1. Bölüm

171 50 331
                                    

Karanlık gökyüzünden çekti gözlerini. Koştu. Var gücüyle koşmaya devam etti. Ardından hızla inmeye başladı taş basamaklı merdivenden. Önüne gelen birkaç tutam saç, yağan yağmurun etkisiyle yapışmıştı suratına. Önünü görmek için elinin tersiyle itti saçlarını. Ve hızla inmeye devam etti aşağıya doğru. En sonunda nefes nefese bitirdi basamaklarını inmeyi.

Oradaydı. Sarayın avlusundaydı. Etrafına baktı ve duydu sesi. "Sana ses..." diyordu bir erkek ve kız da ona eşlik etmeye başladı. "Sana sesleniyorum," dediğinde sesinin üstünde başka bir ses duydu.

"Sözleri ben söylerim," dedi genç adam. Elleri, yeşim taşından yapılma hançeri cadının kalbine saplı şekilde tutmaya çalışıyordu. Sesinin titremesinden anlaşılıyordu ne kadar zorlandığı. Yine de başladığı işi bitirme taraftarıydı.

"Bu benin görevim!" dedi kız. "Onu öldürecek olan benim," dedi ve ardından devam etti cümlelerine: "Sana sesleni..." devamını getiremedi. Bu sefer de erkek girdi araya.

"Sözleri ben söylerim! Sen git! Krallığının sana ihtiyacı var! Git buradan!"

"Hayır! Sen git! Onu hapsetmek benim görevim!"

"Bak olacakları bilmiyorsun! Torino sana yalan," demesiyle kız araya girdi.

"Biliyorum! Bana yalan söylediğini defalarca hissettim ama umurumda değil! Onu hapsedip insanları kurtarmak benim görevim!"

Yağmur son şiddetiyle yağmaya devam ediyordu gökyüzünden. Cadının siyah teni gitmiş yerine kendi beyaz rengi gelmişti. Çıplak bedeni, her yağan damlayla daha da güçsüzleşiyordu. Alevlenen saçları aşağıya düşmüştü ve eliyle kalbine saplanan yeşil hançeri çıkarmak için uğraşıyordu. Bu çırpınışları sonuçsuz kalmıştı. Elini hançerin üzerine bıraktı ve parmaklarına, damarlarından çıkan kan bulaştı. Gözlerini kıza dikti. Onun güçsüz olduğu anı bekledi. Yağmurun dinmesini bekledi.

"Öleceksin!" dedi adam. "Defalarca öleceksin! Bırak ben söyleyeyim sözleri!"

"Hayır! Bunu ben yaparım!" dedi kız. "Sana sesleniyorum," dediğinde erkek araya girdi yeniden.

"Ölmene izin veremem!" dediğinde gözlerinden birkaç damla yaş aktı. Cadının büyüsüne karşılık, hançeri onun kalbinde tutmakta zorlanıyordu. Sevdiği kadının öleceğini bilmekse kendisini daha da güçsüzleştiriyordu. "Git buradan!"

Kız sustu ve durdu öylece. Kafasını yavaşça gök kubbeye kaldırdı. Her bir damla suratına vururken gözlerini yeniden cadıya dikti. Onu güçsüz bırakmak için çokça güç harcanmıştı. Şimdi sözleri söyleyip onu ebediyen o hançere hapsetmeliydi. Tekrardan sözlere başlıyordu ki karşısında duran adamla yeniden tartışmaya girdi. İkisi de birbirinin büyülü sözleri söylemesini istemiyordu. İkisi de birbirinin ölmesini istemiyordu. Oysa zaman geçtikçe cadıyı güçsüz kılan büyü etkisini yitiriyordu.

Gökyüzündeki yağmur damlaları giderek azalmaya başladı. Erkek de kız da kafasını gökyüzüne çevirdi. "Vakit kalmadı," dedi kız. Sesi oldukça kısıktı ama erkek duymuştu söyleneni. Aynı sözleri o da beyninde tekrar etmişti.

Azalan yağmurun etkisiyle cadının beyaz teni yeniden siyaha büründü. Saçları, yıldırım çarpmışçasına dikleşti. Kanın yerini alev almışçasına damarları parlak bir kızılla boyandı. Adeta siyah vücudunda, damarlarından kızıl bir lav akıyormuşçasına damarları parlamaya başladı. Cadı gülümsedi. Nefretle gülümsedi. İki eliyle birlikte hançeri tuttu. Dizlerini, soğuk zeminden havaya kaldırırken kız da erkek de vaktin azaldığını anladı.

İkisi de aynı anda söylemeye başladı sözleri: "Sana sesleniyorum, onu el kendine ve hapset benliğine, uyut onu ve sakla içinde, onu uzaklaştır bu diyardan ve karşılığında beni al" dedikleri an hançer bütün ışıltısıyla göz alıcı bir şekilde parladı. Her yeri yeşil bir ışık boyadı. Adam hançeri tutmayı bırakıp yere eğildi. Kız da kollarıyla gözlerini kapadı ama yine de ışığın gözbebeklerini yaktığını hissetti. Bu sırada cadının acı dolu çığlıkları duyuldu kulaklarda. Kulak zarını yırtacakmışçasına şiddetliydi sesi. Tabi bu acı dolu yakarışlar, hançerin ışığı sönerken sona erdi.

***

Gözlerini açtı Efe. Eliyle kulaklarını tıkadı bir anlığına. Sonrasında hiç çığlık duymadığını fark etti. "Rüya?" dedi içinden. Gözleriyle etrafı gezdi. Odasındaydı. Kendi eşyalarına bakıyordu. Nedenini bilemediği bir şekilde rahatladığını hissetti. Derin bir nefes aldı. Kafasının üzerine yorganı çekip birkaç dakika daha yatakta kaldı.

***

Gözlerini açtı İlayda. Kirpiklerini birkaç defa kırpıştı. Rüyasında gördüğü ışıktan sonra kendisini oldukça rahatsız hissetmişti. Odasında olduğunu anlayınca derin bir nefes aldı. İki elini birden gözlerinin üzerine koydu ve kafasını yastığa bastırdı. "Sana sesleniyorum," diye mırıldandı bir an.

Yeşil HançerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin