[-34-]

7.9K 564 139
                                    

"Son filmi izledim dün gece, baya iyiydi." Dedim adımlarımı durdurmadan.

"The Last değil mi, benim favorim o." Dedi Emre.

"Sen normalde sevmezsin romantik olan filmleri, bunu niye beğendin?" Dedim sırıtarak. Dudaklarını büzüp omuz silkti.

"Ne bileyim Naruto favorim ya, o mutlu olunca ben de mutlu oldum." Yüzümdeki gülümsemeyi bozmadan kaşlarımı çattım.

"Benden çok seviyorsun ha o sarı kafayı." Diye yalandan bir kıskançlıkla konuştuğumda gözlerini kısarak birkaç saniye yüzüme baktı. Ardından kısaca etrafına bakıp beni bileğimden tutup adımlarını başka tarafa çevirdi.

"Gel şuraya."

Kaşlarımı çatıp onu takip ettiğimde iki bina arasında kalan ara sokağa girdi. Sırtımı birden duvara yaslayıp dibime kadar girdi ve ben ne olduğunu anlayamadan dudaklarımı sıkıca öptü.

"Kendini saçma sapan şeylerle karşılaştırma belanı sikerim." Sinirle konuşup tekrar dudaklarımı öptü.

Kalbim yerinden çıkacak gibi hızlı atarken dudaklarımı birbirine bastırdım. Çok seviyordum amına koyayım.

Ellerimi yanaklarına koyup ben öptüm bu sefer.

"Belamı değil de..." Diyerek sırıttığımda onun da dudakları kıvrıldı.

"Bizim ev dolu."

"Benim de teyzemin arkadaşları gelecekti bugün." Dediğimde ofladı. Tekrar suratını astığında sevimli ifadesine gülümsedim.

Yanağını öptüğümde göz ucuyla bana bakıp o da gülümsedi.

"Seviyorum ha seni orospu." Dedi bir anda. Birbirimize sevgi sözcüklerinden çok hakaret ederek konuşuyorduk ama ikimizde küfürü ciddi söylemediğimiz için umursamıyorduk. Hem alışkanlık olmuştu bu, sonuçta daha günler öncesine kadar en yakın arkadaşımdı Emre.

Gülüşüm büyürken "Ben de seni seviyorum ha." Dedim taklidini yaparak.

İkimiz gülüşerek yürürken dakikalar sonra mahallenin gençlerinin toplandığı yere gelmiştik. Direkt sandalye çekip oturduğumda Emre de hemen yanıma oturmuştu.

"Ooo barışmışsınız." Yılmaz'ın sesiyle ona döndüm. Bir sandalye çekip karşıma oturdu.

Sırıtarak kolumu yanımda oturan manitamım omuzuna attım. "Küs kalabilir miyiz biz Allah aşkına." Dediğimde güldü o da.

"Kardeşler arasında küslük olmaz zaten şekerim, biliyordum yine böyle göt göte olacağınızı." Diyerek arkasına yaslandı.

"Mert nerede?" Deyip etrafıma baktım.

"Burdayım." Mert'in sesiyle karşımdaki sandalye çekildi ve Mert oturdu. Gülümsedim onu görünce.

"Hoş geldin reis." Dedi Yılmaz. Mert ona gülümsedi.

"Hoş buldum."

Masa yavaş yavaş dolarken herkes kendi arasında bir sohbete dalmıştı.

"Ooo Ediz'im." Yılmaz sesini yükselterek konuştuğunda gözlerim bizim tarafa adımlayan Ediz'e değindi.

"Kaptanımmm." Dedi keyifle sırıtarak. Bugün keyifli duruyordu baya.

"Canımmm." Yılmaz da ona aynı şekilde karşılık verdiğinde gülmeden edemedim.

Ediz Mert'in yanında oturan Asef'in omuzuna elini koydu. Asef başını kaldırıp ona baktı. "Kardeş sen şuraya geçsene." Deyip gözleriyle biraz ötedeki boş sandalyeleri işaret etti.

"Niye?" Ediz dudaklarını yalayıp Asef'in kulağına eğildi ve bir şeyler söyleyip geri çekildi.

Asef kaşlarını çatarak Ediz'in az önce gösterdiği yere, Hamza'nın yanına baktı. Ardından isteksizce başını sallayıp ayağa kalktı. Asef, Hamza'nın yanına geçtiğinde Ediz de onun boş bıraktığı yere kuruldu.

"Ediz," Dediğimde gözleri bana döndü. Emre'nin de bakışları bana dönmüştü ama umursamadım. "Kusura bakma kanki ya, geçen gün sana da ayıp oldu. Özür dilerim..." Mahcup bir sesle konuştuğumda birkaç saniye yüzüme bakıp ardından sorun yok dermişcesine başını salladı.

"Yankı." Emre beni ona bakmam için dürterken sessizce bizi izleyen Mert'e baktım. Ona kaş göz yaptığımda kaşlarını çattı.

"Sen de özür dilesene." Dediğimde çatık kaşları düzeldi.

"Diledim ben özürümü." Deyip göz ucuyla Ediz'e baktı.

"Tabii," diyerek elini cebine attı Ediz. "Birkaç fındıkla barıştık biz." Ben kaşlarımı çatarken Ediz avucunda tuttuğu fındıkları Mert'e uzattı. Mert gülerken fındıkları aldı. Ediz de ona bakınca dudakları kıvrılırken arkasına yaslandı.

N'oluyor olum?

Hangi ara özür dilediğini soracaktım ama birden belimin sertçe sıkılmasıyla inleyip yerimde sıçradım. Gözlerim Mert'le Ediz'i izlerken varlığını unuttuğum Emre'yi buldu.

Bana çatık kaşlarla ve huysuz bir ifadeyle bakıyordu.

"Belimi ne çimdikliyorsun olum?" Dediğimde birkaç saniye daha bana bakıp öfkeyle arkasına yaslandı. Kollarını karnının üstüne bağlarken çatık kaşlarla dümdüz önüne bakıyor, bana bakmıyordu.

"Sana sesleniyorum yarım saattir ama bakmıyorsun. En azından insan ayıp olmasın diye göz ucuyla bakar." Diye kısık ve kırgın bir sesle konuştuğunda dudaklarım aralandı.

Ona bakmadığım için mi sinirlenmişti yani.

Yutkunup gözlerimi ovaladım. Ellerimle yüzümü kapatıp kendime engel olmaya çalışırken dişlerimi sıkıyordum.

Emre'yi gözleri bana değindi. "Oha Yankı, bir de haklıymış gibi sinirleniyor musun?!"

Ellerimi yüzümden çekip ona baktım. Yaklaşıp kulağına eğildiğimde kendisi bana yanaşmadı ama bana izin vermişti.

"Tatlı tatlı konuşuyorsun dayanamıyorum. Yatırıp sikicem şimdi." Diye fısıldadığımda afalladığını görebiliyordum.

"Yerini bil yürüyen libido, sıra ben de. Eğer sikecek biri varsa o kişi benimdir."
Dediğinde dudaklarımın kenarı kıvrıldı.

"Sen böyle konuşunca bile kalkıyor." Dediğimde gözleri alt tarafıma kaydı ama hemen gözlerime çıkarttı.

"Ne azgın herifsin ya. Sinirleniyorum kalkıyor, üzülüyorum kalkıyor, dümdüz önüme bakıyorum kalkıyor. Bir yerinde amına koyayım." Dedi isyan ederek.

"Adının geçmesi bile yeterli."

Gözlerim rastgele etrafta gezerken bizi fısıldaşırken izleyen üç çift gözle duraksadım. Bize sırıtarak bakan Akgün ve pek tanımadığım iki arkadaşı, sanki ne konuştuğumuzu duyuyormuş gibi şerefsizce sırıtıyor, gözlerini üzerimizden ayırmıyordu.

Gülüşüm donarken Emre onları fark etmemiş kulağıma bir şeyler fısıldıyordu. Akgün benim onları fark ettiğimi anlayınca yanındaki arkadaşlarına sırıtarak bir şeyler söyledi.

"Yankı?" Emre'nin sesiyle gözlerimi kırpıştırıp ona baktım. Emre ifademi görünce omuz üzerinden arkasına, benim baktığım yere baktı. Saniyeler içinde yanımdaki bedeninin duraksadığını hissedebilmiştim.

"Ne bakıyorsuz lan?!" Sesini yükselterek konuştuğunda irkildim. Masadaki neredeyse tüm gözler bize dönerken Akgün yerinde doğruldu.

"Hiç, ne kadar iyi anlaştığınıza bakıyoruz. Herkesin içinde fısıldaşarak konuşmak falan..." Dedi Akgün elindeki zincirle oynarken.

Bu orospu çocuğu benim tam olarak sevmediğim insan tipiydi. Salak, cahil bir kekoydu. Herkesin hayatına karışmak onların yaşam biçimiydi.
Koduğumun çocukları...

"Size ne? İstediğimiz şekilde konuşuruz. Önünüze dönün." Emre emredi bir sesle konuştuğunda Akgün gülerek gözlerini bizden çekti.

"Koduğumun çocukları." Emre benim saniyeler önce içimden ettiğim küfürü söyleyince yutkunup yerime geri yaslandım.

İnsanı geriyorlardı durduk yere...

SAPIK -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin