Bir hafta sonra Derin ile Güven, üçüncü görüşmeyi sağlarlar.
GÜVEN: Bugün nasılsınız Derin Hanım?
DERİN: Bugün çok iyiyim. Yani kendimi, geçirdiğim zorlu süreçlere rağmen, iyi hissetmeye başladım. Ama zihnimde, hâlâ çözemediğim bir şey var.
GÜVEN: Nedir peki, çözemediğiniz?
DERİN: Sevmek. Yani, bu hissizlik beni çok zorluyor. Sevmeyi nasıl anlarız?
GÜVEN: Aslında bu sorunun olabildiğince, yanıtı var. Tabi çok değişkenlik gösteren bir durum.
DERİN: Mesela?
GÜVEN: Mesela, ailemize gösterdiğimiz sevgi ile, arkadaşlarımıza gösterdiğimiz sevgi gibi düşünebilirsin.
DERİN: Yani bir nevi, bağlılık gibi mi diyorsunuz.
GÜVEN: Evet. Hatta birbirine karşı olan sonsuz güven, tüm duygularını ona verirsin. Ama baktığımız zaman, kelimelere bile sığamayacak kadar geniş bir şey. Peki o zaman sen söyle:
Küçükken, ailenin sana karşı hal ve durumları nasıldı?
DERİN: (biraz düşünür ve gülümser.)
Çok saf, sıcakkanlı. Şefkatli, tatlı gülüşler, gülümsemeler ama, maddi eşyalar alarak onu mutlu etmek değil; ona kalbini vererek, değer vererek mutlu etmek. Tabi aldıkları hediyeler de de hatıra oluyor ama, bıraktıkları manevi hatıraların yerini, hiçbir şey tutamaz. Annemle babamın yeri, ben de çok ayrı.
GÜVEN: Peki sana göre, arkadaş sevgisi nasıl bir şey?
DERİN: (gülümseyerek) Arkadaş sevgisi... Bana göre arkadaşlık sevgisi, çok başka bir şey. Yani, annem ve babamdan sonra, benim ikinci ailem oldular. Arkadaştan da öteler benim için. Onları tanıdığım için de, kendimi çok şanslı hissediyorum. (Sonra yukarı bakar, derin bir nefes alır ve Güven'e bakarak konuşmaya devam eder.) Bu hayat benden, anne ve babamı aldı. Evet, onların yerine kimseyi koyamam, farkındayım. Onlar gittiğinde, hayatımdaki bütün renkler kaybolup gitmişti; geriye sadece, simsiyah bir renk kalmıştı. Ne zaman arkadaşlarım karşıma çıktı, hayatıma neşe kattılar, yaşama karşı bir umudum oldu. O yüzden, çok değerliler benim için.
GÜVEN: Peki hayatında birine karşı, bir şey hissettiniz mi?
DERİN: Nasıl bir his?
GÜVEN: Yani duygusal anlamda, kalbiniz ona karşı çarptı mı?
DERİN: Hayır. Daha önce, hiç öyle bir duyguya kapılmadım. (Der utanarak gözlerini kaçırır. Sonra Güven'e bakarak) Peki ya siz? Bu konuşmadan sonra, size sen desem siz de bana sen deseniz, olur mu?(Der gülümseyerek)
GÜVEN:(gülümseyerek) Nasıl istersen.
DERİN: Sen daha önce böyle bir duygu yaşamış mıydın?
GÜVEN: Yaşadım ve hâlâ, yaşamaya devam ediyorum desem.
DERİN: Sence nasıl bir his, yani sevme hissi. Mesela onunlayken, kendini nasıl hissediyorsun?
GÜVEN: Burada önemli olan benim ne hissettiğim değil, senin ne hissettiğin.
DERİN: Bu duygu, bana çok uzak. Bunu nasıl çözebilirim, hiç bilmiyorum.
GÜVEN: Peki senin açından bakarsak, öyle bir duyguya kapılsaydın, bu sana nasıl hissettirirdi?
DERİN: (düşünmeye başlar) Sanırım duygularım, bu soruya cevap veremeyecek kadar uzak.
GÜVEN: İstersen, soruların yanıtlarını birlikte arayabiliriz.
DERİN: (düşünceli bakışlarla Güven'e bakarak) O nasıl olacak?
GÜVEN: Kaybettiğin duygularını bulmana, yardım edeceğim.
DERİN: Tamam.(Bir hafta sonra Derin, Güven ile bir sonra ki seansta, sevme duygusunun yollarını birlikte ararlar.)
GÜVEN: Şimdi sevmek deyince, aklına gelenleri (tahtayı göstererek ) buraya yazar mısın?
(Derin eline, tahta kalemini alır ve yazmaya başlar. İlk olarak aile sevgisi, sonra arkadaş sevgisi, hayvan sevgisi, doğa sevgisi... Sırasıyla yazar. Güven, Derin'in tahtada yazdıklarına baktıktan sonra, bir şey fark eder.)
Sanki, tahtada eksik bir şey var gibi.
DERİN: (düşünmeye başlar ve) Eksik olan ne?
GÜVEN: Öz sevgin.
DERİN: Ben mi?
GÜVEN: Evet, sen. Kendine, ne kadar değer veriyorsun?
DERİN: Bilmem, bunu hiç düşünmedim.
GÜVEN: Dilersen, bu seansımıza öz sevgiyle başlayalım.
DERİN: Peki.
GÜVEN: O zaman işe ilk, farkındalık geliştirmeyle başlayacağız.
DERİN: O nasıl bir şey?
(O gün Derin ve Güven, beyin fırtınası yaparlar.)
GÜVEN: Mesela sana, değerli olduğunu hatırlatan şey nedir?
DERİN: Öz saygı tabii ki.
GÜVEN: Öz saygı neyden geçer sence?
DERİN: Kendimi tanımaktan, kabul edip sevmekten. Değerlerimi ve yeteneklerimi tanımaktan geçer. En önemlisi de, kendime güvenmekten geçer.
GÜVEN: Peki, bana yeteneklerinden bahseder misin?
DERİN: Resim yaparım, güzel de sesim vardır. Yani küçükken, ses eğitimi almıştım.
GÜVEN: İşte, duymak istediğim tam da bu.
DERİN: (şaşırarak) Nasıl yani?
GÜVEN: Sesinin güzel olduğundan bahsettin. Bu da kendine bu konuda güvendiğini gösterir. Yani, bunun farkındasın.
DERİN: Yani, bu güzel bir şey mi?
GÜVEN: Elbette. Devam edelim mi?
DERİN: Tamam.
GÜVEN: Kayıpların olduğunu söylemiştin. O zamanlar, çok küçüktün. Çocuk olduğun zamanlarda ne hissetmiştin ya da, olaya farklı bir açıdan bakalım, bu olayları yaşayan içindeki çocuğa, neler söylemek isterdin?
DERİN (soluk alıp vererek) Evet, hayatının başlarındasın ve sana sıcaklığını hissettiren, tam değer verildiğini anlayıp, aniden bir sabah uyandığında, sana değer veren kimsenin kalmadığını görüyorsun. Bu senin için, çok zorlu bir süreç. Artık yalnızsın ama, bu yalnızlığın o kadar uzun sürmeyecek. Annen ve baban geri gelmeyecek, hatta onların yerine kimseyi koyamayacaksın. Fakat, bir gün gelecek ve etrafında kardeşim hatta kardeşlerim diyebileceğin, ikinci ailen olacak. Onları çok seveceksin, onlar da seni çok sevecek. (Der ve Güven'e dönerek sözlerine devam eder.) Sonra karşına, biri çıkacak. Kendini, onun yanında güvende hissettiğin biri. Bu yol sana karmaşık geliyor evet, ama onun yanındayken hiçbir şeyden korkmayacaksın. (Der ve gözlerini, Güven'den kaçırıp, sözlerine devam eder.) Ama en önemlisi de, sen gerçekten çok değerlisin, bunu sakın unutma. Bütün yaşanan olumsuzluklara rağmen, başardığın çok şey var. Hayatta zorluklar olduğu kadar, güzellikler de var. Sadece o güzelliklerin içinde yaşamak istiyorsan, zorluklarla mücadele etmen gerek. Çünkü masallarda da olduğu gibi, verdikleri mücadelelerin sonunda, hep mutlu sonlar var. Her zaman, bunun farkında ol; kendini, insanları, hayatı sev. İyi bir insan ol. Çünkü kendine değer veren kişi, her şeye değer verir. (Der ve Güven'e bakarak) Sanırım, sevginin ne olduğunu anlayabiliyorum. (Der, Derin ve Güven birbirlerine bakarak gülümserler.)(Ertesi gün Derin, odasında kağıda, Güven'in resmini çizer. Odanın kapısı tıklanır, Derin resmi kaldırır ve)
DERİN: Girebilirsiniz. (Der ve Güven kapıyı açarak)
GÜVEN: Müsait miydin? (Der)
DERİN: Evet gelebilirsin.
GÜVEN: (içeri girer ve kapıyı kapatır.) Ben böyle, bir anda geldim ama...
DERİN: Yok, sorun değil.
GÜVEN: Nasılsın diye, bakmaya gelmiştim.
DERİN: Yani, dün bıraktığın gibi. (Der ve karşılıklı birbirlerine gülümserler.)
GÜVEN: Bir problem var mı?
DERİN: Hayır yok. Ayrıca, senin benden başka hastan yok mu? Pardon, danışanın diyecektim. Seansımız, haftaya diye biliyorum.
GÜVEN: Evet, sonra ki seansımız haftaya ve tabiki, senden başka danışanlarım da var. Sadece, seni merak etmiştim, hepsi bu.
DERİN: Ben gayet iyiyim. İlaçlarımı da alıyorum ve terapiler konuşarak, bana çok iyi geliyor.
GÜVEN: İyi olmana ve böyle düşünmene sevindim.
DERİN: Çünkü, doktorum iyi. (Der ve birbirlerine gülerler.)
GÜVEN: İyi bakalım, o zaman haftaya görüşürüz.
DERİN: Görüşürüz.Güven kapıyı kapatır ve gider. Derin ise gülümser ve Güven'i çizdiği, resme bakar. Gelecek hafta seansa devam ederler.
GÜVEN: Bu hafta nasılsın?
DERİN: İyiyim. İyi hissediyorum.
GÜVEN: Güzel. Peki, uyku halin nasıl?
DERİN: Kabuslar, sanrılar ilaçlar sayesinde, kaybolmaya başladı. Artık, rahat uyuyabiliyorum. Sana bir şey sorabilir miyim?
GÜVEN: Tabiki.
DERİN: Sevgiyi artık anlıyorum. Ama aşk... Aşk nasıl bir duygu?
GÜVEN: Aslında, aşkta sevgiyle bağlantılı ama, aralarındaki fark aşkın, sevgiden derin olması.
DERİN: Yani duygular, aşkta daha bağlayıcı oluyor.
GÜVEN: Evet. Aşka tutku da diyebiliriz.
DERİN: Anlamlar hem çok, hem de yoğun.
GÜVEN: Peki, hiç aşk üzerine kitaplar okudun mu ya da, filmler seyrettin mi?
DERİN: Evet. Bir filmde, çocuk sevdiği kız için uğruna, kendi canını feda etmişti. Bu da, ona çok bağlı olduğunu gösteriyor. O zaman bana göre, aşkın ilk tanımı fedakarlık.
GÜVEN: Başka.
DERİN: (düşünerek) Bir de okuduğum kitapta, iki insan hayatta ne zorluklar yaşarlarsa yaşasınlar, birbirlerini hiç bırakmıyorlar aksine, birbirleri için mücadele ediyorlar ve asla vazgeçmiyorlar. Bence aşka, birbirine bağlı iki insanın, parçalarını birleştirerek bütünleşmesi ve sevdalarının, zorlu barajlara direnmesi sonucunda, yüreklerinin kavuşması diyebilirim. (Der ve Güven ile birbirlerine gülümserler.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANCI
RomanceDerin, hayatının dönüm noktasında bir sabah uyanır ve kendisi de dahil, her şey ona yabancı gelmeye başlar. Yaşadığı travma ve korkular onu bu hale getirmiştir. Sevmek artık ona imkânsız gelmiştir. Gerçeklik duygusunu yitirmeye başlar ve kendini rüy...