14

253 38 8
                                    

Wooyoung'ın evinin önüne geldiklerinde San, onun emniyet kemerini taktığı gibi açtı. Bu kadar yakınlaşması Wooyoung'ı zor duruma sokuyordu. Onu öpmek istemesine engel olamıyordu.

"Hadi"

San ne ara arabadan inip Wooyoung'ın kapısını açmıştı?

"Sen nereye geliyorsun?" Wooyoung arabadan inerken sordu.

"Küçük bir işim var diyelim" San diğerinin yanağından makas aldıktan sonra elindeki poşetleri aldı ve önden yürümesini sağladı.

Apartmana girerken Wooyoung dönüp San'a yan bir bakış attı. Hala arkasından geldiğini gördüğünde oflayarak kapıyı açıp geçmesi için tuttu.

"Bin asansöre, elindekiler ağır"

Wooyoung gün içerisinde evde olmasa bile nadiren kullandığı asansörü bugün San için kullanacaktı.

San da girdiğinde Wooyoung kaldığı katın numarasına basıp San'a baktı.

"Elimde de çıkarırdım bunları, ne diye bindirdin bizi buraya? Yoksa asansör fantezin mi var?" San sırıtarak sordu.

Wooyoung öne doğru uzanıp San’ın gömleğinin düğmelerine dokundu. "Hmhm, şimdi şurada... nefessiz kalana kadar öpüşsek..." Konuştuktan sonra alayla güldü.

İkisi de bunun yalandan ve alayca söylendiğini bilse de gerçek olmasını istemişlerdi. Bir anlığına dudaklarının tadı birbirlerinin damağına yapışmış, ikisi de göz göze bakarken bu tadı unutmamak ister gibi yutkunmuşlardı.

Diğerinin üzerine doğru eğildi San. İlk öpüştüklerinde olduğu gibi duvarla arasında kalmıştı Wooyoung'ın bedeni.

Bakışları aynı anda birbirlerinin dudaklarını buldu. Wooyoung belli etmemeye çalışarak yavaşça yutkunurken, San gözlerindeki parıltıyla yaladı kendi dudaklarını.

"Eğer bu kadar çok istiyorsan öpebilirim seni, nefessiz kalana kadar" San göz kırptığında biraz daha yaklaştı öpmek için.

Tam dudakları birbirine değecekti ki küçük kabinin içinde kapının açıldığını belirten kadının sesi yankılandı.

"Siktir" San kendi kendine mırıldandığında, Wooyoung güldü.

"Belki başka sefere Bay Choi"

Eve girdiklerinde elindekileri mutfağa bırakabileceğini söyledi Wooyoung. Önden gidip ona mutfağı gösterirken San elindeki poşetleri buz dolabının önüne koydu.

"Wooyoung... konuşalım mı artık?"

"Konuşacak bir şey yok, buraya kadar zahmet edip geldin. Evine git artık, teşekkür ederim."

San, Wooyoung'ın üzerine yürüyüp onu tezgahla arasına aldı. Kollarını beline koyduğunda gözlerini gözlerine dikti.

"Wooyoung, beni sevmiyor musun?"

"San... evimden git, lütfen."

San geri çekildi yavaşça. Son kez Wooyoung'ın yüzüne baktıktan sonra mutfaktan çıktı ağır adımlarla.

Wooyoung pişman hissediyordu, yaptığı her şey için. San’ı uğurlamak adına da olsa peşinden gitti.

San kapının önünde yoktu, askılıkta fazladan bir ceket vardı. Wooyoung geri dönüp salona baktığında San’ı kanepede yayılır halde gördü.

Wooyoung'da onun yanına gidip oturdu. Bir süre sessizlik içerisinde öylece oturarak beklediler.

Bu sessizlik San'ı fazla gerdiğinde konuşmaya başlaması gerektiğini fark etti.

Amoureux des imitateur | WoosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin