"vay canına, o çok havalı biri!"
"yine o adını dahi söylemediğin idolü mü izliyorsun, gguk?" diye sordu, arkadaşım.
"adını söyledim zaten! adı 'V' , canım hyungum."
"öyle isim mi olur be? yalancısın."
"hayır! ismini internete yazınca bir sürü yakışıklı göründüğü fotoğrafları çıkıyor!"
"peki o zaman, adı V olsun bu gizli ünlünün. bu gece hava güzel, dışarı çıkmak ister misin?" bu teklifini asla geri çeviremezdim, henüz yaz aylarındaydık ve sabahları güneşten kavrulsak bile, deniz kenarında bir yürüyüş her zaman iyi gelirdi.
"sence hayır diyebilir miyim?" dedim ve yaklaşık bir saattir aralıksız oturduğum sandalyeden sonunda kalktım.
"bir ceket yeterli olur mu sence, hyung?" diye sordum, fakat cevap alamadım çünkü henüz hazırlanmakla meşguldü. kendi kafamda buna bir cevap buldum, ve tabii ki de evetti. odama gidip hazırlandım, üstüme en sevdiğim deri ceketimi geçirdim. o sırada hyungum çoktan beni bekliyordu.
"kulaklığımı almalı mıyım?"
"beni dinlemek istemiyorsan alabilirsin. fakat eğer illa müzik dinleyeyim diyorsan, küçük bluetoothlu hoparlörümüzü al yanına." hyungumun sohbeti sarar, onu dinlemek keyiflidir. sesini müzikle bastırmamayı tercih ederim o sebeple.
hemen gidip aldım, hangi sanatçının şarkılarını açacağımı çok iyi biliyordum ben zaten.
"hadi çıkalım!" dedim ve onun birşey demesine izin vermeden koca elini kavrayıp dışarı fırladım. tabii sendeledi biraz sonrasında.
"anahtarı aldın mı?" diye sordu hyungum, ben kapıyı tam kapattığımda.
"ah.. cidden mi? yaa hyung, çok özür dilerim, çok unutkanım! şimdi biz kapıda mı kaldık? hepsi de benim suçum! söz veriyorum hyung, içeri bir şekilde girip anahtarı aldığımızda bir daha asla, ama asla içeride unutmayacağım ve kaybetmeyeceğim! çok, çok, çok özür dilerim!" ben unutmuş olduğumu söylemeden belli ettiğimde, hyungum sanki çok komikmiş gibi güldü! yani, kıkırdamış da olabilir ama komik mi şimdi bizim dışarıda kalmış olmamız?!
"hey gguk, sakin olsana. bu kadar pişman olmana gerek yok. bende yedek anahtar vardı zaten, korkutayım seni biraz dedim. hem olmasaydı bile, bildiğin üzere bizim çok kocaman bir camımız var evimizde. ordan elbette ki içeri girip alırdık!"
"ah, doğru ya! yine de özür dilerim." birşey demeden yanağımdan sinir olduğumu bile bile makas aldı ve saçlarımı bozma amacıyla karıştırdı.
"hyung, yapmasana şunu! ben artık küçük bir çocuk değilim!" diye mızmızlandım.
"evet ama hâlâ tanıştığımız ilk gün olduğu gibi tatlı ve bebek gibisin. üstelik seni sinir etmekten zevk aldığımı da açıkça söyleyebilirim." kollarımı kavuşturdum.
"gıcıksın hyung, aramızda sadece dört yaş var!" çoktan sahil tarafına doğru adımlarını yöneltmiş gidiyor, beni de yanında sürüklüyordu.
bir süre gecenin karanlığı ile birlikte gelen o nadir sessizliği dinledik ve tek bir kelime dahi söylemedik. bir cuma gecesiydi; açıkçası, çocukların etrafta dolanmasını, koşturmasını ve yetişkinlerin de haftanın yorgunluğunu birkaç şişe ağır içkiyi sahil kenarında içerek atmasını bekliyordum. şu sessizlik, kırk yılda bir yaşanıyor denilebilecek kadar nadir, ve güzel bir sessizlikti.
bu sessizlik, git gide azalmaya başlamış, aksine gürültü ise çoğalmaya başlamış duruma gelmişti. anladık ki, artık sessizliği bozmalıydık. çünkü ne de olsa, meydana geldik. burası bir sürü bar, eğlence alanları ve -deniz kenarı olduğundan dolsyı olsa gerek,- yüksek yıldızlı otellerle doluydu.
"biliyor musun hyung? bu meydan ile ilgili en çok sevdiğim şey, tam şurada bir sürü konser posterlerinin asılı olması. orada da yeni posterlerin asılmış olduğunu görüyorum, bakmak ister misin?" dedim hyunguma. tek bir kelime etmeden beni oraya sürükledi, ben de peşinden geldim tabii.
hangi idollerin konserleri olduğunu duyunca gözlerim parladı, gerçi bu gözlerimin parlayışı, aynı anda gökyüzüne fırlatılan bir havai fişekten dolayı da olabilir.
V's new album tour
17 haziran, 2023.
konser alanı; xxxxx"hyung.. bu sana bahsettiğim idol! görüyor musun, konser verecekmiş! gideceğiz, değil mi hyung? hyung lütfen!! hyung, söz veriyorum eğer gidersek iki hafta boyunca bulaşıkları ben yıkar, çamaşırları ben asarım! lütfen, lütfen, lütfen, lütfen!!" benim bu yalvarışlarıma hyungum gülümsedi.
"seni mutlu görmek beni mutlu eder. henüz bir hafta var konsere, o zamana kadar parayı sıkı tut, tamam mı? söz seni oraya götüreceğim. aileni de bu konserden haber etmeyi unutma. reşit olsan bile bilmeleri gerektiğini düşünüyorum." hemen sarıldım beline.
"hyung gerçekten çok teşekkür ederim! sen birtaneciksin, sana minnettarım! söz veriyorum evdekilerle besleneceğim o zamana kadar! istersen, yarı zamanlı işte bile çalışabilirim!"
"gguk, tabii ki de parayı sıkı tutacağız fakat şimdi senin çalışman gerekmiyor. üstelik hassas, hemen yorulan bir vücudun var bir tanem, yorulmanı istemiyorum." istemsiz bir şekilde gözlerim doldu. bana bu kadar ilgili davranması ne de hoştu böyle!
"teşekkürler hyung, herşey için." yüzüne baktım başımı kaldırıp, elbette ki gözlerimin dolduğunu farketti, hatta gözlerim öyle bir dolmuştu ki taşmaya başladı. bunun oluşundan bazen nefret ediyorum aslında, bazen iyi geldiği de oluyor. bazen de sadece o idolün mükemmelliğinden ağlayabiliyorum.
"gguk.. duygusallaştın mı sen? gel şuraya oturalım, bluetooth hoparlörü ile şarkı dinleriz, ne dersin, hm?" beni boş, önünde masa olan çok sevdiğim banklardan birine oturttu ve yanıma oturdu. hoparlörümüzü aldı ve aktifleştirdi, sonrasında her zamanki gibi ilk şarkı seçimini bana bıraktı.
"heavenly,
cigarettes after sex."bu grubun şarkıları gerçekten çok güzel, ve sakindir. bu geceki gibi sakin gecelere tam uygundur. benim de o gruptan en sevdiğim parçası, heavenly parçasıdır.
şarkının her bir notası, sesi kulaklarıma bir pamuk gibi işlerken hemen yan tarafımızdaki denizin dalgalarının havanın serinliği ile beraber şarkıya eşlik etmesini düşüncelere dalmış bir biçimde izledim.
V'yi görmek istiyordum. sanki onu görünce tüm yaralarım kapanacakmış gibi gelir bana her zaman. beni cennette gibi hissettirirdi kesin söylediği kelimeler, ne olursa olsun.
because this is where i want to be,
where it's so sweet, and heavenly..göz kapaklarımın yavaş yavaş kapanmaya başladığını hissediyordum, açık tutmaya çalıştım ama imkansızlaştı. üstelik rüzgar da şiddetlenmişti, rüzgar da tam suratıma esiyordu ve bunun gözlerimi açık tutmamın zorlaşmasında katkısı vardı. kısa bir süre sonra gözlerim tamamen kapandı.
***
jeongguk'un uykuya dalmış olduğunu fark eden hyungu, hoparlörü kapatıp jeongguk'u kucakladı ve daha fazla üşüyüp hastalanmasını istemediği için, -ne de olsa hassas bir bünyeye sahip- onu evlerine götürdü, bu sırada jeongguk, bir melek gibi mışıl mışıl uyudu, hatta hyunguna bir bebekmişçesine sokulmuş, ona sarılmış bir vaziyetteydi.
hyungu onun üstünü değiştirdi ve yatağına yatırdı, jeongguk sonunda rahat yatağının içindeydi. hiç olanları ruhu duymamış gibi uyumaya devam etti jeongguk, hyungu ise mutfağa yöneldi ve kahve var mı diye baktı. tabii ki olmaması imkansız bir durumdu. bolca kahve kullanarak kapkara bir kahve hazırladı.
kim, neden gecenin üçünde kahve içerdi ki?
____
evet sonunda ilk bölüm bitti.
jeongguk'un hyungunun kim olduğunu düşünüyorsunuz?? sırf bunu sormak için bölüm boyu belli etmedim.