Stubbornness

680 68 34
                                    

|inat|

Hyunjin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hyunjin

Midem kasılıyordu boğazım yanıyordu. Midemdeki bütün herşeyi çıkarıyordum. Vücudum bastırıcıları kabul etmemişti.

Klozetin kapağını açmış kusuyordum.
Kapının çalmasıyla Chan'ın geldiğini anlamıştım açmayacaktım zaten açacak gücüm de yoktu.

Midemdeki kasılma artınca daha da eğildim ve kusmaya devam ettim kapının önünden Chan'ın bağırış seslerini duyuyordum.

"Hyunjin kapıyı açmazssan kıracağım!"

Umrumda değildi. Boğazım yanıyordu gözümden yaş akmaya başlamıştı. Kapının kırılma sesi kulaklarımı doldurdu.

"Hyunjin..."

Saçlarımın geriden tutulması ve sırtıma dokunulmasıyla Chan'ı hissetmiştim. Midemdeki kasılmalar durunca kendimi tamamen yere bıraktım. Arkama doğru düşücekken Chan sırtımdan tuttu.

"Hyunjin iyi misin Hyunjin bana bak Hyunjin korkutma!" dediği şeyle gözlerimi gözlerine kitledim.

"Korkuttum mu?" dedim sadece bu sorunun cevabını merak etmiştim.
"Korkmadım" dedi. "Ama az önce-"
lafımı kesti. "Lafın gelişi" dedi kısaca, gücüm yettiği kadar başımı salladım. "Yürüyebileceğini sanmıyorum" dedi ve beni kucağına aldı. Yatağa yatırdıktan sonra içi su dolu leğen ve bir bez getirdi.

"Oturmuş burda seninle uğraşıyorum ve bunun suçlusu sensin" dedi. Sadece gülmekle yetindim hala beni suçlaması komik geliyordu. "Uğraş diyen olmadı" dedim. "İyilik de yaramıyor" tam bezi suya batırmış yüzüme doğru yaklaştırırken kolunu tuttum. "İstemiyorum" dedim. "Hyunjin saçmalama" bana bir pislikmişim gibi davranan saçmalayan kendisiydi.

"Ben mi saçmalıyorum, gerçi saçmalıyorsam da bu seni ilgilendirmez" yataktan hızlıca kalktım. Başımın dönmesiyle yatak başlığına tutundum. "Ben anlamıyorum seni Hyunjin gerçekten az önce seni kucağıma aldım yatağına yatırdım bişey demedin bu ani çıkışmaların saçma" dedi.

"Bana dediğin kelimeler beni sana karşı kışkırtıyor benim için korktuğunu sanmıştım ama sen" devamını getirmek istemedim. "Odamdan çık git Chan!" yüzünü görmek istemiyorum endişelenmediyse neden gelmişti kafamı karıştırmaktan başka birşey yaptığı yoktu. Asıl dengesiz olan kişi kendisiydi.

"Şuan saçmalıyorsun sonra konuşalım" dedi odadan çıktı. Elim herhangi bir cam parçayı bulduğu gibi tuttum ve duvara fırlattım. Birkaç şey daha kırdıktan sonra rahatladım.
Bu adam beni delirtecekti. Ona inat ve ters olan herşeyi yapmak istiyordum onun beni sinir ettiği gibi bende onu sinir etmek istiyordum.

Odadan hızlıca kapıyı çarpıp çıktım. 21 numaralı odaya geldim Lee Minho'nun odası, kapıyı çaldım. Bacağımı titretiyordum nedense strese girmiştim. Minho'nun kapıyı açmasıyla bacağımı titretmeyi bıraktım.

"Ah Hyunjin bir sorun mu var seni görmeyi beklemiyordum" dedi. "Seni görmek istedim" dedim düz bir ses tonuyla yüzümde veya konuşmamda hiçbir ifade yoktu. Minho'da bunu anlamıştı ama bozuntuya vermedi. "Anladım pekala bişeyler mi yapalım istiyorsun?" dedi.

"Aslında evet" bunu söylediğim anda odadan dışarı çıkıp kapısını kapattı. "Öyleyse gidelim" dedi.

"Kafeteryada oturalım" dedim. Başını aşağı yukarı sallayıp beni onayladı. Kafeteryaya inmemizle bütün gözler bize dönmüştü. Çoğu kişi bizim birlikte dolaşmamızı beklemiyordu. Kafeteryada ki bütün gözlerin üzerimizde olması önemli değildi ben sadece orada iki çift göze takılmıştım. Bang Chan'ın kırmızı gözleri...

"Sana temas edebilir miyim?" Minho'nun konuşmasıyla gözlerimi Chan'dan çekip Minho'ya baktım. Chan'ın bakışlarını hissediyordum. Bu bakışlara inat gülümsedim. "Olur" Minho belli etmemeye çalışıyordu ama şaşırmıştı. Belime kolunu doladı ve beni kendine çekti.

Chan'ın kırmızı gözlerine tekrardan baktım o kadar çok fermon yayıyordu ki bu beni deli ediyordu. Kendimde değildim başım dönüyordu. Minho etkilendiğimi anlamış ve kendi kokusunu yaymaya başlamıştı. Beni boyun girintisini yatırmış ve Chan'ın kokusunu bastırmaya çalışmıştı. Ama sadece çalışmıştı.

"Hyunjin gidelim burdan" Minho'nun dediği şeyle başımı kaldırdım. "Gidelim" dedim. Daha fazla durursam kurdum çıldırırdı ve ben aynı şeyleri tekrar yaşamaktan bıkmıştım.

Bahçeye çıkınca az da olsa rahatlamıştım. "İyisin değil mi?" dedi Minho. "Biraz daha kalsaydım onun iğrenç fermonlarına katlanmak zorunda kalacaktım." Hayır iğrenç değildi hayatımda en çok etkilendiğim fermonlara sahipti.

"Chan'dan etkilendiğini biliyorum ama bu benim için problem değil çünkü bir gün sende onun yanlış kişi olduğunu göreceksin ve tiksineceksin"
Minho'nun dedikleri saçmaydı. Ondan tiksinmem imkansızdı ben ne kadar tiksinmek istesem de olmuyordu. Bana olan davranışlarından nefret ediyordum bu doğruydu ve o yanlış kişiydi galiba...

"Sanırım" dedim. Emin olmadığımı ve buna pek inanmadığımı belli etmek istedim. "Hyunjin bana şans verdin artık ben varım" dedi. Evet haklıydı ona şans vermiştim benim için bişeyler yapmasına çabalamasına izin vermeliydim. "Haklısın" dedim.

Elimi sıkıca kavradı izin verdim. "Teşekkür ederim izin verdiğin için" saçlarıma ellerini geçirdi ve gülümsedi. Güzel güldüğünü biliyordum ama o her güldüğünde büyüleniyordum. Ya da sadece onda başka birinin gülüşünü hayal ediyordum.
_________
Chan'ın gözleri;

_________Chan'ın gözleri;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
you are mine |Hyunchan|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin