To oppose

1.3K 102 108
                                    

|karşı çıkmak|

|karşı çıkmak|

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Chan

Hwang Hyunjin, onun sinirleriyle oynamak çok eğlenceliydi. Görüldü mesajı almayı pek takmamıştım aksine buna sevinmiştim.

Hukuk fakültesinde yemekhanenin kapısının önünde bekliyordum ve fermonlarımı yayıyordum. Omegaların benden etkilenmesi pek de umrumda değildi şuan tek umrumda olan şey Hwang Hyunjin'in beni bulmasıydı.

Hwang Hyunjin şuana kadar kimseyle çıkmamış bir betaydı. Herkesin ilgisini çeken ama bütün okulu özellikle de omegaları ve kendi türünü reddeden bir betaydı. Karanlıkta tek başına parlayabilirdi fermonları bile insanı kendisine hayran bırakıyordu. Karşı konulamaz biriydi bir bakan bir daha dönüp bakardı. Öfkeli kendinden emin ve en önemlisi kendinin farkındaydı. Tek kusuru sadece alfalara ilgi duymasıydı başka hiçbir türün fermonlarından etkilenmiyordu ve bu çok kötü bir durumdu kısacası onun tüm güzel özelliklerini örtüyordu.

Hwang Hyunjin'i görmemle yemekhaneden içeri girdim. Yüzüme ufak bir sırıtış yerleştirdim. "Chan!" arkamdan bağırmasıyla yemekhanenin tam ortasında durdum ve ona doğru döndüm. Yüzünün kusursuzluğunu tam dibimde görmek çok hoştu. Fermonlarımı daha çok yaydım. Boynu kızarıyordu karşı koymakta zorlanıyordu. "Hwang Hyunjin" dedim herkesin duyabileceği şekilde, yemekhanedeki herkes bize doğru bakmaya başladı. "Hwang Hyunjin hayatı boyunca sadece alfalarla yatmak istemiş başka hiçbir türe ilgi duymamış iğrenç mide bulandırıcı bir beta" sözlerimle birlikte Hyunjin'in de sinirden yüzü kızarıyordu. Bir anda suratıma yediğim yumrukla afalladım bunu beklemiyordum. O kadar sert vurmuştu ki dudağamın kenarı patlamıştı. "Kes sesini!" bağırmasıyla birlikte bir tane daha yumruk atmıştı. Etrafındaki diğer alfalara bakmıştı. Kendi aralarında gülüşüyorlardı ve bu durum Hyunjin için hiç hoş değildi.

"Pislik herif" yüzüme son bir kez bakıp hızlı adımlarla yemekhaneden dışarı çıktı. Eminim ki bastırıcı almaya gidiyordu. Etrafa yaydığı kokuyu içime çektim. Hala çok fazla koku yayıyordu. Kendi odama gitmek için yemekhaneden çıktım.

Odama girdiğim gibi kendimi yatağa attım ve gözlerimi kapadım gerisi karanlıktı...

•••

"Doktor Changbin kapıyı kırın artık!" bağırışlarla uyanmayı beklemiyordum. Ses bütün koridorda duyuluyordu. Hala uykuluydum, uykulu adımlarla kapıyı açtım. Neredeyse fakültedeki bütün herkes Hwang Hyunjin'in kapısının önüne toplanmıştı. "Çekilin!" kalabalığın içine girmiştim ne olduğunu bilmek istiyordum.

Doktor Changbin kapıyı kırdığında hemşireler ve doktor hızlıca içeri girdi. Hyunjin'in fermonlarının kokusunu alamıyordum bu beni daha çok endişelendirmişti. Kalabalığı arkamda bıraktığımda hızlıca bende kapıdan içeri girdim.

İçeri girdiğimde yatakta üstü çıplak ve her yerinde morluklar olan Hyunjin'i görmeyi beklemiyordum bir de elinde bitmiş olan bastırıcı ilaçların olduğu ilaç kutusunu görmeyi...

"Nabzı yok 250J şarj et çabuk!" Changbin'in dediğiyle kendime gelemedim. "Hayır hayır benim yüzümden olmadı gidemezsin Hyunjin" kendi kendime sayıklıyordum. Hyunjin'in saçları terden alnına yapışmış dudakları mosmor ve kurumuştu. "300J!"Changbin'in bağırışlarının her birinden pişmanlık suçluluk duygularım ağır basıyordu bu olmamalıydı benim bir suçum yoktu.

"Gitme" dedim sessizce "geri döndü!" Changbin'in dediğiyle derin bir nefes aldım. "Bu kadar bastırıcı almamasını söylemiştim neden dinlemiyor!?" dedi. Benim yüzümden olduğunu söyleyemedim. Söylemeyecektim de kabullenmek istemiyordum. Kullanmaması gerekiyordu bilmeliydi. Gözümden akan göz yaşını kimse görmeden sildim. Hyunjin'i hastaneye götürmek için sedyeye koymuşlardı. "Yol açın!" Changbin'in dediğiyle kenara çekildim.

Koşar adımlarla odama gittim ve kapıyı kapattım. "Hayır benim yüzümden olmadı suçlu hissetmeme gerek yok" dedim kendi kendime içten içe benim sebep olduğumu biliyordum. İçmemesi gerekiyordu bilmeliydi düşüncelerim eninde sonunda beni haklı çıkartıyordu.

Kapımın sertçe çalınmasıyla "Ne var yine" istemeye istemeye kapıyı açtım. Kapıyı açmamla üstüme atlayan Minho bir olmuştu. "Senin bir alakan var mı şerefsiz adi çabuk söyle" dişlerini sıkıyordu neredeyse kıracaktı. "Sakin ol benim bir alakam yok her şeyi benden bilme" dedim. "Umarım öyledir" dedi ve üstümden kalktı. "Doğru söyle Chan senin bir alakan var mı?" bu dediğine karşı sırıttım. "Hayır Minho gidip ben mi bastırıcı iç dedim içmemeliydi" dedim.

"Seni var ya!" tam yüzüme vurucakken elini tuttum. "Bana bak Minho ona çok değer veriyor olabilirsin ama bana sataşmayı kes o çok seviğin betaya ben bir bok yapmadım" sinirle tısladım. Lee Minho dünaydaki iki sigmadan biriydi ve benden çok daha güçlüydü ama bu benim umrumda değildi. "Öyle değilse bunun acısını senden çok pis çıkartırım" kapıyı sertçe kapattı.

"Bekle sen daha neler olucak Lee"
_________

Biraz hızlı ilerlediğimi düşünüyor olabilirsiniz ama Chan cidden zor bir karakter öylece pişmanlık veya suçluluk hissedebilecek bir karakter değil kendi sebep olduğu şeyleri de asla kabullenmıyor

Büyük ihtimalle Chan'ı pek sevmeyeceksiniz ve sövüceksiniz
Hyunjin'de sanıldığı gibi ezik bir karakter değil gayet aklı basında ama bazı şeyleri kontrol edemiyor

Bir de çok kısa oldu bunun içinde üzgünüm

you are mine |Hyunchan|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin