11

2.5K 277 83
                                    

minho's pov

"dökül hemen, seo changbin." seungmin'in sert bakışları eşliğinde tostundan bir lokma daha aldı changbin. verebileceği cevaplardan kaçınmak için büyük bir lokma almıştı. uzun bir süre çiğnemekle uğraştıktan sonra masadaki ayrandan da bir yudum aldı. sonunda ağzındakini yuttuğunda yuvarlak masanda tam yanımda oturan bedene diktim gözlerimi tıpkı diğerleri gibi. bakışlarıma sahte sinir kırıntıları eklemeyi de unutmamıştım.

gruptan birilerini sorguya çekerken böyle yapıyorduk hep. hepimiz bunun şaka olduğunu bildiğimiz için içimiz rahattı. changbin'in cevabını beklerken diğerleri kadar ben de merak ediyordum söyleyeceklerini çünkü bana da anlatmamıştı hiçbir şeyi.

gruba attığı hyunjin'i gözlemlediğiyle ilgili mesaj üzerine bir şey dememiş, derslerimize odaklanmıştık. daha doğrusu onlar derslerine, ben de hayallerimi süsleyen çocuğa odaklanmıştım. sonraki teneffüsün öğle arası olması işimize geldiği için sorguyu bu teneffüste bırakmıştım. derste ona kaşlarımı çatarak kitlenmeyi ihmal etmemiştim yine de.

ayrıca belirtmem gereken önemli bir şey daha vardı ki; masadaki herkesin yemeğini bugün ben karşılamıştım. delikanlı oğlandım tabii, sözümde dururdum.

changbin sonunda derin bir nefes verdi dışarıya. "minho'yla spor salonuna her gittiğimizde jisung, takımla oynuyor oluyordu. minho'nun jisung'u izlediği çoğu zaman yanında ben de vardım ve ister istemez jisung'un çevresindekilere de odaklanıyordum işte. yengemize bakmak gibi bir huyumuz yoktur biliyorsunuz, adamlığın ilk kuralı." son söyledikleri hepinizde gülme isteği uyandırsa da kendimizi tuttuk ve söyleyeceklerine odaklandık.

"sonra aslında gerçekten çekici ve iyi birisi olduğunu fark ettim işte. gayet iyi bir arkadaş olduğunu gözlemledim. minho jisung'u gözlemlerken ben de her gün hyunjin'i izliyordum. böyle gelişti, aramızda bir şey olduğu da yok zaten. derste bedende olduklarını görünce inceledim o kadar."

söyledikleri bitince önce uzun uzun birbirimize bakındık. sonra sol yanından ben ve sağ yanından jeongin olmak üzere changbin'i kollarından tutmuş, sallamaya başlamıştık. bu sırada da "vay be, kaslı dwaekki'miz gönlünü bir yakışıklıya kaptırmış!" diye bağırıyorduk. felix de bize katıldığında seungmin ve chan tam karşımızda yan yana oturmuş gülümseyerek bizi izliyorlardı.

changbin'in mevzusunu derinlemesine konuşup biraz da onunla dalga geçtikten sonra aramızda daha normal sohbetler, tarihçinin coğrafyacıyla flört edip etmediğini tartışmak ne kadar normalse, dönmeye başlamıştı.

bir süre sonra kapalı alandan sıkıldık ve kantinden birer içecek alıp kendimizi bahçeye attık. bir yandan büyük bahçeyi turluyor, diğer yandan da konuşmamıza devam ediyorduk.

"bir kere coğrafyacı evli oğlum! ne diye flörtleşsinler tanrı aşkına. ne yapmaları gerektiğinin farkında insanlar her ikisi de." diye çıkıştı felix. jeongin de onu onaylayarak uzun uzun açıkladı fikirlerini.

daha sonra seungmin müdahale etmişti sinirli sesiyle. hem tarihi sevmediğinden hem de hocaya kinli olduğundan daha ilgili gibiydi bu konuya. "anlamıyorsunuz ki siz bebeğim. adamı coğrafyacıyla baya baya basmışlar diyorum size. ayrıca önceki okulunda da böyle bir olayı varm-"

chan kesti onun sözünü, tarih öğretmenine toz konduramıyordu. "adam 12 yıldır burada çalıştığını söylüyor seung. sence önceki okulda böyle bir olaya karışması, üzerine o olayın buraya ulaşabilmesi mümkün mü?"

seungmin kaşlarını çatarak karşı çıktı ona. olayın nasıl sonuçlanacağını hepimiz biliyorduk aslında. chan ve seungmin arasındaki bir tartışmaya dönecekti, en sonunda da anında yükseldikleri gibi birden yumuşayacaklardı. bu hem onların hem de bizim günlük rutinimizdi artık, o kadar alışmıştık ki.

darari, minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin