☆
chan'dan çaldığım hyundai'nin kaputuna yaslanmış, bakışlarım yerdeyken biricik sevgilimi bekliyordum. işim erken bittiğinden, çifte kumruların yanından ayrılır ayrılmaz chan hyung'tan anahtarı kapmış ve minho'nun fakültesinin önünde bitmiştim.
yaklaşık yirmi dakikadır dersinin bitmesini beklerken kendimi kreşe giden yeğenimi okuldan alıyormuş gibi hissetmekten alıkoyamıyordum. zaten yeğenimle sevgilimin arasındaki tek fark bedenlerinin boyutlarıydı. minho gerçek anlamda koca bir bebekti.
kolumdaki saati son kez kontrol edip başımı kamelyaların olduğu tarafa çevirdim. bakışlarım konuşup gülüşen insanlara saniyelik değip tekrar yere eğildiğinde derin bir nefes verdim dışarıya. işlerimin erken bittiği tek gün olmasına karşın, minho'nun dersinin olabilecek en saçma hocayla olması sinirlerimi bozmuştu ki onun da böyle hissettiğine emindim. aslında dersten çıkıp yanıma gelmesi fikri kulağa harika geliyordu ancak hayırsız bir sevgili olmak istemezdim.
bakışlarım ayakkabılarımda oyalanırken aklıma doluşan düşünceler gülümsememe sebep oldu. liseden mezun olduktan sonra hayatımda birçok şey değişmişti. hyunjin ile lig takımlardan birinin seçimlerine girmiş ve takıma seçilmiştik. bunu ve diğerlerinin sınava girmiş olmasını kutlamak için yaptığımız partide minho sayesinde gülüp eğlenebilmiş, içip coşmuştum. o geceyi sokaklarda aptal aptal şarkı söyleyip kaybolurken kapatmıştık ve ne kadar rezil olsak bile unutulmaz bir anı kazanmıştık.
sanırım benim dönüm noktam da o geceydi. ondan sonrası ailemden kurtulmakla, ayrı eve çıkmakla ve düzenimi yerine oturtmakla geçmişti ve ben, mutluydum. hiç olmadığım kadar mutluydum ve bunu minho'ya borçluydum.
başımı kaldırıp etrafı kısaca incelediğimde, kalabalığın içinde bile olsa bir şekilde orada olduğunu belli eden bedenin bana doğru gelişini izledim. yanıma ulaşır ulaşmaz kolları belimi sarmış, sıcak vücudunun benimkine temas etmesine izin vermişti. başını boynuma gömerken elimin birini sırtına, diğerini saçlarının arasına konumlandırdım. parmaklarım yumuşak tutamlar arasında kayarken biraz daha bastırdı bedenini bedenime.
"arabada bekleseydin ya bebeğim, donmuşsun resmen." her ne kadar martın ortalarında olsak da hava koşulları oldukça değişkendi, daha dün günlük güneşlik olan hava bugün hâlâ aralık ayındaymışız gibi hissettiriyordu. "biraz temiz hava alayım demiştim hayatım. binelim mi?" beni başıyla onaylayıp dudaklarımın üzerine kısa bir öpücük bıraktı ve kolunu belimden, vücudunu vücudumdan ayırdı. pıtı pıtı bir şekilde koşturup bineceğim tarafın kapısını açtığında gülmeden edemedim. minik oyununa ayak uydurup eteğim varmış gibi bol pantolonumun kumaşını kavramış, reverans yapıp sürücü koltuğuna oturmuştum.
o da arabanın önünden dolanıp yanımdaki koltuğa yerleştiğinde arabayı çalıştırıp klimayı açtım. her ne kadar kısa bir süre için dışarıda dursak da ikimiz de donuyorduk. arabanın içinin ısınmasını beklerken yandan minho'nun sesi doldurdu sessiz ortamı.