1. BÖLÜM: BAŞLANGIÇ

326 49 568
                                    

AFRA AYÇİÇEK

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

AFRA AYÇİÇEK

Hayat mı çok acımasızdı insanlar mı? Bence ikisi de acımasızdı. İnsanlar çok kırıcıydı. Bir kalp kırmak çok kolaydı. Ağzından çıkan bir kelime, insan kalbine mermi olabiliyordu. Bazen sözler bir bıçaktan daha kesici, bazen de bir mermiden daha delici olabiliyordu.

Ben hem ruhsa hem de bedenen kötüydüm. Kalbimi mermiyle delmişlerdi, damarlarımı kesmişlerdi sözlerle. Bedenim ölmemiş olabilirdi ama ruhum ölmüştü benim. Bu hayatta tek bir amacım vardı, babam.

Annemin aksine hep yanımda olan babam, her koşulda beni destekleyen babam, beni her zaman koruyan babam, hayallerimi gerçekleştirmemi benden çok isteyen babam...

Ben ruhumu tedavi edebilmek için okumuştum doktorluğu. Yaralarımı dikmek, iyileştirmek için. Gözyaşlarımı kesmek için. Annemin açtığı her hastalığı tedavi etmek için. Babamın hayatını kurtarmak için...

Ben kendimi iyileştireyim derken açmıştım babamdaki yarayı. Fark etmeden deşmiştim açtığım yarayı. Onu o yaradan vurmuştum hep. Ama hiçbirini yapmak istememiştim hiçbir zaman.

Şimdi ise her şeyin başlangıcındaydım. Hakkâri otobüsündeydim. İlk görev yerime gidiyordum. Başımı cama yaslamış, yağmur damlalarını seyrediyordum. Kulaklığımda çalan şarkıyla küçük bir tebessüm ettim. Sarılırım birine çalıyordu.

"Gıybet çok, kıymeti yok. Yarının hayali bugüne yeter mi?" diye mırıldandım. Yarının hayali gerçekten bugüne yeter miydi? Sessiz bir şekilde şarkımı dinlerken yanımdaki boş koltuğa biri oturdu. Yolculuğun başında boştu bu koltuk. Başımı camdan kaldırıp yanımdakine baktım.

Yeni çıkmış sakalları, siyah saçları, kahvenin en koyu tonu gözleri vardı. Kara gözlü dedikleri buydu galiba. "Merhaba?" dedim anlam veremeyerek. Adam bana kısa bir bakış attı. "Merhaba," dedi ciddi bir ifadeyle. Biraz gergindi. "Bu koltuk sizin mi?" diye sordum.

"Benim koltuğum başka bir yerdeydi ama bir anne çocuğuyla oturmak için oraya oturmuş. Asıl yeri burasıymış. Yerleri değiştik. Rahatsızsanız kalkayım?" dedi. "Yok yok; oturun lütfen," dedim. Yerine geri çöktü. "Adınız neydi?" dedim. "Fatih," dedi adam. "Sizin?" dedi kibarca. "Afra," dedim.

"Tanıştığıma memnun oldum Fatih Bey," dedim. Ağzında bir iki şey geveledi. Anlaşılan konuşmak istemiyordu. Bana göre hava hoştu çünkü ben şu an konuşmak yerine şarkı dinlemeyi tercih ediyordum. Ruhumu tam müziğe teslim etmiştim ki birisi adımı söyledi. "Afra Hanım," dedi.

Başımı çevirdiğimde Fatih Bey'in bana baktığını gördüm. "Bir şey mi dediniz?" diye yanıtladım soru soran gözleri. "Evet, size bir soru sormak istiyorum," dedi. "Tabii," dedim. "Bana bakınca ilk ne hissediyorsunuz?" dedi.

"Size baktığımda ne mi hissediyorum?" dedim. Fatih Bey'i biraz süzdüm. Çok ciddi duruyordu. "Ciddi bir işte çalışıyor olmalısınız. Çok ciddi gözüküyorsunuz. Ayrıca soğuk, insanları sevmeyen, sessiz bir adam gibi duruyorsunuz," dedim. "Demek ki benim içim de dışım da birmiş," dedi.

YARALI PAPATYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin