Billy korkuyla sarsılırken onu ilk defa panik bir ruh halinde görüyordum. Ama korkmamak elde değildi. Burası karanlık bir kasabaydı. Ne olacağı belli olmuyordu. Avcı olsanız bile.
"Ne oluyor?" Dedim ve ona baktım.
O da bana baktı.
Bakarken bir şey düşünüyormuş gibiydi.
"Avcılar olmalı." Dedi ve Steve'e baktı. Ona bakınca bir anda alaya almaya başladı. "Korkuyorsan kızların yanına geçebilirsin Harrington."
Bunu der demez arkadan bir ses geldi ve Billy korkuyla Steve'e baktı. O resmen sıçramıştı ve ortam ne kadar gergin olursa olsun bu beni güldürmüştü. En korkunç anlarda en beklenmedik hareketlerdendi.
Steve benim gibi kendini tutmadı ve kahkaha attı. Bunun bir bedeli olacak mıydı bilmiyordum. Ama Billy olacakmış gibi bakıyordu.
Ve tanrının bir oyunu gibi ses bir daha geldi.
Nancy ve ben ne olduğuna bakarken kesinlikle Steve'in arabaya girmeye çalıştığını görmeyi beklemiyorduk. Üstelik Billy de onu tutmaya çalışıyordu.
Nancy gülerken ben arabanın karşısına baktım ve birinin geldiğini gördüm. Çünkü ağaca bir ok saplanmıştı ve ucundaki izi biliyordum.
Bu avcı okuydu ve hangi Avcı olduğunu da biliyordum.
O Alec'ti.
Nancy de yavaşça karşıya baktı ve gülümsemesi yavaşladı. Alec bize doğru yaklaştıkça ışık yüzüne daha çok vuruyordu ve çok yakışıklı gözüküyordu.
Bir anda rahatça nefesimi verdim ve dikkatleri üzerime çektim, fark etmeden.
"Tanrım!" Dedim rahatlayarak. Alec'i tam anlamıyla tanımıyorum Ama bir yerlerden aslında hayatımın bir parçasında olduğunu biliyorum. O benim çocukluğumun gizli anılarında saklıydı.
"Onu tanıyor musun?" Diye soru Billy şaşırarak ve anlamadığım bir ses tonuyla.
Ona baktım. "Elbette tanıyorum."
Nancy nin de bir şey söyleyeceğini hissettiğim an arabadan indim ve onları arkamda bıraktım. Ancak sesleri hala duyabiliyordum.
En azından Billy'nin "onu nereden tanıyor?" Dediğini duymuştum.
Yerdeki tuhaf şeylere bakmadan yürümeye çalıştım ve bu gerçekten de çok zordu. Ezilme sesleri kulağımın derinlerinde yankılanıyor gibiydi.
Alec beni gördü ve gülümsedi.
Çok sıcak bir gülümseme değildi ve bir sorun olmalıydı.Ya da sadece ben öyle düşünüyordum.
Yoksa Alec'i tam anlamıyla tanımıyordum ve duygularını tahmin edecek kadar çok vakit geçirmemiştik. Üstelik ben içgüdüsel olarak ona güven beslesem bile bunu yapmamam gerekiyordu."Allison.." dedi Alec.
"Burada ne yapıyorsun?"Son anda ona yetiştiğimde dengemi sağlamak için koluna tutundum. Bu hareketinin yanlış anlaşılacak olması gram umrumda değildi. Şu an şu ortamda, hiçbir şey umrumda değildi.
"Bende iyiyim sağol. Senden ne haber?(!)"
Dedim imayla. İnsan bir hal hatır sorardı. Sonuçta kendisi çocukken en yakın arkadaşım olduğunu iddia ediyordu. Öyleyse ona göre davranmalıydı.Alec güldü.
"Üzgünüm... 3 gündür uyumuyorum, kendimde değilim."
Merakla ona baktım.
"Neden 3 gündür uyumuyorsun?"Alec'in gözleri bizimkilere doğru kaydı. Ne düşündüğünü anlamadım fakat düşündüğü şey her neyse yutkunmasına sebep oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pluviofil (billy hargrove) Stranger Things
Ciencia FicciónAllison, her şeyden habersiz Hawkins'e gelen genç bir kızdı. üstelik yaşadıkları yere alışmıştı ve yeni insanlar tanımak onu korkutuyordu. Fakat Hawkins'e gelmek tüm korkuları yenmek demekti. Allison Argent, buzdan bir kalbi ısıtacaktı. Allison Arg...