Dön-mek

317 7 0
                                    

Ölüm sessizliği.
Herkes Devrim'in sözlerinden sonra susmuştu.
Ben de.
Şaşkındım. İçimde Bir yerlerde ufak bir sızı vardı.
Beni "kardeşim" diyerek kabul mü etmişti o az önce?
Tanrım!
Daha önce kimse beni bu kadar kolay kabullenmemişti. Hep ben insanları kabullenirdim, ben uyum sağlardım. Şimdi, ilk defa, biri benim için uyum sağlıyordu. Belki de ilk defa yalnızca kendimi düşünüp masaya yumruğumu koyabildiğim, hayatıma sahip çıkabildiğim içindi. İçimde kıpırdanmaya başlayan o minnet duygusunu göz ardı ettim ve kenara attım. Yıllardır ailemle yaşamıştı, üstelik ben annesi yüzünden türlü acılar çekerken. Bir anda onun beni kabul etmesiyle onu kabul etmeyecektim. Ne bir abiye ne de bir arkadaş grubuna ihtiyacım vardı. Madem geri gelmiştim, kaldığım yerden devam edebilirdim.

Mert olmadan kaldığın yerden.

Ürperdim. Onu öyle özlemiştim ki...
Elim yavaşça siyah hırkaya gitti. Bir an Mert kokuyor mu diye bakmaya yeltendim. Sonra kendimi durdurdum.

Mert olmadan dedik salak!

Toparlanıp kendime yeni bir hayat kurma planımı yapmalıydım. Aslında plan basitti. Zaten Selin ile yıllardır görüşüyorduk. Burada kalan tek arkadaşımdı. Mert ile de görüşmediklerine göre onunla takılırdım. Ortama kolay uyum sağlayan biri olduğum için kısa sürede bir sürü arkadaş edinir ve standart bir hayata geçiş yapar, kolaylıkla alışırdım.

Bu fikirle birden yerimden fırladım ama niye kalktığımı bilmiyordum.
Herkes meraklı gözlerle bana bakıyordu.

"Ben bir hava alayım." Diyip bahçeye yürümeye başladım. Bir yandan da sigara paketini hırkamın cebinden çıkarmaya çalışıyordum. Sürmeli cam kapıyı açmadan sigaramı yaktım. Sonra elim kapıya gitti ve ağzımda sigarayla donup kaldım.

Mert. Tam karşımdaydı.

Saçları uzamış, eski çocuksu kıvırcıklığını kaybetmişti. Yüz hatları bir heykelinki gibi kusurlaşmış ve elbette sertleşmişti. Cildi o kadar pürüzsüzdü ki dokunma isteği uyandırıyordu. Kollarındaki kaslar ve otururken bile uzun duruşu tahmin ettiğim gibi iri ama fit bir vücudu olduğunu gösteriyordu.
Yanında minicik kalırdım.
Sarılmaya kalksa kollarında kaybolurdum.
Zaten çoğumuz bunu istemiyorduk, güven veren bir erkeğin kollarında kaybolmayı.

İç çekip sigaramdan bir yudum aldım. Gitar çalıyordu. Zaten çok uzun senelerden beri merakı vardı.Biz ayrıldığımızda kendini affettirmek için gidip bir gitar almış ve benim için öğrenmişti.
İçimde onu görme isteğiyle kapıyı açtım.

"Umutsuz olduğu bir zamanda sevmek,ister her insan,birazcık şanslıysan,neden olmasın?"

Sesi kulaklarıma dolarken,aynı dolma işlemini gözlerim de gerçekleştirmişti.
Bana çaldığı ilk şarkı...
Sigaradan büyük bir yudum daha çektim ve kafamı rüzgarın geldiği yöne üflememek için yana çevirdim.

İşte o an durdum.
Kulaklarımda uğultular başladı.
Selin tam karşımda Mert'in yanında oturuyordu.
Şarkının sesi kesilmişti. Mert hala çalıyordu ama ben duyamıyordum.
Hissedemiyordum.
Koklayamıyordum.
Sigaranın tadını alamıyordum.
Sadece görebiliyordum, resmin bütününü.
Mert ve Selin oradaydı.BİRLİKTE.YALNIZCA İKİSİ.BİZİM ŞARKIMIZLA.

Ve şarkı bitti.Mert gitarı yere bırakmıştı. Yavaşça birbirlerine yaklaştılar.

Hayır! Hayır! Hayır! İzleme, git buradan! Hadi Deniz git!

Ayaklarım bana itaat etmedi.Tüm uzuvlarım ve görme duyum haricindeki tüm duyu organlarım beni terk etmişti.

Dudakları arasında milim kala bir köpek havlaması duydum.
Acı dolu bir ulumaydı.Ve ikisi de dönüp bana baktılar.
Köpek havlamısıyla kendime geldim.
Köpük inlercesine havlıyor garip sesler çıkartıyordu. Belki de benim kalbimin çıkarması gereken sesleri. Sigara hala ağzımdaydı ve Mert ile Selin dönmüş ağzı bir karış açık bana bakıyordu.
Sigaradan bir nefes çekip orada kalmaya devam ettim. Sabit bir şekilde duruyor ve sadece sigaramı yudumluyordum.
Sakindim. Bir anda bütün duyularımın gidip gelmesiyle bir ağırlık çökmüştü sadece üzerime.
Mert çikolata kahvesi gözlerini bana dikip yürümeye başladı. Selin onu durdurmaya çalıştı ama Mert ondan kurtuldu.
Bahçeyi aştı ve bizim evin sınırından tek hamle de atlayıp bana doğru geldi. Yaklaştı,yaklaştı...
Yavaş yavaş hızı kesildi ve tam karşımda durdu.
Gözlerimiz birbirine kilitlendi.
Bir adım daha atıp kişisel alanıma girdi ve ellerini yavaşça yanağımın 2 yanına değdirdi.
Elleri eskisi gibi sıcacıktı. Benimkilerin buz kestiğine emindim.

"Dönmüşsün."

Sesindeki inanamazlık bahçenin her yanına sindi.

"Dönmüş"

diye tekrarladı aynı inanamamazlıkla.

"Bahçemde ne işin var lan! Çek ellerini kardeşimin üzerinden!"

Devrim'in sert sesi ikimizi de hipnozdan çıkarmıştı.

Elleri iki yana düştü.

"Deniz bir şey söyle. Döndüm de!" Mert kafayı yemek üzereymiş gibi bana baktı.
Sesindeki yalvarışı elimle tutabilirdim ve elbetteki gözlerindeki pişmanlık dolu bakışı.
Ne yaparsak yapalım ne o benden gidebilirdi ne de ben ondan. Belki başka tenlerde ben yanardım oysa sönerdi ama onu ancak ben yakabilirdim.Ve ben ancak onda sönebilirdim.
Beni tanıyan herkes bilirdi ki ben her zaman aşk yerine huzuru seçerdim.Mert de huzur yerine aşkı.
Hareket etmedim.

Pes edip arkasını döndü ve gitmeye başladı.

2 adım atmıştı.Üçüncüsünde "Mert" diye bağırdım.

Durup bana döndü. Aramızı 6 adımla kapatıp kişisel alanına girdim ve gözlerinin için bir kaç saniye bakıp dudaklarına yapıştım.
Arkadan bir hırlama geldi ama önemsemedim.
Onun yerine öpüşmeyi derinleştirip alt dudağını hafifçe ısırdım. Ve karşılığında güzel bir inleme alıp geri çekildim. Kısa, hızlı ve amaca yönelik bir öpüşmeydi.
Afallamış bir ifadeyle bana baktı.
Kahveleri koyulaşmış,aradaki kayıp Yeşiller gün yüzüne çıkmıştı.Ah o yeşil noktacıkları ne de severdim.

"Siktir git şimdi."

"Ne!"

"Karşında aldattığında kandırabileceğin senin etkinden çıkamayan ufak bir Deniz yok artık. Şimdi işler tersine döndü. Ve evet buraya geri döndüm ama senin için değil. Şimdi siktir git hayatımdan ödeştik ve bitti."

Yıkılmış bir ifadeyle bana baktı. Ben de kafamı kaldırıp gözlerinin içine baktım.

"Ben bitti demeden bitmez." Diye hırladı ve kırılan gururunu da alıp arkasını döndü. Kafamı kaldırıp Selin ile göz göze geldim.Gülümseyerek bana bakıyordu.
Ben de ona kocaman bir gülümseme verdim ve onun yüzünün solmasını izledim.

Sonra yavaşça arkamı dönüp bir sigara daha yaktım.
Diğeri yere düşüp sönmüştü.

Ve arkamda beni izleyen kocaman gruba döndüm.

Yavaşça ilerledim. Devrim'in karşısında durdum. Parmak uçlarımda yükselip ona sarıldım.

"Teşekkür ederim abi." Sigara hala ağzımda olduğu için sesim boğuk çıkmıştı.

Bana sarılarak yanıt verdi.

Sonra yavaşça ayrıldık.
Birbirimize gülümsedik.

Tanrı her zamanki gibi planlarının üzerine plan yapmama sinir olmuştu ve beni yine beklemediğim bir yola sürüklemişti.
Sanırım artık en yakın arkadaşım ve sevgilim yoktu.Onun yerine bir abim ve onun kocaman grubu vardı.
Kafamı kaldırıp hepsiyle göz göze geldim.
Abim,arkadaşları ve sinirli bir Zeus...



Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 16, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin