4. Çiçeklerden Akan Gözyaşları

216 14 0
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız.

Keyifli okumalar...

Bekleyen her şey bir gün solar ve ölür. Bu bir papatya da olabilir veyahut bir umut da.

Sabahattin Ali

Bu kimse kolları omuzlarımı sımsıkı kendine kenetlemişti. Vücuduma değen ellerini kırıp öldürmek içimden gelen büyük bir istekti. Arkamdaki kişinin kolları arasında kalbim şiddetle tepki olarak çarpıyor, derin nefesler alarak kalbimi sakinleştirmeye çalışıyorum ama nefesim de daralıyor, kollarım titriyordu, eş zamanla kucağımdaki çiçekler kollarımın arasında titriyordu. Krize girmeden çözmem gerekiyor. Yüzümdeki yangının vücuduma dağılmasın diye bir adım ona doğru yaklaşıp bacağının arasına ayaklarımı yerleştirdim. Olamaz, ona yaklaşmak sonucunda bacağım titriyordu. Titreyen tek bacağımı sertçe yukarıya kaldırdım. Kolları sıkı tutuğu omuzlarımdan gevşetti. "Ah." diye daha fazla dayanamayıp inlemeye başladı. Bu ses Toygar'a aitti. Kolları omuzlarımı bıraktı ve geri geri gitti. Hemen arkamı döndüğümde karanlıktan yüzünü göremedim. Biraz geriye gittiğimde bahçede yanan lambalar ve masanın üstündeki mum loş ışık yayarak bir sima gördüm. Toygar'dı. Ezbere bildiğim yerden gidip komütatöre bastım ve büyük gri avizeden güçlü bir beyaz ışık yayıldı. Tahmin ettiğim gibi Toygar'dı. Acıyla inliyor, beli eğik biçimde ve eliyle karnının alt kısmını tutuyordu. Orman yangını gibi yanan yemyeşil gözlerini bana yöneltti. Yüzünde benim ona vurduğum için hoşnut bir ifadesi vardı. Acı onun için mutluluk demekti. Ellerini karnından çekip eğik olan belini doğrultu.

"Yine performansın tam." Dedi baştan aşağı yanan gözleri ile beni süzmeye başladı, süzerken bir taraftan da solgun olan alt dudağını ısırıyordu. Kusursuz olan burnunu çekip başparmağı ile sildi.

"Benim performansım her zaman tam, özellikle şerefsizlere karşı." Diyerek ona atıf da bulundum. Üzerinde ince beyaz çizgiler olan siyah gömlek, altında siyaha yakın koyu gri pantolon ve siyah ayakkabıları ile çok uyumlu görünüyordu. Böyle güzel giyinmek zorunda çünkü o bir kıyafet tasarımcısıydı. Dediklerime inat bana doğru soğuk ve yavaş adımlar atmaya başladı.

"Sana o çiçeği kim aldı?" Dedi ateşle yanan gözleri kucağımdaki çiçeklerime takıldı. Kolumda bir kan izi vardı ama o onu sormayıp çiçekleri sordu. Gerçekten çok garip bir adamdı. Şakayık çiçeğine baktığımda bana sevgi, şefkati temsil ederdi ama bu beyefendi görünümlü mazoşiste şefkatinin Ş'si bile yoktu. Adımlarını hızlandırıp yanıma geldi "Afşin." dediğinde nefesleri yüzüme dokunuyordu. Derin nefesler almaya çalışarak sinirimi ve krizi koruyordum. O soğuk elini kaldırınca kendimi çekecektim ama o beni güçsüz gösterirdi, çekmedim ve Toygar da elini yüzüme aşırı narince dokunmaya başladı. Dokunuşları bir pamuktan bile narindi. Pamuk kadar yumuşak dokunan elleri sanki bana şamarlar atmamış gibiydi. En çokta bu acıtıyordu, bana şiddet uyguladığı elleri sevmeye karar vermişti. İşte bu acıtıyordu, istediği zaman, istediği şekil davranması. "Sana o çiçekleri kim aldı?" diye yineledi sorusunu. Elinin arasında gözlerimi çiçeklere diktim. Öyle güzel, öyle narindi ki karşımdaki şahsa anlatmaya değmezdi.

"Kendim aldım." Dedim sıkıntılı bir nefes verip yumuşak dokunan elini bir kenara ittim. Açık yeşil gözleri ellerini ittiğim için öfkeyle bakmaya başladı. "Bundan sana ne?" Onun gözlerinin tek öfkeyle değil başka bir his ile yandığını gördüm. Bunu tanıştığımızdan beri gördüm ama ben onun hayatında çok bir şey bilmiyordum zaten. "Ben sana hesap verecek değilim!" Onun beni sıkıştırmaya çalıştırdığı duvar kenarından sıyrılarak onun arkasına geçtim.

FERİMAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin