı ve bazı günler düzdü.
Benim gibi değişimi seven biri için hiç sıkıntı değildi ama bazen zorluk yaratıyordu. Kıvırcık halini diğer hallerinden daha çok sevdiğim için gülümsedim.
Yataktan kalktığımda hava hafif kararmıştı. Sabah 7 gibi yattığım düşünülürse fazlasıyla uyumuş olduğum kesindi. Zeus'un neden o saatte evde olduğunu deli gibi merak ediyordum. Üstelik kimse bu durumu garipsememişti.
Ben evime saat sabah 5 buçukta yaralı suratıyla bir çocuk gelse garipserdim.
Kafamı sallayıp düşünceleri kafamdan attım. Sağlam bir kahveye ve sigaraya ihtiyacım vardı. Yorganı üzerimden attığımda serin havayla karşılaştım. Yaza girmiştik ve hava hala serindi. Mevsimler son zamanlarda iyice dengesizleşmişti.
Kafamı kaldırıp büyük ders masasının üzerindeki hediye yığınına baktım. Odaya ilk geldiğimde görmüştüm ama önemsememiştim.
Önce üzerimi giyinip sonra bakmaya karar verdim ama bir süre daha ertelemem gerekecek gibi duruyordu çünkü vücudumun her hücresi açlık susuzluk ve sigarasızlık alarmı veriyordu.
Yanda duran benim için bırakılmış çamaşırlara bir el attım.
Siyah hiç giyilmemiş dantelli bir südyen ve kilot. Etiketleri hala üzerindeydi. Alışık olmadığım bir tarzda seksi ve kadınsı duruyordu. Asya büyük ihtimalle bunu kendi için almış ama hiç giymemişti. Hemen yanında şort ve tişört vardı. Asya ile bedenlerimiz hemen hemen aynıydı yine de onun kıyafetlerini giymek istemedim. Sadece iç çamaşırlarını üzerime geçirdim. Südyen ilginç bir şekilde olurken neden giyilmediğini de çözmüş oldum. Yanlış beden almıştı. Şort ve tişörte dokunmadım. Şort fazla kısaydı tişörtse kadınsı.
Kendi dolabıma doğru ilerleyip beyaz dolabı açtım. Değişmeyen çoğu şeyden biri de mavi ve beyaza olan tutkumdu.
Buraya en son 8. Sınıfta gelmiştim. O da Mert için. Bir yazı birlikte geçiririz diye. O yaz Asya'nın annesi hastalanmıştı. Ne Devrim ne de Asya vardı. Hatırladığım en güzel tatildi.
O tatilden kalma şortu çekip çıkardım. Mert bu şort kısa diye bir sürü sorun çıkarmıştı ama Asya'nın verdiğinin yanında gayet normal kalıyordu. Bacaklarıma geçirdiğimde bacaklarıma tam oturdu ama beli çok büyük geldi.
O zamanlar vücudum şekillenmediği için ince bir bele ve göbeksiz bir karna sahip değildim. Sonradan vücudum şekillenmiş ve kadınsılaşmıştı ama boyum kısa olduğu için hala kalın bacaklarım kalındı .Bir kemer bulup şortu belime uygun hale getirdim. Aslında kilot biraz kaşındırıyordu ama çiçekli böcekleri şeyler giymek istemiyordum onun için değiştirme fikrine uzun bir çizik atıp tişört aramaya başladım. Elime Mert'in en sevdiği tişört gelince durdum.
Dolaptaki her şey nedense pembe ve mordu.
Pembe elbisem aklıma gelince Mert'in tişörtünü giymeye karar verdim. Zaten yıkanmıştı ve Mert gibi kokmuyordu.
Üzerinde AC/DC yazan tişörtün üzerine yine Mert'e ait siyah kalın kapşönlüyü geçirdim. İçinde ufacık kalmıştım. Mert o zamanlar bile kalıplı bir çocuktu şimdi hiç düşünemiyordum.
Altına yünlü çoraplar geçirdim. Çoraplar açıp maviydi ve üzerimdeki her şeyle tezattı ama aynaya bakınca garip bir şekilde umursamaz ve uyumlu göründüğümü fark ettim. Masaya minik bir bakış attım. Tam o sırada Karnım guruldadı. Görev iptal, istikamet mutfak.
Ev sessizdi havanın aydınlık olması lazımdı ama yağmur yağacak gibi görünüyordu. Mutfağın yerini doğru hatırladığımı umarak ilerledim. Evde kimse yoktu. Pek sorgulamadım ve buzdolabına yöneldim.
Açken yemek hazırlayabildiğim söylenemezdi. Zaten gözüm hiçbir şeyi görmüyordu ve her şeyi berbat ediyordum onun için en kolayını seçip sandviç yaptım.Yanına en sertinde bir kahve koydum.Sandviçi hızlıca yedim o sırada kahve ılıklaştı. Çok sıcak olan şeyleri içmeyi sevmiyordum.
Kahveyi elime alıp tezgahın üzerine oturdum. Dışardan bir yerlerden gitar sesi geliyordu ama umursamadım. Sigaramı yakıp gözlerimi kapadım ve dumanı uzunca içime çektim. Yavaşça bıraktım.

Biz buna kısaca huzur diyoruz.

Kahvemden bir yudum alırken tekrar sigarayı dudaklarıma getirdim ama tam o sırada bir kaç ses duydum.

- Deli gibi açım ya Kadın bana yemek hazırla.

- Kendin hazırla göt.

2 erkek ve bir kız mutfağa girip huzurumu parçalara ayırdılar.

Beni görünce durdular. Kız çocuğa çarptı. Ben de sigaramdan bir nefes daha aldım.

- Bu ne ya artık Devrim'in sürtükleri evde mi kalıyor?

Hafifçe iç çektim.

- Bu eve başka kız girmiyor sanırım. Ben Devrim'in üvey kardeşiyim.

Bir nefes daha.

-İsmim Deniz.

Kız hafifçe kızardı.

- Şey kusura bakma ya. Melek ben de.

Esmer olan çocuk öne çıkıp elini bana uzattı.

-Selim.

Sigarayı ağzıma koyup elimi uzattım. Sigara ağzımdayken bir nefes daha çekip dışarı üfledim. Keşler gibi göründüğüme emindim.
Elini sıktım.

- Deniz.

Sigara ağzımda olduğu için sesim boğuk çıkmıştı.

Çocuk bana çapkınca gülümsedi.

Güzel gülüş.

Diğeri adını söylemeden dolaba yöneldi ve bir şeyler çıkartmaya başladı. Bir sigara daha yakıp soğumaya yüz tutmuş kahvemden kocaman bir yudum aldım.

- Sen onun kusuruna bakma acıkınca gözü hiçbir şeyi görmüyor. İsmi Ata grubun açıdır.

Selim öyle deyince Ata bana dönüp ağzındaki büyük ekmek parçasıyla birlikte gülümsedi. Gülümseyince gamzeleri ortaya çıktı.

Çok sevimli.

Gamzelerin etkisinden çıkıp gülümsedim.

- Sorun değil zaten Devrim'in sizinle tanışmamı isteyeceğini sanmıyorum.

Kız güldü.

- Bu aileye girdiysen Devrim'in seni yanından ayıracağını sanmıyorum.

Ben de güldüm ve gereksiz bir tartışma başlatmamak için konuyu değiştirdim.

- Gruptaki tek kız sensin değil mi?

Kız sırıttı.

- Güzel tespit.

Bir süre sonra 3 ümüz kalkıp salona oturduk. Selim ile Ata pes atıyorlardı. Ben resmen sigara paketine gömülmüştüm. Melek ise susmadan geçen gördüğü elbiseden bahsediyordu. Bu sezonun renklerine girdiğinde kendimi artık yabancı gibi hissetmediğimi fark ettim.
Içeriye kadın kıkırtıları ulaştığında benden başka kimse dönüp kapıya bakmadı.
Devrim bey elini beline sardığı güzel bir hatunla eve teşrif etmişti.
Beni görünce kaşlarını çattı ama bir şey demedi.
Tam o sırada aşağıya Zeus indi.

Kadro tamam.

Zeus yanımdaki koltuğa kurulurken sarışın hatun ve Devrim bizden biraz daha uzaktaki koltuğa oturdular.

- Aşkım bu kız kim?

Kız ağzını yaya yaya konuştu. Sanırım bu eve Melekten başka kalıcı olarak kız girmiyordu. Devrim bana bakıp kabullenmiş bir sesle cevapladı.

- Kardeşim.

İşte bu benim aileye resmi olarak kabul edilişimi belgeleyen cümleydi.

Melek haklıymış.

BARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin