Saatin sekizi gösterdiği sıralarda, ikili bir restoranta oturmuş birlikte konuşuyorlardı. Uzun zamandır arkadaş değillerdi. İki ay kadar bir zaman geçmişti aradan. Bu kadar kısa sürede bile oldukça bağlanmışlardı birbirlerine.
Ranpo, başarılı bir dedektifti. Çözülemez denilen davaları bile hemen çözüyordu. Polisler bu dahiyi kaçırmak istememişlerdi ve Defalarca ona bir yer teklif etselerde ranpo kabul etmiyordu. Cinayet büro ciddi bir yerdi. Orada dilediği şekilde davranamazdı bu yüzden istemiyordu. Edgarı ise tam bu arada tanımıştı. O çok nazik, düşünceli, anlayışlı biriydi ve ranponun fikirlerine hep saygı gösterirdi.
"Bugün günün nasıldı ranpo-kun?"
Edgar, yemeğini bitirdikten sonra tabağı kenara bıraktı, ardından ellerini silmek için mendile uzandı. O sırada mendili ona ranpo uzatmıştı.
"Yorucu değildi."
Edgar gülümseyip sandalyesinden kalktığında hesabı ödeyeceğini söyleyip oradan ayrıldı. Onunla tanıştığı için gerçekten şanslıydı. İki ayda ne kadar değiştiğini kendi de görebiliyordu!
Düşüncelerinin arasından sıyrılıp bacağına sürtünen Carl'ı kucağına aldı ve başını okşadı. Bir rakun gerçekten sıra dışıydı ama edgar için değildi. Ranpo, onunla olduğu süre boyunca bu tür şeylere şaşırmayı bırakmıştı.Masaya gelen garson, ranponun ismini söylediğinde zümrüt gözler, rakundan ayrıldı ve garsona döndü. Garson masaya bir zarf bırakmıştı, üzerinde ise dedektifin ismi yaziyordu.
"Size efendim."
"Peki kimden?"
"Gizli olmasını rica etti."
Kaşlarını çatıp mektubu eline aldığında hemen içini açtı ve etrafına bakındı. Dedektiflik göründüğü gibi bir iş değildi. Davaları çözmenin elbette bir bedeli vardı ve bu bedel basit bir şey değildi.
- işi bırakmak mı ölmek mi? Hangi seçenek daha cazip edogawa ranpo? En iyi dedektif olduğun için en iyi suikastcıyı senin için tuttum. Hadi bir oyun oynayalım ne dersin? Bu suikastcı ve ikinizin arasında olan bir oyun. Bizler bir kişi değiliz bu yüzden beni bulduğunda eline bir şey geçmez. Suikastçıyı öldürürsen oyunu kazanırsın ama o seni öldürürse kaybedersin. Süren kısa dikkatli olmanı öneririm.-
"Bir suikastçı?"
Bu sefer işler gerçekten büyüktü ve ranpo sinirlenmeye başlamıştı. Mektubu gönderen kişiyi veya kişileri çok iyi biliyordu. Bunlar kendilerini meleklerin çürüyüşü olarak adlandıran kişilerdi ve aylar önce yakalanmışlardı. Tekrar neden ortaya çıkmışlardı? Veya nasıl çıkmışlardı?
Dedektiflik ajansının bu durumu bilip bilmediğinden emin değildi.
"Ne düşünüyorsun?"
Poe, birkaç saniye önce masaya gelmiş, ranponun düşünceli halini gördüğünde aklına bazı sorular takılmıştı. Poe'nin geldiğini fark etmeyen ranpo, hızlıca normale dönüp gülümsedi.
"Dalmışım."
Saçlarına uzanan el ile birlikte derin bir iç çekti. Edgar onu gerçekten rahatlatıyordu ve güvende hissetmesine her zaman yardımcı oluyordu. Eli sonradan yanağına indi ve usulca okşadı. Ranpo ise tebessüm etmekle yetindi.
"Gidelim mi?"
"Gidelim."
Belkide hiç söylemezdi ona. Şu anlık önemli bir konu olarak görmüyordu. Yinede evine gidip bu kuruluşun içindeki kişileri biraz araştırması gerekiyordu. Oyun demek..? Ranpo kaybetmekten nefret ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Snowfall-Ranpoe
FanficEn iyi dedektifin gönlünü alan sıradan bir polis mi? Bu sadece basit bir hikaye olurdu. En azından onlar için.