Kar yağıyor.
Ne kadar soğuk bir hava olduğunu, çakmağımdaki ateşin üşümesinden anlayabiliyorum.
Bugünü takvimlerden koparmak isteseydim, asla durmazdım.
Cebimdeki silahı her zaman yanımda taşımamın nedenini, dedektifim benim bir polis olmam nedeniyle bulundurduğumu düşünüyor.
Öyle olsaydı nasıl olurdu? Belkide "evimiz" için birlikte alışveriş yapmaya devam edecek, gülecek, onun o şekerle karışık gül kokusunu doya doya içime çekecektim belkide.
Derin bir iç çekip onun hediyelik eşya dükkanından çıkmasını bekliyordum.
Kar yağıyor.
Hem de istemediğim kadar hızlı bir şekilde.İzlendiğimizi daha yarım saat öncesinden fark etmiştim. Hava sanki garip bir hüzünle etrafı sarıyor, bulutlarıyla bu hüznü yer yüzüne dağıtıyor gibiydi.
Etraf gündüzken bile geceye kaymıştı.
"Poe-kun!" Heyecanlı olan bu ses koşarak yanıma yaklaşırken kalbimin ağrısı giderek arttı.
Yine de ona zar zor bir gülümseme sunabilmiştim.
"Hadi artık eve gidelim. En güzel çikolatalarımdan aldım."
"Hani?" Elinde bir poşet görememiştim.
"Cebimde." Bana yine her zamanki gibi tatlı bir gülümseme sunmuştu. Yüzü kusursuzdu.
Soğuktan kızarmış burnu ve o güzel zümrüt gözleriyle gördüğüm en güzel Şaheserdi.
Kocaman paltosuna kardan korunmak için sarıldığı sırada ona yaklaştım.Kendimden nefret ediyorum.
Eve dönerken elimi son kez ona uzatıp tutmasını rica etmiş, ona bakmadan önüme dönmüştüm.
Yüzüm yoktu.
Aptalın tekiyim.
Arkamızdan yaklaşan bedeni yeniden hissettiğim sırada eve biraz daha yaklaşmıştık. Etrafta kimsecikler yoktu muhtemelen karın bu kadar sert yağacağını düşünmemişlerdi.
Yol boyunca en sessiz halimizle ilerlemeye devam ettik. Bu yolun sonsuz bir yokuş olmasını dilemekten başka bir çarem yoktu. Tanrı ne kadar beni sevmese de, bende bir o kadar kendimi sevmezdim.
İnsanların canını alırken, sadece kenara sıkışınca bunları düşündüm değil mi? Ah.. ne yazık.
Tanrı asla beni kabul etmeyecek.
Bahçenin çitlerini aşdığımızda bir çocuk misali elimo bırakıp eve doğru ilerlemeye başladı. Yürüyüşü aynı bir pengueni andırıyor.
Konuşma yetimi tamamen kaybetmiştim. Beni duygularım kontrol etseydi, kesinlikle silahı kafama sıkardım lakin ben sadece bir suikastçıyım değil mi? Bunları düşünmem anlamsız olur.
Mantıklı düşünmeliyim.
Onu öldürmeliyim.
Cebimdeki silahı bunları düşünürken çıkarıp tetiği çekmiş, ona doğrultmuştum.
Tam o anda durup sadece ileriye doğru bakmaya başlamıştı, yüzünü bana dönmedi. Oysaki ben, silah sesini duyduğundan çok emindim.
Ne kadar aptal... Benim bir suikastçı olduğumu anlamamış mıydı? Dünyanın en iyi dedektifi... Anlamadı? Bana şu an her şey oldukça komik ve anlamsız geliyordu.
Belkide delirmiştim veya başka bir şey.
Bu kadar kolay olması benim egomu tatmin etmiyordu.
Ben bir patronum, yakalanması en zor suçlulardan birisi, değerli bir örgütün üyesi, saygıdeğer biriyim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Snowfall-Ranpoe
Hayran KurguEn iyi dedektifin gönlünü alan sıradan bir polis mi? Bu sadece basit bir hikaye olurdu. En azından onlar için.