Efe'nin gitmesinin ardından yavaşça kapattı kapıyı. Yorgun adımlarla içeriye doğru yürüdü ve bir anda koltuğa attı kendisini. Ölü gibi boylu boyunca uzandı koltukta. Boş gözlerle tavana bakarken aklındaki düşünceyi susturmaya çalışıyordu. Artık katili bulabilecek bilgilere erişebilirdi ama korkuyordu. Katille yüzleşmekten değildi korkusu. Görmemesi gerekenleri görmekten korkuyordu.
Katilin, insanları öldürüşünü görmeyi arzulamıyordu. Üstelik kim bilir kaç kişiyi öldürmüştü ve öldürmeye devam ediyordu! Katilin kimliğini öğrenmeye çalışırken başka gerçekleri öğrenmek ürküyordu ruhunu. Katili, katil yapan travma dolu anılarla karşılaşmak şu an için isteyeceği en son şeydi. Sonuçta kimse melek veya şeytan değildi dünyaya geldiğinde. Hepimiz küçük birer insandık öncesinde. Lakin yaşadıklarımız şekil veriyordu içimizdeki dünyalara. Herkes ölünceye kadar kavruluyordu hayat ateşinde. Belki kimsenin özünü değiştiremezdin ama bu onu kül edemeyeceğin anlamına gelmiyordu işte.
Ağrımaya başlayan başıyla göz kapaklarını daha fazla açık tutamadı İlayda. Birbirine kenetledi kirpiklerini. Öğleden sonra iki civarında uyanabilmişti ancak. Yarım yamalak aldığı uykunun ardından doğruldu koltukta. Ağrıyan başını bir sağa bir sola eğdi önce. Ağrının çenesine doğru akmasıyla birlikte fark edebilmişti dişlerini sıktığını.
Ayaklarını yere koyup dirseklerini bacaklarının üzerine koydu ve öne eğildi. Gözleri, sehpanın üzerindeki küçük poşetteydi. Katilin anılarına bakma fikri aklına gelince kalbine sancılar nüksetmişti. Bir insan durup dururken katil olamazdı sonuçta. Bu da diğer her şey gibi bir sürecin sonucuydu, en azından çoğu kişi için.
Peki neydi bir insanı katil yapmaya iten güç? Gördüğü haksızlık karşısında duyduğu nefret olabilir miydi mesela? Şiddeti normal bir şeymiş gibi mi görüyorlardı? Öyle mi öğretilmişti onlara? Belki de o kadar çok yandı ki canları zamanında, sonrasında acıma duygusunu kaybettiler. Sonuçta bir insan, taktil duyusunu kaybettiğinde dokunduğu ateşin kendisine zarar verdiğini anlayamaz. Aynı şekilde ateşle başkasına zarar verdiğinin de farkına varamaz.
İşte bu yüzden korkuyordu İlayda. O anılar içinde katilin küçükken gördüğü işkencelere, insanlar tarafından itilip kakılmalarına, ötekileştirilmesine şahit olmaktan korkuyordu. "Sadece cinayetin işlendiği yere bakacaksın!" dedi kendi kendine. Gerçi o da biliyordu ki olay yerine bakacakken kim bilir öncesinde hangi anıları aşması gerekecekti.
Bir bellekte istediğin dosyayı bulmak için dosyanın ismini ve uzantısını bilmek yeterliydi, peki ya insan beyni? Birbiri içine girmiş milyonlarca doküman içinde kaybolmamak mümkün değildi. Yapabileceği en yeni şey, taze anılara bakmaktı. En son ne yapmış, nerelere gitmiş... Bunlara bakarken eski birkaç anıya rastlamaya da hazır olmalıydı. Bir hatıranın eski olması, adeta yeniymiş gibi insan zihnine hükmedemeyeceği anlamına gelmiyordu çünkü.
Kendi kendine temkinler vermeye başladı İlayda. Bu noktaya kadar gelmişti artık. Katili bulmadan asla vazgeçemezdi. Poşete uzanmak için ayağa kalkıyordu ki birden başının dönmesiyle koltuğa bıraktı kendisini. Katili bulmaya o kadar kafasını takmıştı ki kendisini ihmal etmeye başlamıştı.
Birkaç dakika kadar koltukta oturdu. Kendisini biraz daha iyi hissedince ayağa kalktı. Mutfağa gidip buzdolabını açtı. Yiyebileceği çeşit çeşit gıda ürününün arasından hiçbir şey çekmiyordu canı. Kapattı kapağı. Birkaç saniye bekledi öylece ardından guruldamaya başlayan karnıyla birlikte kapağı yeniden açtı.
Bir şeyler atıştırmasının ardından yeniden oturma odasına geçti. Sehpanın üzerinde duran poşeti eline alıp banyoya doğru ilerledi.
Her zamanki gibi yaptığını yaptı. Küveti suyla doldurdu. Üzerini çıkarmaya dahi tenezzül etmeden girdi suya. Kafasını suya gömüp baş ağrısının geçmesini bekledi. Birkaç dakika sonra kafasını sudan çıkardı. Kendisini biraz daha iyi ve güçlü hissediyordu. Elinde tuttuğu poşeti açtı ve deri parçasını avucunun içine aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşil Hançer
Fantastik"Ölmene izin veremem!" dediğinde gözlerinden birkaç damla yaş aktı. Cadının büyüsüne karşılık, hançeri onun kalbinde tutmakta zorlanıyordu. Sevdiği kadının öleceğini bilmekse kendisini daha da güçsüzleştiriyordu. "Git buradan!" 1.Bölümden alıntıdı...