•Bölüm 8•

13 2 3
                                    

Selam bu bölüm biraz kısa olabilir çünkü
bu bölümde Gökçe'nin anlatacakları var
Hadi iyi okumalar
☁️

Mutfağa geldiğimizde Kerem sandalyeye oturdu,bense ısıtıcıya kaynaması için su koydum. Kupaları çıkardım ve içine kahveyi koydum. "Kerem." Dediğimde Kerem "Efendim Gökçe." Meraklandırmıştım. "Hani şey olduya. Ben sana kıyafet vermeden önce bir abimin olduğunu ama şuan olmadığını söylemiştim. İşte onu sana anlatmak istiyorum. Buna gerçekten ihtiyacım var." Dediğimde beni pür dikkat dinliyordu. Büyükçe yutkundum. Tam konuşmaya başlayacaktım ki ısıtıcının sesi geldi. Kalkıp kahvelerde suyu koydum. Masaya tekrar geldiğimde "Abine bir şey mi oldu ki şuan yok?" Dediğinde "Abime bir şey oldu." Dediğimde duruşunu düzeltti kahveyi ona uzattığımda teşekkür ederek aldı. Beni hala dikkatli bir şekilde dinliyordu. "Bir gün annem bizi abimle parka götürdü. Abi dediğimde benden 5 dakika büyük ikiziz yani ama o çok istiyor diye hep abi derdim." Şaşkınlıkla baktı. "Nerde kalmıştım.. parka gitmiştik. Biz abimle kayıyorduk, sallanıyorduk kısacası bir çocuğun parkta yaptıklarını yapıyorduk. Sonra biz yine kayarken annem yanımıza geldi, annem hep bir yere gideceği zaman bana güvenirdi, çünkü Mert yani abim biraz yaramazdı, sağ solu belli değildi. Bana işinin çıktığını ve bir yere gidip hemen geleceğini söylemişti. Evimiz yakın olduğu için bırakabiliyordu da. Annem gitmişti. Ben annemle konuşmayı bırakıp Mert'e (abime) döndüğüm de yoktu. İlkten korkmadım çünkü çok şaka yapmayı severdi. Doğru da düşünmüşüm. Genelde kaydırağın altına saklanırdı. Bende kaydırağın üstünden aşağıya sarkarak bakacağım sırada bir anda kaydırağın altından zıpladı. Beni şakasına korkutmak istemişti. Mert zıplayınca korktum ve refleks olarak Mert'i ittirdim. Mert dengesini kaybederek yere düştü ve kafasını taşa çok hızlı bir şekilde çarptı. Acıyla bağırdığında hemen kaydıraktan indim Mert'in kafasına baktığımda kafası kanıyordu. Biz o zaman 8. Sınıfa gittiğimiz için ailem bize tuşlu telefon vermişlerdi. Telefonumu cebimden çıkarttım ve ilk annemi hemen sonrada ambulansı aradım. Parkın adresini verdim. Mert hiç kıpırdamıyordu. Etrafımızdaki insanlarda korku dolu gözlerle bize bakıyordu. Ben de ağlıyordum. Annem geldiğinde ne yapacağımı bilemedim. Aradan çok geçmeden ambulans geldi ve Mert'i ambulansa taşıdılar. Bizde annemle ambulansa bindik ve hastaneye gittik. Mert'i ameliyata aldılar. Kafası kanadığı için beyin kanaması olma ihtimali yüksekti. Annem hem ağlıyor hemde bir yere bakarak dona kalmıştı. Hiç kimseyi duymuyordu. Babamı aradığım için 15 dakika sonra oda gelmişti. Ona herşeyi anlattım. Aradan yarım saat geçince..." Sözümü kesek dolan gözümden gelen yaş durdurdu. Boğazım çatalladı. Konuşmakta zorlanıyordum. Zorda olsa konuşmaya başladım tekrardan."Aradan yarım saat geçince doktor ameliyathaneden çıktı. Hepimiz ayaklanıp doktorun yanına gittik. Doktorun yüzü asıktı. Bize beyin kanamasını durduramadıklarını ve kanamasının arttığını bu yüzden de hayatını kaybettiğini söyledi." İşte o sırada hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. " Annem Mert öldüğünden beri hep beni suçladı ve o günden beri benimle hiç konuşmadı. Ben babam ise annemi haklı bulmasına rağmen benim suçum olmadığını bildiği için benimle konuşuyordu. Annemle ne zaman konuşsa bu büyük bir kavgaya dönüşüyordu. Babam benimle konuşmasını istiyor annem ise konuşmamakta ısrar ediyor benim yüzünden öldüğünü iddia ediyordu. Haklıydı benim yüzümden öldü,ben orada Mert'i ittirmeseydim yere düşmeyecek o ameliyathaneye girmeyecek en kötüsüyse ölmeyecekti." Hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ediyordum. Kerem oturduğu sandalyeden kalktı ve bana sarıldı. "Gökçe saçmalama senin yüzünden felan ölmedi. Senin suçun değil. Senin yüzünden bile olsa ki değil, sen bile isteye yapmadın. O an ki korku ve refleksle ittirdim. Annen ise çocuğu ölduğu için üzgün ve seni suçluyor o an o da yanında olsaydı o da bilirdi senin suçunun olmadığını." Dediğinde burnumu çektim ve geri çekildim. Aslında haklıydı. Sonuçta bir anlık korkuyla olmuştu." Bide sana bir şey daha diyeceğim benim bugün sana verdiğim kıyafetler verdiği kıyafetler Mert'in di ama neden büyük biliyormusun? Çünkü Mert ölmeden önce Mert'e Doğum günü hediyesi olarak almıştım bilerek büyük aldım çünkü gelecekte eğer Mert ve ben birbirimizden ayrılmak zorunda kalırlarsak Mert beni hiç unutamasın diye bi nevi yatırım amaçlı almıştım. Mert öldüğünden sonra da kıyafetleri gittiğim her yere götürdüm. Yıllar geçti bir evim oldu ve buraya da getirdim. Şimdide artık senin oldu." Dediğimde"Gerçekten o zamandan beri sakladığına ve hala sapa sağlam kaldığına inanamıyorum. Ben başaramazdım." Dediğinde gururlandım. O saatten sonra da büyük bir sessizlik hakim oldu.
☁️
Biz kahvelerimi bitirmiştik. Kerem evden gitmek için kalktığında ona "İstersen üzerindekiler senin olabilir hatta eve bunlarla gidebilirsin." dediğimde gülümsedi ve teşekkür etti. Kerem'i yolcu ettim ve yatağıma uyumaya gittim. WhatsApp'a girdim ve Kerem'in numarasına tıkladım. Klavyeyi açtım ve

GÖKÇE: Bugünkü herşey için teşekkür ederim<3
GÖKÇE: Ayrıca beni dinlediğin için de.
KEREM: Ne demek asıl ben teşekkür ederim kıyafetler için ve güzel vakit için (:
GÖKÇE: İyi geceler Kerem
KEREM: İyi geceler Gökçe
GÖKÇE: Seni seviyorum(GÖNDERİLMEDİ)
☁️
Evvett bu bölümde böyle bir bölüm oldu.
En başta kısa felan dedim de uzun oldu ya
Neyse umarım beğenmişsinizdir görüşürüz

GÖKÇE'NİN FIRTINALARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin