12

50 3 18
                                    

jeongguk, uykuya dalmışken taehyung, tıpkı bebeğini severmiş gibi saçlarını, yanaklarını okşuyordu jeongguk’un. yüzünü inceledi onun, her bir detayı için dakikalar ayırıyordu belki de.

birdenbire, jeongguk, taehyung için çok fazla mükemmel geldi. dudakları, burnu, gözleri, elleri, her bir zerresi. bu farkındalığıyla beraber, kalp atışlarının git gide daha da çok hızlandığını, parmak uçlarının ise hafif hafif soğumaya başladığını hissetti. ne tesadüftür ki, jimin ile ilişkileri başlamadan önce de, onunla her yakınlaştığında böyle hissediyordu.

taehyung, bir an kendini sorguladı. yeniden, birine aşık mı oluyordu? bu, onun için korkunç bir durumdu. çünkü, şuana kadar en çok jimin’e güvenebilmişti, diğer aşkları tam bir rezillikti. hetoro olandan, ilgisize kadar. duygularını kontrol edememekten nefret ediyordu bazen.

bu tarz düşüncelerle boğuşurken, yoongi ile hoseok yanına geldi.

“naber, taetae?” diye sordu, hoseok.

“iyi.. sıkıldım biraz.”

“aa, sen mi? tüm gece sıkılmadan içebilen o çocuk yani?”

“evet ama şuan içmiyorum, hoseok!”

“iyi be, ne dedik.”

“deme birşey, zaten.”

“ee, neden bu kadar huysuzsun ve sıkılmışsın, bakalım? dökül.” dedi hoseok, taehyung’un yanına otururken. o sırada yoongi de, biricik kardeşi, mışıl mışıl uyuyan jeongguk’un yanına oturdu. ikisi de merakla taehyung’a bakıyor, içinden geçenleri anlatmasını bekliyordu.

fakat taehyung, anlatmakta berbattı. özellikle de duygularını, düşüncelerini anlatma konusunda! tedirgin bir biçimde o da onların meraklı bakışlarına karşılık verdi.

“bildiğiniz gibi.. ben anlatamıyorum çoğu şeyi.” dedi, taehyung.

“biliyoruz zaten, alışığız da. sen sadece içini dök, o yeter bize.” diyerek güven vermeye çalıştı, yoongi. taehyung’un yüzünde, minik bir gülümseme belirdi.

“peki o zaman.. ama söyleyeceklerime kızma, yoongi.” dedi, ve anlatmaya başladı bile; “jeongguk.. bu aralar bana fazlasıyla mükemmel ve güzel geliyor. bu düşünce kafamın içinde bir yerlerde belirdiğinden beri, jimin ile ayrılmayı planlıyordum zaten. ve.. onu konserde gördüğüm gibi dikkatimi çekmişti zaten. ben.. başta ayrılmadım jimin’den, hislerimden emin olmak istedim. ve aşık olmak da istememiştim. çünkü.. işte.. bilirsin ya, biri sana ‘seni asla bırakmam, bir tek seni seviyorum, seveceğim’ der ve.. seni buna inandırır. sonrasında da, rastgele bir gün, ‘başkasını buldum,’ der ve çekip gider. işte bu hikâyedeki o çekip giden de benmişim gibi hissediyorum. jimin için.. suçlu hissediyorum açıkçası. yıllardan sonra, bir çocuğa tutulmak garip geliyor doğrusu. her neyse.. o suçluluk duygusu ile beraber, jeongguk’a aşık olmak beni mahvediyor. çocuk mükemmel, tatlı ve güzel biri. bir de bana bak. duygusuzmuşum gibi duruyor, ama aslında, yemin ederim ki, öyle biri değilim ben! jimin ile ayrıldığımız gecenin sabahına kadar, bu aptal suçluluk hissinden dolayı ağladığımı rahatlıkla söyleyebilirim aslında.

şuan.. ben biraz utanıyorum. aslında biraz fazla. duygularımı anlatmak beni çok utandırıyor. sanki.. hakkım yokmuş gibi. babam bana, hep ‘daha kötüleri var,’ derdi. sanırım ondan kaynaklı bu düşüncelerim.. inanır mısınız, kafamın içinde zorba var resmen! güzel hissetmemi engelliyor, vücudumdan nefret etmemi sağlıyor, suçlu hissettiriyor, en küçük hatamda bana en büyük hakaretleri ediyor. mesela.. şuan. şuan içimden kendime küfürler savuruyorum, dürüst olmak gerekirse. artık bıktım bundan.. biliyorum konu çok saptı, iyi bir anlatıcı değilim sonuçta. en azından.. bu hislerimi şarkılarıma dökebiliyorum.. böyle olay yani.” derin derin iç çekti, taehyung. beyni zonkluyordu. kızıyordu belki de kendine, hislerini açıkça söylediği için. belki de, bu hakka sahip olduğunu düşünmüyordu. belki de, küçüklüğünden beri ona hep ‘içine kapanık bu çocuk,’ demelerinin sebebi buydu.

en azından, eski dostları onun hislerini, can kulağı ile dinlemişlerdi. onlara dolu gözlerle baktı, taehyung. her hislerini anlattığında, aynı böyle oluyordu. kontrol edemediği göz yaşları yanağından süzülmeye başladığında birşey yapmadı taehyung. lakin, o tuzlu göz yaşları nihayet dudaklarına eriştiğinde taehyung, devamının geleceğini anladı.

“ben.. lavaboya gideceğim.” fakat yanında oturan hoseok, buna izin vermedi. ona sıkı sıkı sarıldı.

“gitme. içini dökmek, bazen düşüncelerini ve hislerini tam anlamıyla anlattıktan sonra ağlamakla tamamlanır.” taehyung, yüzünü hoseok’un omzuna gömdü, yine de tedirgindi. toplum içinde hiç hıçkırıklarla ağlamamıştı, bu yüzden de korkuyordu. fakat neyden korkuyor, bilinmez. belki de, bunun tek sebebi diğer insanların onu yargılamasından korkmasından dolayıydı. fakat o yine de göz yaşlarının yanağından süzülmesine, hatta bazen hıçkırmak için kendine izin verdi.

hoseok ise, sakince saçlarını okşuyordu. ki, bu taehyung’u cidden rahatlatıyordu.

“teşekkürler.. hayatım boyunca kimse bana bunu yapmadı..”

“bir dakika, sen hoşlanıyorsan neden yavşadın?!” diye sordu birden yoongi.

“ha? ne bileyim ben.. hatırlamıyorum ki, içmişimdir.” dedi ağlamaklı bir sesle, taehyung.

“manyak.” hoseok, bu konuşmaya kıkırdadı.

kısa bir süre sonra, taehyung mayışmıştı ve çok da rahatlamıştı. zaten uyuyan jeongguk’un beline sarıldı, çenesini omzuna yasladı.

“uyusam?” diye sordu taehyung, yoongi’ye. çünkü reddetme ihtimali vardı.

“e uyu, üstünüzü örterim ben.” dedi yoongi de. taehyung, kenara yaslandı ve jeongguk’un ona yaslanmasını sağladı. şimdi çok tatlı duruyorlardı. jeongguk zaten, dünden razıymışçasına taehyung’un beline kollarını dolamıştı bile.

“bebek gibi oldunuz.” dedi hoseok. çünkü cidden öyle duruyorlardı.

“kes be. üstümü ört, köle.”

“emredersiniz.” hoseok ceketini çıkarttı ve üstlerine örttü. taehyung, bir küçük gülümseme ile hoseok’a teşekkür etti. jeongguk’u izliyordu, sonrasında ise zaten yavaş yavaş dalmıştı uykuya.

___

slm bu bölüm çoksaçma oldu sanırım ‼️

son bi bolum daha ondsn sonra bomba bölüm geliyo sozz

13. bolumde ne olucagini cok iyi biliyorum ahahahahahh bekleyinn

777+ kelimeolmuşş 💓

gizli hayran, taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin