Aether gözüne giren güneş ışınları ve hissettiği sıcaklık yüzünden uyanmıştı. Gözünü açmaya çalışıyordu fakat başaramıyordu. Bir süre daha denedikten sonra gözlerini açabildi. Gördüğü tek şey parlak güneş ışıkları ve Xiao'nun o güzel yüzüydü. Kafasını biraz kaldırıp etrafa bakınmaya başladı. Neredeydiler böyle ve dün akşam ne olmuştu?
Aether kalkmaya çalıştı ama bir şey ona engel oldu. Ne olduğunu anlaması biraz uzun sürmüştü. Başı çok ağrıyor ve anlama kıtlığı çekiyordu. Kalkmasına engel olan şey Xiao'nun Aether'ın beline sarılan kollarıydı. O kaslı kolları. (😉)
Üstünde kıpırdanan Aether yüzünden Xiao da uyanmıştı. Gözlerini açmakta o da zorlanmıştı. En sonunda gözlerini açabildi ve üzerinde ona doğru bakan tatlı bir çift göz gördü. Far görmüş tavşana benziyordu.
"Günaydın güzel şey."
"Günaydın... Noldu dün gece? Saçma bir şey yapmadım değil mii???"
"Yapmadın elbette. Yapsan da önemli değil, ben yanındayım."
"WAAAAAA yaptım değil mi? Of çok utandım şu an." diyerek elleriyle yüzünü kapattı Aether.Xiao kahkahasını bastıramadı. İkili yatakta biraz daha oyalandıktan sonra kalkmaları gerektiğini fark ettiler. İzledikleri filmin içindelerdi ve acilen kalkıp kendi dünyalarına nasıl döneceklerini bulmalıydılar.
Kalktılar ve üstlerini giyindiler. Karınları acıkmıştı. O yüzden dışarı çıktılar. Paimon'u takip ederek yemek yiyebilecekleri bir yere geldiler. Neyse ki ikisinin de yanlarında onlara bir kaç ay yetecek parası vardı.
"Xiao."
"Hm?"
"Sence buradan birilerine başka bir dünyadan geldiğimizi söylemeli miyiz?" Xiao bu soru karşısında bir süre donup kaldıktan sonra cevap verdi;
"Bilmiyorum. Söylersek bize iyi davranmalarının yanında çok kötü şeyler yapmaları gibi bir seçenek var ama söylemezsek de ne yapacağımızı bulamayız. Burada kapana kısıldık."
"Aslında benim aklımda sorabileceğimiz birisi var." diye devam etti Aether.
"Ne? Kim?"
"Jean. Hatırlıyor musun onu?"
"Evet, hatırlıyorum. O ve Lisa bize aradığımız cevapları verebilir. Ama ya bizi bir tehlike olarak görürlerse?"
"En fazla ölürüz. Lütfen Xiao! Deneyelim en azından. Burada mağara adamına benzeyen garip yaratıkları öldürerek asırlar sürecek bir yaşam süremem. Ölürüm daha iyi!" Aether çok ciddi gözüküyordu.
"Of tamam. Belki ölürsek döneriz hem kendi dünyamıza. Dur ne diyorum ben? Ölmek yok Aether."
"Ona bakacağız."Paimon yemeğe o kadar odaklanmıştı ki ikilinin dediği tek bir kelimeyi bile anlamamıştı. Kalktılar ve Jean'i bulmak için yola çıktılar. Neyse ki yerini iyi hatırlıyorlardı.
En sonunda onu buldular;
"Oh beyler! Hoş geldiniz, sizi görmek büyük sevinç. Gelin size bir çay ikram edeyim." Jean onları gördüğü an konuşmaya başldı.
"Jean sana söylememiz gereken bir şey var ama lütfen bizi dinle."
"Tabii ki Aether. Devam et lütfen."
"Jean biz ne Aether ne Xiao'yuz."
"Efendim? Anlamadım Aether."
"Biz başka bir dünyadan geldik. Aslında içinde Aether ve Xiao olarak bulunduğumuz bu dünya bizim izlediğimiz bir film ve kendi dünyamıza geri dönemiyoruz."
"Ne? Dalga mı geçiyorsunuz?"
"Hayır! Lütfen bize yardım et. Tehlike olarak görme bizi. Bizim bir suçumuz yok tek istediğimiz evimize dönmek."Jean onların yüzüne boş boş baktı bir süre. Defalarca ağzını bir şeyler söylemek için araladı fakat dillerinden hiçbir kelime dökülmedi. En sonunda konuşmayı başardı.
"Nasıl oldu ve gerçek Aether ve Xiao nereye gitti bilmiyorum ama... Size yardım edeceğim. Lisa'ya gitmeliyiz. Eminim o bir şeyler biliyordur."
Xiao ve Aether teşekkür ettikten sonra Lisa'nın odasına doğru yol almaya başladılar. Jean Lisa'ya her şeyi açıkladı. Lisa Jean kadar şaşırmış gözükmüyordu. Bir şeyler mi biliyordu?
"Bu olay bir kaç kitapta geçmekte. Bi canlının ruhunun ikiye bölünmesi ve bu ruhların farklı evrenlere bölünmesiyle ilgili. Pek açıklayamadım ama çok karışık bir konu." Lisa garip şeyler söylüyordu.
"Yani bu demek ki..." dedi Xiao.
"Evet. Siz buraya geldiniz, Aether ve Xiao ise sizin gerçek evreninizdeki yerinize geçti."
"Bu...bu aşırı saçma. Siz bizim için sadece bir filmsiniz, nasıl ruhumun yarısı bir filmin karakterinde olabilir ki?" Aether endişelenmeye başlamıştı. Xiao beline elini sararak onu sakinleştirmeye çalıştı.
"Bilmiyorum! Çok karışık bir konu. Gerçek evreninizde ve bu evrende tanışıyor olmanız tamamen bir tesadüf."
"Bundan nasıl kurtulacağız?" Xiao mantıklı sorular sormaya çalışıyordu.
"Bir kaç söz var. Onları söylemelisiniz ama bir sorun var. Bu söylediğiniz sözler sizi gerçek evreninize götürecektir fakat temelli değil. Belli olmayan bir süre dilimi sonra geri döneceksinizdir."
"Ne?" Xiao ve Aether bir ağızdan konuştular.
"En büyük sorun ise söylediğiniz bu söz sizi geri götürür ama bir şartla. Burada belli bir süre geçirmelisiniz. Bu sürenin ne kadar olacağı belli değil. Bir gün de olabilir bir ay da bir yıl da...Siz yine de deneyin şimdi."İkili o kadar şaşkındı ve bu olaylar onlara o kadar saçma geliyordu ki. Ne demek filmdeki karakterler onların ruh eşiydi ve şu an onların yerindelerdi. Duyduklarına inanamıyorlardı.
Lisa onlara sihirli sözcükleri söyledi. "La asert mo dalorma." (ne bicim uydurdum la)
Etrafı bembeyaz bir ışık kapladı. Gözleri yoğun ışık yüzünden kapandı. Işık gittiğinde gözlerini geri açtılar ve...
Ay noluyor noluyor!! Bir kaç aydır Genshin oynamıyorum oyunun tüm hikayesini unutmuş gibiyim bir yanlışlık yaparsam affola. He bir de aklıma bir şeyler gelirse daha sık bölüm atacağım...❤️🩹
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bırakma Elimi / xiaother /
Romanceİlk yazdığım fic. Umarım tutar hiç sanmıyorum ama...