sabah uyandığımda, saatin dokuzu çeyrek geçtiğini görmüştüm. ki, bu benim için geç sayılabilecek bir saatti. ayaklandım, yoongi hyung, bugünü benimle geçireceğini, bunun için de izin alacağını söylemişti.
son birkaç haftadır kendimi garip hissediyorum. hepsi de.. taehyung yüzünden. kafamı karıştırıyor, seviyor mu anlamıyorum, bana iyi mi gelecek, anlayamıyorum. belki de bu konu hakkında tek yapabildiğim, düşünmekten kaçmak.
“uyanmış mı, benim bal’ım?”
“uyandım.. kahvaltıyı hazırladın mı, hyung?”
“hazırlayacağım, şimdi birkaç işim var. seokjin de gelecek, ama bu iş çok önemli.” önemli dediğinde, ister istemez gerilmiştim. ne yapacaklardı ki? tezgâha yaklaşıp ona baktım. ve gözlerim.. kollarına kaydı.
“hyung.. bu izler ne? hem de yeni gibi duruyorlar..” yoongi hyung, genelde yaz kış uzun kollu giyerdi. fakat şuanda da uzun kollu giymesine rağmen, sadece kollarını sıvamıştı.
“ha.. onlar.. onlar.. barda bir kedi vardı geçen gün, severken kolumu tırmaladı.” inandırıcı değildi. oralarda hep köpek vardı, kedi değil! bir yandan da, hyungumun kendini kesmiş, kesiyor olabileceği düşüncesi iyice beni tedirgin ediyordu. biraz gözlem yapmalıyım.. sonrasında bir şekilde durdurmaya çalışacağım.
mutfak masasına oturup telefonumu çıkarttım. yoongi hyung, bana hoseok hyungun numarasını vermişti bile. mesaj yoktu tabii ki de, ama yine de göz gezdirdim. sonra aklıma, hoseok hyunga sormak geldi. yanıma gelemezdi, ama mesaj yazabilirdi. henüz mesaj olmayan sohbetimizi açtım ve yazmaya başladım.
hobi hyung!!
jeon 💫
hyungg 😔😔
yoongi hyungum..
koluna bi kedinin çizik attığını gördün müü😶
bana öyle dedi
ama inanmadım ☹️hobi hyung!!
ne
yine mi
kolunun neresine
fotoğraf atabilme imkanın
var mı jeon?jeon 💫
o şuan tezgâh başında
bulaşık yıkıyor
hem ne yine mi ki 🧐hobi hyung!!
açıkçası
çok da söylemek istemiyorum
ne yapacak bugün,
biliyor musun?jeon 💫
seokjin hyung gelecekmiş
ve çoook önemli işleri varmış 😮hobi hyung!!
anladım güzelim
sen arada bir bakmaya çalış
izler çoğalmış mı diyejeon 💫
bakarım 🙂😊
bu mesaj beğenildi.ama.. neden öyle cevaplar verdi ki!? hyungumun sorunları olması, beni üzmüştü açıkçası. yoongi hyung’un henüz yeni koyduğu kahvaltı tabağına baktım. böyle anlarda, birden iştahım kapanıyordu.
“ben.. tokum hyung. sen yiyebilirsin.”
“niye? yesene işte.”
“istemiyorum.” diye sert bir sesle çıkıştım.
“jeongguk,” dedi yoongi hyung, sert sesime karşılık olan bir ses ile. “ya şu siktiğimin yemeğini yiyeceksin, ya da yiyeceksin. sırf senin için bunu o kadar hazırladım! hiç mi saygın yok senin?!”
açıkçası, ondan böyle bir tepki beklemezdim. bana karşı hiç küfür etmezdi, şimdi birden ne olmuştu ki? iştahımın tamamen kapanmasıyla beraber, kusma isteği de yavaş yavaş tüm vücudumu sarıp sarmalamaya başlamıştı bile. nasıl kusacağımı fazlasıyla iyi biliyordum, bir yeme bozukluğu geçmişimin olmamasına rağmen.