5. MEHTABIN ALTINDAKİ BEDEN

86 5 0
                                    

"güzel kızım, gel buraya" annemin şefkatli sesini duyunca minik adımlarla yanına gittim, henüz çok küçüktüm. Annem beni kollarının arasına sardı "seni çok güzel bir yere götüreceğim."

Gözlerim parladı "nereye anneciğim nereye?" Diye sordum.

"Babanın yanına gideceksin güzel kızım."

--

Rüyamdan terler içinde uyanırken dilim damağım kurumuştu, zorla yutkundum. Yattığım yataktan ağrılar içinde kalkarken yatağın yanındaki komidnin üzerindeki sürahiyi aldım. Suyu bardağa doldurmak yerine bir dikişte kana kanka içerken ağzımın tadı zehir gibiydi.

Gerçi evet, zehir içmiştim. Bana neydi ki? Bıraksaydım da o kalpsiz imparator zehirlenseydi, gebermese bile canı yanardı. Miğdem ağrımaya devam ederken yattığım odaya baktım, burası küçük bir yerdi, misafir odası olmalıydı. Üzerimde bugün giydiğim elbise yerine uzun bir gecelik vardı.

Yatmaktan sırtım ağrıdığı için yataktan çıktım, ayakkabılarım olmadığı için soğuk zemin buz gibiydi. Sonra odanın içinde rüzgar esti, cam sonuna kadar açılırken saçlarım rüzgarın etkisiyle yüzüme çarptı. Kollarımı vücuduma sararak camı kapatmak için ilerledim. Pencerenin önüne geldiğimde bakışlarım dışarıya kaydı, zehirlendiğim bahçe tam karşımdaydı. Sinirle camı kapatıp perdeyi çektim.

Bana neydi diyemiyorum çünkü, eğer kendimi kanitlamazsam hem ben hemde halkım zarar görecekti. Renas pisliği milyonlarca insanı katletmişti, ona yalan söylediğimi düşündüğü anda kafam yerinde olmazdı.

Odanın içinde bunaldığımı hissettim, belki de hava almak için dışarıya çıkmalıydım. Ayaklarım kapıya doğru ilerledi, uzanıp kapıyı açmak üzereydim ki kapıdan gelen sesleri duydum "şu yeni gelen hizmetçi, dük Jonathan'ın adamıymış."

Neyden bahsediyordu? Bugün Renas'ı zehirlemeye kalkan kişi bizim dükalıktan olamazdı. Jonathan ne kadar aptal olursa olsun, ölümsüzlükle lanetlenen birine bunu yapmazdı.

Gülüşmeler duydum "bu sefer o dükalığı haritadan silecek olmalı."

Kaşlarım çatılırken elimi kapının koluna uzattım ve yavaşça araladım. Kapının önünde kahkata atan şövalyeler beni görünce hazır ola geçti. Saçımı kulağımın arkasına atarken "iyi geceler beyler" dedim.

Saygıyla başlarını eğdiklerinde gülümsedim ve odadan çıkmak için iki adım attım lakin önüme geçip beni durdular.

"Sorun mu var?"

"İmparator odadan çıkışınızı yasakladığı" duyduklarımla dudaklarım kıvrıldı, alay etmemek için zor dururken üzülmüş gibi dudaklarımı büzdüm ve "Renas'la konuşmam mümkün mü?" Diye sordum. Şövalyeler bir süre bakışlarıyla anlaştılar sonra "maalesef şu an kendileri meşgul" dediler. Başımı aşağı yukarı sallayıp "anladım... Teşekkürler" diyerek odanın kapısını üzerlerine kapattım.

Tanrı aşkına, neden beni odaya hapsetmişti ki?

Tekrar pencerenin kenarına gelip aşağıya baktım, ikinci kattaydım ve on-on iki metre civarı yükseklikteydim. Sanırım buradan aşağıya inebilirdim, sanırım diyorum çünkü vücudum zehri henüz atamamıştı.

Aşağıda çalılar vardı, düşecek olursam bir yerlerim incinebilirdi ama risk almayı severdim, bu yüzden camı açıp bacaklarımı dışarıya sarkıttım, gecenin ayazını içime çekerken başımı kaldırıp gökyüzüne baktım, bu gece hava yıldızlıktı.

Sonra cama tutunarak bacaklarımı dışarıya sarkıttım, çünkü hemen altımda bir su borusu vardı. Eğer üzerine basabilirsem birinci katın penceresine daha kolay ulaşabilirdim. Kollarım güçsüz olduğu için pencereye zor tutunuyordum ve aşağıyı göremediğim için lanet boruyu bulamıyordum. Ellerim kayacak gibi olurken nihayetinde bacaklarım boruya değdi, hemen birinci katın penceresine oturdum, ve kollarımı dinlendirdim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 23, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

RENAS'IN KALBİ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin