"Efsaneye göre bir kahraman gelecek ve kurtaracak lanetli korsanı, Tekrar uyandıracak ölü olanı ve devirecek tahtından kötü kralı! Rüzgar seni çağırıyor kurtarıcı! Rüzgara kulak ver ve duy mazlum halkını..."
"Pamela... Birazdan yola çıkacaksın. Her şey hazır biliyorsun değil mi?"
Büyükbabamın dedikleriyle birlikte ofladım "Bugün bunu yüzlerce kez söyledin büyük baba! Artık bunamaya başlamış olmalısın."
Ona bunak dediğimi duyduğunda elinde tuttuğu elmayı hızla bana fırlattı. Hızla gelen elmayı elimle tuttum "Kime bunak diyorsun sen öyle!"
Elmadan bir ısırık alırken güldüm "Tamam. Kızma, kızma."
Omzum kapının pervazına dayalıyken onu izliyordum. Hizmetçilere neler yapacağını söylüyordu. Bu dükalığın kâhyasıydı, hemde gelmiş geçmiş en genç Kâhya! 70 yaşında olmasına rağmen ne diye hâlâ burada çalışıyordu bilmiyorum, kazandığım paralarla ona rahatça bakabilirdim!
"Seninle biraz konuşalım" dediğinde kafa salladım. Birlikte mutfaktan çıkıp terasa geldik, kimsenin etrafta olmadığından emin olduktan sonra derin bir nefes aldı "Bak korkuyor olabilirsin..." Dediğinde elimi kaldırarak sözünü kestim "Korkuyor muyum, neyden korkacağım ki?" Altı üstü ölümsüz bir şeytanı bu dünyadan sileceğim.
"Onu tanımıyorsun. 50 yıl önceki büyük felakette neler yaşandığını anlatmak yeterli değil. O şeytanın ta kendisi." Büyükbabamın dedikleri beni elbette ürkütüyordu ama bunu yapmak zorundaydım.
Renas Valeri Rushell, Giga İmparatorluğunun şeytani imparatoru. 50 yıl önce tüm dünyayı felakete sürüklemiş, imparatorluğumuzu yıkmıştı. Ve üstüne üstlük Atlantis'i öldürmüştü. Atlantis... Gelmiş geçmiş en büyük kahraman, yirmi beş yaşında gençliğinin baharındayken Renas denen o iblisle savaşmıştı.
O ölürken... Renas denen illet de ölümsüzlükle ödüllendirilmişti. Kimisi onun bir lanet olduğunu savunsa da bence bir ödüldü, o ve onun imparatorluğundaki herkes... Evet, ölümsüzlerdi lakin üreyemiyorlardı. Son 50 yılda bir tane çocuk bile doğmamıştı.
Ve büyükbabam... O Atlantis'in şövalyelerinden biriydi. Yirmi beş yaşındayken onunla birlikte savaşmıştı, o zamanlarda babam henüz kundaktaydı. Babam aklıma gelince gözlerim doldu...
"Beni dinliyor musun?"
Duyduklarımla birlikte düşüncelerimden hızla sıyrıldım. Büyükbabam kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu, gözlerimin dolduğunu görünce derin bir nefes çekti içine "Pamela! Atlantis'in ve halkımızın intikamını alacaksın."
Başımı hızla salladım. Evet intikam alacaktım, hem onlar için hemde babam için...
Büyük babam cebinden cep saatini çıkardı "Artık yola çıkmasın" derken saatin geldiğini söylüyordu. Bir kez daha başımı aşağı yukarı salladım
Büyükbabamla birlikte terastan ayrılırken yanıma ulak geldi, birlikte şatodan çıktıktan sonra at arabasına önüne geldik, arabaya binmeden önce büyükbabama baktım. Yüzünde tuhaf bir ifade vardı, sanki bir şey söylemek istiyor gibiydi, sonra eliyle omzumu okşadı ve "Güle güle" dedi. Gülümsedim ve "Hoşçakal büyük baba" diyerek arabaya bindim.
At arabası nihayet hareket ettiğinde dışarıyı seyrettim, bir gün sürecek olan yolculuğu düşündüm. Giga İmparatorluğuna varmak bir günü alıyordu.
Yarın o şeytan imparatorun, Atlantis'i öldürdüğü ve ölümsüzlük günü olduğu için kutlama vardı. Ve bende o kutlamanın bir hediyesiydim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RENAS'IN KALBİ +18
Fantasi"Beni kadınınız yapın majesteleri..." Fısıltıyla söylediğim cümleler ağzımdan çıktığında dediklerimi duymuştu. Yüzündeki maskeye rağmen şaşırdığını hafifçe aralanan ağzından anlamıştım. Sonra şaşkınlığına rağmen güldü "Kadınım mı olmak istiyorsun?"...