9.09.22
Sare Karsen'den
18 gün, koskoca 18 gün.
Kız kardeşim öleli, onu o toprağın altına gömeli 18 gün.
Ne bir adım geriye gidebiliyordum ne de bir adım ileriye. 18 gün öncesinde saplı kalmış, sadece nefes almaya çalışıyordum. Onu kaybetmiştim. Bu dünyada yaşaması için her şeyimden vazgeçeceğim, uğruna kendimi bile mahvedecekken onu benden almışlardı.
Cinayet, cinayet, cinayet.
Başka bir şey değildi bu. Ne bir vazgeçişti, ne de bir intihardı.
Hare ölmüştü, Hare öldürülmüştü.
Kız kardeşimin göğsüne bir bıçak saplamışlardı. Onun nefesini, canını bir anda almışlardı. Onu kollarımın arasında kaybetmiştim. Onun yaşamasına izin vermemişlerdi. Ben kardeşimi bir gecede kaybettim, bu acı bin gecede olsa geçmeyecekti. Kanımın son damlasına kadar o geceyi unutmayacaktım. Onu benden nasıl aldıklarını, onun canını nasıl acıttıklarını, onun göğsünden akan kanları asla unutmayacaktım. Son nefesime kadar aynı acı göğsümde yerini koruyacaktı. Ne onu unutacaktım ne de onu hatırlayacaktım. Hatıralar acıtır derler, bu hatıra herkesin içini sızlatacak, herkesi boşluğa sürükleyecekti. O gece hayalleri, umutları olan kadın, o ormandan çıkamamıştı. Ablasının kolları arasında son nefesini vermiş, sevdiği adam tarafından o ormandan çıkarılmıştı.
Hare, sevdiği adama veda edemeden gitmişti.
Feda, Hare'yi son kez gördüğünde Hare çoktan ölmüştü.
"İyi misin?" Oğuz'un sesiyle birlikte daldığım düşüncelerden çıktım. Başucumda endişeyle bana bakıyordu. Halsizce ona gülümsedim. Yanıma uzanırken beni göğsüne çekti. Hiçbir şey demeden kafamı göğsüne gömdüm. Sessiz kalabilirdim, o Oğuz'du beni anlardı. Bana bu hayatta kalan tek kişiydi. Ona da bir şey olur diye korkarak uyuduğum gecelerin birisindeydim.
Parmakları saçımda dolandı, dudaklarıyla başımın üstüne bir öpücük kondurdu. O olduğu müddetçe her şey daha kolaydı. Acıdan delirmediysem o izin vermediği içindi.18 gündür yaşıyorsam, onun içindi.
"Seni seviyorum." Gülümsedim. Parmaklarımı parmaklarına geçirdim. Kazağından gelen kokusunu derince soluyup, kafamı göğsüne daha çok yasladım. "Bende seni seviyorum, sonsuzluk kadar." tekrarladı. "Sonsuzluk kadar." Göğsünde ne kadar kaldığımı bilmiyorum, ama bu süre boyunca bir kez bile saçlarımla oynamayı bırakmamıştı. Çalan telefon sesiyle göğsünden doğruldum.
Feda'nın abisiydi. Kaşlarım çatılırken içime korku dolmuştu aynı zamanda. Feda'ya bir şey mi olmuştu? Telefonu açarken yatakta bağdaş kurdum. "Alo?" Feza'nın endişeli sesini duydum. "Alo, Sare! Rahatsız ediyorum, farkındayım ama Feda ortalıkta yok. Nereye bakarsam bakayım bulamıyorum. Kendine zarar vermesinden endişeleniyorum. Hare'yle gittikleri herhangi bir yerde olabilir mi?" dedi. Hızla yataktan kalkarak kapıya doğru yöneldim. "Orman, orda olmalı. Ben gidiyorum şimdi haberleşiriz."