-1-

320 19 0
                                    

Anahtarı cebinden çıkardı ve kapıyı açtı. Babasının eve gelmemiş olmasını umuyordu. Arkadaşlarıyla dışarı çıkmış, olması gerekenden bir saat geç dönmüştü. Eğer o adam şu an sızmadıysa, ki saat içip sızması için erkendi, yada dışarıda değilse yine azar işiticekti.

Gerçi Felix'in azar işitmesi için büyük bir şey yapmasına gerek yoktu. Eve geç gelmesi, eve erken gelmesi, okula gitmesi, okula gitmemesi, yemek yapmaması.. Babası mutlaka kızacak bir şeyler bulurdu.

Ses çıkarmadan içeri süzüldü. Tam odasına gidecekti ki ensesinden yakalandı.
Onu boynundan yakalayan adam serttçe kendisine çevirdi. Felix sonunun iyi olmayacağını biliyordu.

"Nerdesin sen?" Yanağına yediği sert tokattan sonra babasının sesi yankılandı. Ne olduğunu anlamadan karnına bir tekme yedi. "Ben sana ya zamanında gel, ya hiç gelme demedim mi?" Karnına bir tekme daha savruldu.

Küçük beden kendini korumak için cenin pozisiyonunu almıştı. "Ne yapıyordun o orospu annen gibi sürtüyomuydun." Babası, onun hizzasına, yere çöktü. Suratına bir yumruk savurdu. "Zaten bana yüksün, bir işe de yaramıyorsun." Yerden kalktı ve salona gitti.

Gözlerinden yaşlar süzülürken ayağa kalktı. Lavaboya gitti ve elini yüzünü yıkadı. Burnu kanıyordu.
Burnuna peçete bastırıp kanın durmasını bekledi.
Odasına girdi ve kapıyı kilitledi. Üç gün sonra 18'ine giriyordu. Yani artık iş bulabilirdi. Bu işkenceye daha fazla katlanamıyordu. Haftada en az dört kere şiddet görüyordu. Sırtındaki, karnındaki, kollarındaki morarıklıklar git gide kötüleşiyordu.
Bu şiddet o 14 yaşındayken başlamıştı. Annesi, babasıyla onu terk edip, başkası için gitmişti. Şu an annesi hakkında hiç bir fikri yoktu.

Dolabının üstündeki küçük siyah valizi indirdi. İçine, sığdığı kadar kıyafet koydu.
Bir tane çanta aldı ve içini kişisel eşyalarıyla doldurdu. Son olarak 1 yıldır biriktirdiği parayı aldı. Bu para ona iş bulana kadar yetecekti. Yani öyle olmasını umuyordu.

Babasının, her zaman olduğu gibi, sızmasını bekledi. Saat 12 civarı evden çıkmaya karar verdi. Çantasını sırtına taktı. Valizi oldukça ses çıkarmadan dışarı sürükledi.
Kapıyı arkasından kapattı.

Artık dışarıdaydı ve özgürdü. Valizi, zorlanarak merdivenlerden indirdi ve apartmandan çıktı.

Nereye gideceğini bilmiyordu. Sadece bu sokaktan ve mahalleden uzaklaşmak istiyordu. Boş sokaklarda yürümeye başladı. Nereye gittiğini bilmeden.

Şehir merkezinin yakınlarına gelmişti. Yaklaşık bir saattir yürüyordu. Yaşadığı yerin aksine burda hayat vardı. Çiftler el ele yürüyor, aileler çocuklarını ortalarına almış dolaşıyordu. Bir an için onlara özendi. Hiç böyle bir çocukluğu olmamıştı.

Kalabalığın içinden sıyrılıdı. Bir pansiyon bulmaya karar verdi. Saat geç olmuştu. Tenha sokaklarda yürürken takip edilmeye başladığını hissetti.

Kafasını hafifçe çevirdiğinde arkasında iki tane adam gördü. Kendisinden uzun ve irilerdi. Büyük ihtimalle sarhoşlardı. Belki de madde almışlardı. Ama tiplerinden niyetlerinin iyi olmadığı belliydi.

Adımlarını biraz daha hızlandırdı. Tekrar kalabalık bir yere çıkmak istiyordu ama buraları bilmediği için kaybolmuştu.

Rastgele sokaklara sapmaya devam etti. Adamlarla arasındaki mesafe azalmıştı.
Ne yapıcağını bilmiyordu ve çaresiz hissediyordu.

Sokağın ilerisinde birini gördü. Hızlıca yanına gitti. Koluna girdi ve çaktırmadan adamlara baktı. Yavaşlamışlardı.

Koluna girdiği çocuk irkildi ve kolunu çekti. "Özür dilerim rahatsız ediyorum ama ayak uydururmusunuz. Takip ediliyorum. Korkmaya başladım."

Sesinin titremesi hissetiğinden daha fazla korktuğunu fark ettirmişti. Elleri titremeye başlamıştı. Bir atağın geldiğini hissediyordu ama duygularını bastırmaya çalıştı.

Siyah saçlı adam, hemen hemen aynı yaştalardı, arkasına baktı. Adamlar gitmişti.

Felix'in titremesi arttı. Aldığı nefes boğazında düğümleniyordu. Bir şey onu boğmak istercesine boynunu sarmıştı. Panik olmuştu. Panik göz yaşlarına sebep oldu. Göz yaşları daha fazla paniğe ve panik nefessiz kalmaya sebep oluyordu. Döngüye girmişti.

Siyah saçlı ne yapacağını bilemeyerek, çocuğun elinden valizi ve çantayı aldı. Daha sonra bir evin duvarına yasladı. Çocuğa destek olarak onu da kaldırıma oturttu.
"Sakin ol. Ben burdayım. Yalnız değilsin."
Çocuğun titreyen ellerini tuttu.

Hala nefes alamıyordu. "Tamam geçti. Güvendesin." Sakinleştirici bir ses tonuyla konuşuyordu. Bu biraz olsun rahatlamasını sağlamıştı.

"Derin nefes al." Dediğini yapıp derin nefes aldı. "Şimdi ver." Tuttuğu nefesi verdi.
"Daha iyi misin?" Başını aşağı yukarı salladı. "Teşekkürler. Özür dilerim."
"Rica ederim ve özür dilemene gerek yok. Evin nerde? Seni bırakiyim."
Kafasını olumsuz anlamda salladı. "Buraya yabancıyım. Yakınlarda bildiğiniz pansiyon var mı?"

Bir süre düşündükten sonra kafasını olumsuz anlamda salladı. "Olsa bile açık olduğunu sanmıyorum." Kol saatine baktı. "Saat bir buçuğu geçmiş. Geç kalmışsınız." Senli konuşmadan sizli konuşmaya geçmesi Felix'i güldürdü. "Biliyorum. Uçak rötar yaptı. Otobüs geç geldi.. Uzun hikaye."

"İsterseniz bana gelebilirsiniz. Yani gidecek, tanıdığınız biri yoksa."
Kaldırımdan kalktı ve üstünü silkeledi.
"Teşekkürler. Rahatsızlık vermiyim. Bir yer bulurum." Kaldırımdan kalktı ve gülümseyip ordan ayrıldı.
.
.
.
.
.

Bölümleri kontrol ederek atmaya çalışıyorum yüzden biraz yavaş olabilirim 😅

Hurt {Hyunlix}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin