10

336 40 39
                                    

Choi San okul bahçesinde gülümseyerek telefonuna bakıyordu. Dün geceki Wooyoung ile yazışmalarını okuyordu.

San'ın gülümseyerek telefona bakarken gören Jung Wooyoung koşarak San'ın yanına ilerledi.

"San!"

San, Wooyoung'ın sesini duyduğunda hızlıca kafasını kaldırdı.

"Ne yapıyorsun?"

Wooyoung, San'ın elindeki telefona bakmaya çalışırken San telefonu kendine çekti ve Wooyoung'ın görmesini engelledi.

"Ne istiyorsun Wooyoung?"

Wooyoung ağzını açıp konuşacağı sırada uzaktan sinirli sinirli gelen Yeosang'ı gördü.

Yeosang'da Wooyoung'ı fark ettiğinde koşarak yanlarına geldi. Wooyoung anında San'ın arkasına geçti ve çığlık attı.

"San beni Yeosang şeytanından kurtar!"

San ne olduğunu anlayamadan Yeosang onu tuttu, Wooyoung ile ayırdı.

O sırada yanlarına Jongho gelmişti.

Jongho, Yeosang'a sakin olmasını söyleyip geri çekti. Yeosang Jongho'nun kollarından kurtulmaya çalışırken nefesini de düzene sokmaya çalışıyordu.

Wooyoung dudaklarını büzüp tekrar San'ın arkasına geçti ve kafasını sırtına yasladı. San kafasını hafif yana çevirdi ve konuşmaya başladı.

"Bunca zaman bana sataştın şimdi mi aklına geldi seni koruyabileceğim"

Wooyoung anlamayarak San'a bakarken San, Wooyoung'ı kolundan tutup okulun arkasına götürdü.

Eski kitaplarla dolu olan, depo olarak kullanılan küçük yere girdiklerinde Wooyoung, San'ın ne yaptığını anlamaya çalışıyordu.

İçerisini sadece kapının açık kalan kısmı aydınlatırken birbirlerini görmeleri zorlaşmıştı.

San durduğunda Wooyoung'da mecbur onunla beraber durdu. Daha sonra San, arkasını dönüp Wooyoung ile yüz yüze geldi.

"Burası 'Yeosang şeytanından' korunabileceğimiz bir yer, bizi burada bulamazlar"

O sırada Wooyoung nefes almakta zorluk çekmeye başlamıştı. Kalbi çarpmaya başladığında yavaştan gözleri dolmuştu.

Dışarı çıkmak için hareketlendiğinde Wooyoung fark etmeden bir yere takıldı ve düşen şeyi gördüğünde hızlıca kenara çekildi.

Düşen eşya kapıya çarptığında, kapı kapanmıştı. San hızlıca Wooyoung'ın yanıma gitti ve gözleri karanlığa alıştığı için az çok birbirlerini görürken onu kontrol etti.

"İyi misin? bir şey oldu mu?"

Wooyoung cevap vermeden ağlamaya başladı. Derin nefesler almaya çalışırken San, Wooyoung'ın zorlandığını fark etti.

Net göremediği için yavaşça ellerini kaldırdı ve Wooyoung'ın vücuduna dokunarak belini buldu. Daha sonra belinden tutup kendisine çekti ve dudaklarını birleştirdi.

Wooyoung kollarını kaldırıp San’ın boynuna sarıldığında dudaklarını araladı. Bulduğu fırsatı değerlendiren San ise dilini diğerinin diline değdirdi.

Zaten karanlık olan ortamda göz kapaklarını kapatarak kendilerini zifiri karanlığa mahkum ederken aynı zamanda ikisinin de karnında kelebekler uçuran huzura bıraktılar kendilerini.

San belki daha rahat hissetmek için, belki daha ileri gitmek için ve belki de geri dönülmez yola girmek istediği için elini Wooyoung'ın başının arkasına koyup onun bedenini duvara yasladı. Kendi vücudunu da duvarla arasında kalan çocuğa yasladığında parmakları değiyor küçük bir düğmeye. Açılıyor o anda oldukları yerin ışığı.

Wooyoung ilk başta tedirgin olurken, şu an yaşadıkları şeyi yeni idrak edebilmiş gibi karşılık vermeyi kesiyor San'ın öpüşüne.

San onun duraksadığını anlayınca usulca geri çekildi. Sönmek için can atan sarı cansız ışığın altında, Wooyoung'ın kızarmış ve şişmiş dudaklarını fark etti.

"Çıkmasak mı?" Diye fısıldadı karşısındaki dudakların üzerine.

"Kendimi iyi hissetmiyorum. Eğer kendimi iyi hissetmemi istiyorsan, çıkalım"

San kafasını sallayıp Wooyoung'dan ayrıldı ve kapının kilidini açıp Wooyoung'ın geçmesini bekledi.

Wooyoung önden çıkıp rahat bir nefes aldığında arkasından San geldi ve beraber sınıfa döndüler.

Sınıfa girdiklerinde ikili, hiçbir şey olmamış gibi davranırken sıralarına geçtiler.

Wooyoung önden üçüncü cam kenarında olan sırasına geçerken, San en arka duvar tarafına geçti.

Wooyoung camdan dışarı bakarken yanına oturan bedeni fark etti. Kafasını çevirip baktı. Yeonjun bir kolunu çenesine koymuş gülümseyerek Wooyoung'a bakıyordu.

'Yine geldi baş belası' diye düşündü Wooyoung. Yeonjun iyi birisiydi, Wooyoung onu severdi ama kendisini rahat bırakmadığı ve sürekli bunalttığı için sevmiyordu da.

Yeonjun için kendisi nasıl birisiydi bilmiyordu Wooyoung. Yeonjun, Wooyoung'ı arkadaştan ötesinde gördüğü ortadaydı ama Wooyoung için Yeonjun sınıf arkadaşından başka bir şey değildi.

Yeonjun'un hareketleri San'ı da rahatsız ediyordu. Wooyoung'ın omzuna elini koyduğunda, yakınlaşmaya çalıştığında ve onlar göz göze geldiklerinde bile sinirden deliye dönüyordu.

Bunun farkındaydı Yeonjun. San'ın, Wooyoung'dan hoşlandığını, deli gibi kıskandığı görüyordu. San'ı sinir etmek için olduğundan daha da temasta bulunuyordu ve gözüne sokmaya çalışıyordu.

Yeonjun, Wooyoung'ın yanaklarını sıkarken, Wooyoung geri çekilmeye çalıştı.

"Ne yapıyorsun?"

"Yanakların kızarmış. Böyle çok tatlı görünüyorsun"

Wooyoung, Yeonjun'un ellerini yüzünden çekti ve kaşlarını çattı. Aklına biraz önce San ile yaşadıkları şeyler gelirken yanakları daha da kızarmıştı.

Zil çaldığında Yeonjun Wooyoung'ın yanağından makas aldı ve kendi sırasına oturdu.

Öğretmen içeri girdiğinde, dersin matematik olduğunu anladı ve umursamadı Wooyoung.

Kafasını tekrar cama çevirip dışarı bakmaya devam etti. Bir yandan San'ın neden onu öptüğünü düşünüyordu.

Neden öpmüştü? kendisini mi seviyordu? ama Yeonjun'u kıskanmıştı.

Wooyoung tüm gece bunu düşüneceğini anladı ve sıkıntıyla ofladı. Bu düşüncelerden bir süre kurtulamayacaktı.

--

Neredeyse bölümlerin hepsini Younghee98 kurguluyor. Bazen de o yazıyor tüm bölümleri. O da olmasa ne yapardım 😔😔

Amoureux des imitateur | WoosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin