Ahsen_1637 Senin için...
🌼🌻🫀💘
"Söz veriyorum bir daha mızıkçılık yapmayacağım, lütfen bende oynayayım!" Masum bir bakış attı küçük kız karşısındaki çocuğa. Ancak çocuğun sert bakışları yumuşamadı. "Kaç kere söyledin bunu ama hiç sözünü tutmadın, yalan söyleme artık kimse seninle oynamak istemiyor!" Karşısındaki çocuğun bağırması ile yerinde sıçradı küçük kız. Kafasını yere eğdi ve köşeye geçip oyun oynayan çocukları izlemeye başladı. O mızıkçılık yapmıyordu ki, küçük olduğu için oyunlarda ona haksızlık yapmaya çalışıyorlardı ama kimse bunu görmüyordu.
"49,50 önüm arkam sağım-" Ebe olan çocuk saymayı bitiremeden yüksek bir ses duyuldu ve etrafı duman sardı. Hiçbir şey göremiyordu küçük kız sadece silah sesleri duyuyordu. Bir köşeye saklanıp kulaklarını kapattı ve ağlamaya başladı ancak ağlaması çokta uzun sürmedi...
Kolunda hissettiği sızı ile küçük bir çığlık attı, kalkıp kaçmaya yeltenince kolundan sıkıca tutulması ile olduğu yerde kaldı. Korkuyla kolunu tutan kişiye baktı. Karşısında silahlı ve iğrenç kokan biri vardı. O gün o iğrenç kokan kişi onu bir arabaya bindirdi ve o küçük kızdan bir daha haber alınamadı. Geriye sadece annesinin "Melek!" diye acı feryatları ve olanları camdan izleyen minik kızın gözyaşları kaldı...
🌼
Ateşin dumanı insanı birden mi zehirlerdi? Bir şeyin etkisi hemen mi görülürdü? Yavaş yavaş sarardı zehir sizi. Parça parça olurdu her şey. Kalbimizdeki bıçakların oluşması da zaman almadı mı? Hemen mi üzdüler bizi? Önce dost görünmediler mi? Her şey sırayla oluyordu. Kimisinin bir planı oluyordu ve kimisinin olmuyordu. Bu planlara da hep masum insanlar gidiyordu. Ben doktor bu yüzden oldum. Yavaş yavaş zehirleyen dumana hemen müdahale etmek için. Bıçakları söküp atmak için. Şunu da öğreneceğim ki terzi kendi söküğünü dikemez.
Küçükken annem çok sinirlenmiş ve evdeki perdeleri yakmıştı. Beni ise perdeleri yaktığı odaya kilitlemişti. Saatlerce ağlamıştım. Zehirli dumanı solumuştum saatlerce. Ciğerimi yakmıştı her nefeste. Ağlamaktan başka şansım yoktu. Kapının altına eğilip nefes almayı bile denemiştim ama etki bile etmemişti. Babam kurtarmıştı beni. Annem yine suçu bana atmıştı. Babam gözlerimdeki korkudan ve zehirli duman solumamdan ötürü bir şey dememişti. O gün ilk yanıklarımı almıştım. Kollarımda, karnımda ve dizlerimde yanıklar vardı yer yer. Kaşımın hemen üstünde de vardı. O gün çok korkmuştum ama geçmişti. Yıllar sonra bugün o dumanı tekrar solumam gerekecek miydi?
Etrafımızdaki askerler hızla kaçışmaya başlamıştı. Ben ise ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. "Hadi Afra!" diye bağırdı Beren. Kapıya yöneldiğimiz sırada bir ses duydum. Hayır, çığlık... Yağmur Abla? Kafamı hemen merdivenlere çevirdim. Ses yukardan geliyordu. "Yağmur Abla!" diye bağırdım. Merdivenlere yöneldim. "Afra!" Kerem arkamdan bağırıyordu ama umursamadım. Yağmur Abla içimde öyle bir yere sahipti ki ona zarar gelme düşüncesi bile beni beynimden vurulmuşa döndürürdü. Hızla üst kata çıktım. Duman kaplıydı üst kat. "Yağmur Abla! Neredesin?" diye bağırdım.
"Afra?!" diye bağırdı. Sesin geldiği yer dumanla kaplı bir odaydı. Görebildiğim kadarıyla odada alevler vardı. Hızla oraya ilerlemek istedim. Yere düşmüş eşyalar vardı ve geçişi zorlaştırıyordu. Odanın önüne zar zor vardığımda gördüğüm manzarayla çığlık attım. Yere düşmüş bir tahta dolap alevler içindeydi. Yataklar, yorganlar, yastıklar... Kısacası her yer yanıyordu. Yağmur ablanın ayaklarının üstüne devrilmiş bir eşya vardı. "Yağmur Abla!" diye bağırdım. Acıyla ağlıyordu. Bu yüzden mi çıkamamıştı odadan?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARALI PAPATYA
Teen Fiction"Bir papatya en fazla ne kadar yaralı olabilirdi ki? Acılar araklı bir şekilde yaşandığında mı daha çekilmezdi yoksa hepsi bir anda yaşanınca mı? Hangisi doğru seçenekti? Hangisini seçmeliydim, seçmeliydik? Ona duyacağım küçük bir kırıntı bile hayat...