Bölüm geciktiği için özür dilerim papatyalarımm
Ayrıca bölüm stoklayamıyorum özür dilerim, yazdıkça atarımm
Keyifli okumalarr
---------------------------🌼-----------------------------------------
İpek (Melek)
Çalan alarmla gözlerimi araladım. Saat sabahın beşiydi ve daha gün aymamıştı. Etrafıma bakındım. Yine bu evdeydim. Bu eve geleli 3 yıl olmuştu. Eskisinde daha lüks bir evdi. Üç yıl önce getirip evin sahibine vermişlerdi beni. Üç yıldır bu eve hizmet ediyordum. Şimdi ise yine sıradan bir gün başlamıştı. Sırtımın ağrısına rağmen doğruldum. Hızla banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Üstümü değiştim ve saçımı yaptım. Evdeki tek hizmetli bendim. Bir de küçük Elif dışında...
Kendisi on beş yaşındaki bir gençti. Onu da benim gibi küçük yaşlarda kaçırmışlardı. Bu eve benden önce gelmişti. Onunla tanıştığımda on iki yaşındaydı. Okuması gerekirdi. O da benim gibi okuyamamış bir kızdı... Ben kaçırıldığımda dört yaşındaydım. Yirmi yıl oldu. Yirmi yıldır ne annemi gördüm ne de babamı. Yanımda sadece kolyemdeki fotoğrafları vardı. Annemin hediyesiydi.
Kahvaltı saati geliyordu. Elif hazırlanmıştı. "Hadi Elif. Ben gidip yemeği hazırlayayım," dedim ve odadan çıktım. Aşçı yoktu. Tek hizmetliler ikimizdik. Mutfağa girip o günün kahvaltı menüsünü hazırlamaya başladım. Çok yorucuydu ama hayatta kalmak istiyorsam çalışmalıydım. Onlardan nefret ediyor ve korkuyordum. Pis nefeslerini her gün hissetmek çok kötü bir histi ama ölmek daha fazla korkutucu geliyordu. İçimdeki bir nebze kalan kurtarılma umuduydu yaşama isteğimin kaynağı. Bugün daha fazla inanıyordum kurtulacağıma.
Kahvaltı hazır olunca gelip masaya oturdular ve servise başladık. Masada hiçbir eksik kalmayınca Elif'i orada bırakıp mutfağa gitmek zorunda kaldım. Onu bu evde tek bırakmak en nefret ettiğim şeydi ama ölürsem temelli tek kalacaktı. Mutfağı olabildiğince hızlı toparladım. Masaya döndüğümde çoktan kalkmışlardı. Tabaklar yine doluydu. Azıcık yiyip kalkıyorlardı ama tabakların dopdolu olmasını istiyorlardı. Kalanları mutfağa götürdük. Ya atacaktık ya da biz yiyecektik. Onlardan iğreniyordum ama bu kadar yiyeceği ziyan etmek olmazdı. Onların tabaklarındakileri çöpe döktük ve hiç dokunulmamış gibi gözükenleri yemeye başladık.
"Hızlı olalım Elif. Daha odalar toplanacak. Zaten rutini biliyorsun," dedim. Beni başıyla onayladı. Kahvaltımız bittikten sonra mutfağı toparlamaya başladı. Ben de ilk odaya girdim. Aşırı derecede dağınık yaşıyorlardı. İki kişi çok zorlanıyorduk ama üç kişi olmak da istemezdim. Bir kişinin daha hayanın mahvolmasını istemezdim. Yatakları toparladım ve odaları havalandırdım. Bir yerden sonra Elif de bana eşlik etti. Sırada evi temizlemek vardı. Bugün özel misafirleri varmış. Evin tertemiz olmasını ve güzel yemekler yapmamız emredildi. "Sence kim gelir? Yani bu teröristi kim ziyaret eder?" Elif'in sorusuyla ona elimdeki paspası duvara yasladım.
"Bilemiyorum. Belki de teröristlerin başı gelecektir." Elif başını iki yana salladı. "Bence teröristlerin başı zaten bu adam. Biliyorsun ki sahaya inmeden uzaktan bir şekilde işini görüyor." Ağırlığını bir bacağına verdi. "Bu sayede yakalanmadan bu lüks villada yaşıyor. Emir vermek, plan yapmak için olabilir." Biraz düşündüm. "Benim bir planım var. Gece boyu konuşmaları dinlemeye çalışalım. Sonra ben bir telefon bulacağım. Hepsini bildiririz." Elif neşeyle el çırptı. "Sonunda! Kurtulacağız!" Sadece tebessüm ettim. Kurtulamama hatta yakalanma ihtimalimiz vardı ama Elif'e belli etmedim. Tüm evi temizlemiştik. Üstüne üstlük yemekler de hazırdı. Evin sahibi gelmiş, misafirini bekliyordu. Birden kapı çaldı. Kapıyı ben açtım. Açınca birkaç saniye kendime gelemedim. Tanıdık bir çift mavi göz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARALI PAPATYA
Ficção Adolescente"Bir papatya en fazla ne kadar yaralı olabilirdi ki? Acılar araklı bir şekilde yaşandığında mı daha çekilmezdi yoksa hepsi bir anda yaşanınca mı? Hangisi doğru seçenekti? Hangisini seçmeliydim, seçmeliydik? Ona duyacağım küçük bir kırıntı bile hayat...