" -Bu şehri en çok yağmur yağarken seviyorum,Olric
+ Neden efendimiz?
- Çünkü herkes kafasını aşağı eğiyor,sanki herkes bir şeyde günahkar olduğunu itiraf ediyor..."Keyifli okumalar...💚
______________________________________
Işık'ın anlatımından
Sabah/Işık ev
Yaklaşık bir saat önce uyanmış,odamda bir şeyler yedikten sonra giyinmiştim ve şimdi kliniğe gidiyordum. Arabayı ben kullanmak istesem de abim izin vermemiş,
şöförümüz Bekir'i benimle göndermişti.
Kliniğe varmamıza 5 dakikalık bir mesafe vardı.
I: Bekir,burada dur
Dediğimde Bekir ikiletmeden dediğimi yaptı.
I: Burada bekle sen,buradan kliniğe yürüyerek gideceğim
B: Olur mu Işık hanım? Ben götüreyim
I: Niye olmasın? Yürümek istiyorum
B: Ama Ufuk bey-
I: O şu an burada yok,ama ben buradayım. Bu da demek oluyor ki,benim emirlerime uymak zorundasın. Burada bekle.
Dedim net bir sesle ve bundan sonra o konuşmaya cesaret etmedi. Beni deli zannetmelerinin tek iyi yanı buydu. "Delidir,ne yapsa yeridir" diyip geçiyor,benden korkuyorlardı. Oysa ben deli değildim,sadece kaderin hayatıma soktuğu insanlar ruhumda morluklar bırakmıştı.Arabadan inip yürümeye başladığım an soğuk rüzgar tüm bedenimden ürperti geçmesine sebep oldu. Etrafa bakındım,sokakta fazla insan olmadığını görünce rahatlamış şekilde gülümsedim ve daha rahat yürümeye başladım. Ister kadın,ister erkek olsun,sokakta bana bakan,benimle göz teması kuran yabancılardan oldum olası rahatsız olmuşumdur. Fakat zaman ve yaşanmışlıklar bu rahatsızlığı büyük bir korkuya dönüştürmüş,beni sokakta yürüyemez hale getirmişti. Insanların beğeni ya da tiksinti dolu bakışları üzerimde gezinirken kanım damarlarımdan çekiliyordu sanki.
Başımı iki yana salladım kendime gelmek için. Kliniğe çok az vardı,acaba doktor beni bekliyor muydu? Aslında dün gelmem gerekiyordu ama kendimde buraya gelecek güç bulamamıştım. Geçirdiğim bir hafta boyunca sürekli ona söylediğim bir kaç cümleyi hatırlamış,o cümlelerdeki anılar gözümün önüne gelmişti tekrar-tekrar. Bir kaç cümle anlatmak bile beni bu kadar rahatsız ediyorsa niye gidiyordum şimdi onun yanına?
Çünkü kendi yaşadıklarım midemi bulandırsa da,anlattıkca her şeyi daha fazla hatırlasam da,kalbimin hatta ruhumun en derin köşesinde bir şey hissetmiştim geçen seanstan sonra eve döndüğümde. O hissettiğim şeye isim veremezdim,ama o duygu her neyse her şeye rağmen ayaklarımı beni buraya getirmeye mecbur etmişti.
Nihayet,kliniğe vardığımda her zamanki gibi sakince içeri girdim ve gözlerim ilk olarak hoşlanmadığım,
ama yüz yüze gelmek zorunda olduğum asistanı aradı. Her zaman girişte oturur,gelen telefonları cevaplar,hastaları yönlendirirdi ama şu an masasında değildi. Etrafa bakındığım sırada mutfaktan çıktı ve beni görünce samimi şekilde gülümsedi.
S: Hoşgeldiniz,Işık hanım. Nasılsınız?2.sorusunu es geçmeyi seçtim.
I: Merhaba,doktorum burada mı?
S: Hayır,bir işi olduğu için gecikeceğini söylemişti. Birazdan gelecek,ama merak etmeyin beni arayıp "Işık gelirse odamda beklesin,geleceğim" dedi. Buyurun,geçelim
Dedi eliyle merdivenleri işaret ederek. Birlikte yukarı çıkarken
I: Benim seans günüm bu gün değil aslında,bu saatte başka randevusu var mıydı?
S: Sizin dışınızda tüm danışanların seanslarını iptal ettirdi.
I: Neden? Ciddi bir şey mi oldu?
S: Yani,bilmiyorum. Merak edip sorsam bile söylemez bana Merih bey,bence siz de sormayın. Bu gün sadece iki saat olabilirmiş klinikte,
onun da bir saatini size ayıracağını düşünürsek bu gün diğer hastalarıyla pek ilgilenemez.
I: Seninle konuşmaz mı?
Diye sordum o Merih'in odasını açarken. Biraz düşündü cevap vermeden önce ama yine de cevabı fazla gecikmedi.
S: Bir keresinde "Bana gereksiz sorular sorma,Seda. Ben sana bilmen gereken kadarını,bilmen gereken zaman söylerim" demişti. O günden sonra pek bir şey sormuyorum kendisine. Sadece benim için değil,tüm klinik için gizemli ve kendini iyi saklayabilen biridir Merih bey,ama yine de bence çok iyi bir adam.
Dedi ve son cümlesinde hayranlık vardı. Geçip koltuklardan birine oturduğumda bir kaç soru daha sormak istedim ama bu asistanı zor durumda bırakabilirdi bu yüzden vazgeçtim ve onun "Bir şey ister misiniz?" sorusuna "Hayır,teşekkür ederim" diyip gülümsemekle yetindim.
Bir kaç dakika odada oturduktan sonra sıkıldım ve odadaki büyük kitaplığa doğru gittim. Kitaplara bakmaya başladığımda her türden kitap olduğunu farkettim. Türleri ayırt etmeden,yargılamadan,gerçek bir kitap kurdu gibi okuyordu,ama şiir kitapları daha çoktu.
Kitaplığın en alt rafındaki bir kitap dikkatimi çekmişti. Eski bir kitaba benziyordu,sanki defalarca okunmuştu ve kitabın sayfaları o kadar çevrilmişti ki,yıpranmıştı. Merakıma yenik düşüp kitabı rafdan aldım. Kitabın adını okuduğumda daha da şaşırdım. "Genç Werther'in acıları" kitabıydı. Kaşlarım çatılırken kitabın sayfalarını hızlı hızlı çevirmeye başladım,amacım altı çizili bir cümle bulmaktı. O kadar çok kaptırmıştım ki,kendimi ses duyunca irkildim.
M: Daha dikkatli bak,bulacağına eminim. Babanın mülküymüş gibi,rahat ol